Koleksiyoncu (The Collector)
John Fowles
Ayrıntı Yayınları
2011, İstanbul
ISBN: 978-975-539-308-7
260 Sayfa
Çeviri: Münir H. Göle
"Onların dışındaki kimsenin asla haberi olmadı."
Başlaması ve bitmesi aynı derecede sarsıcı oldu. Hatta dehşete bile kapıldım bir ara. Başıma gelse ne yapardım diye uzun uzun düşündürdü beni. Böyle kendi halinde, sessiz insanların daha tehlikeli olduğunu düşünürüm zaten bu roman pekiştirdi.
Kendi halinde, sessiz bir insan olan Frederick Clegg kelebek koleksiyonu yapan bir memurdur. Aşık olduğu resim öğrencisi Miranda'yı gizlice izler, gözler. Bir gün müşterek bahisten büyük ödülü kazanır. Bu parayı Miranda'nın ilgisini çekmek için kullanmayı düşünürken, asla beklediği etkiyi yapamayacağını fark eder, ve daha farklı bir yol gelir aklına. Kırsalda bir ev alır. Mahzeni düzenler. Pek çok detay düşünür. Miranda için alışveriş yapar. Aslında kendi de inanmaz başlarda yapacağı şeye fakat bir akşam her şey yolunda gider ve Miranda'yı kaçırır. Asıl öykü işte burada başlar...
Roman üç bölüm; ilk bölüm Frederick'in ağzından yazılmışken bir an da ikinci bölümde Miranda'nın gözünden olaylara şahit oluyoruz. Bu durum hem olayı iki tarafın açısından görmemizi sağlarken diğer yandan da gerilimi iyice arttırıyor. İçten içe Frederick'e hak verirken, Miranda'nın günlüğünü okuduğunuzda bu sefer nefret ediyorsunuz. Tam anlamı ile kendinize bir taraf bulamıyorsunuz. Son bölüm de ise ne hissedeceğiniz size kalmış. Ben büyük bir şaşkınlık yaşadım.
Roman; İnsan nasıl da yaptığı haksızlık ve yanlışlara güzel bahaneler bulup, kendi kendine haklı çıkarıyor... Aşkın bazı insanları gerçekten nasıl hasta ettiğini gösteriyor... İlkel benliğimize bir güzel ayna tutuyor... Klostrofobimiz ile yüzleştiriyor... Ve kesinliklikle okunmayı hak ediyor...
Fowles'un ayrıca resim bilgisine de hayran olmamak elde değil. Fransız Teğmen'in Kadını ve Büyücü ile hayranlığımı kazanan Fowles, bu hissiyatımı arttırarak devam ettirdi Koleksiyoncu ile. Roman Fowles'un ilk yayınlanan romanı ve epey yayınevi tarafından reddedilmiş bir roman olma özelliği de taşıyor. Ayrıca romanda, Sevgili Biblio'nun Shakespeare okumamızda okuduğu Fırtına atıfları beni daha da heyecanlandırdı.
Alıntılar burada.
Alıntılar burada.