Masumiyet Müzesi
Orhan Pamuk
İletişim Yayınları
2008, İstanbul
ISBN: 9789750506093
592 Sayfa
"Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum."
Roman bu büyüleyici sözlerle başlıyor. Gerçekten de bazı anlar böyledir, gerçekten en mutlu anlarınızdan biridir ama siz onu daha sonra farkedersiniz. Bu cümle ilk okuduğumda beni çok etkiledi. Bu etki ile okumaya başladım.
(Yazı romanın içeriği ile ilgili detaylar içermektedir)
Roman zengin bir ailenin oğlu Kemal ile uzak bir akraba kızı Füsun arasındaki tutkulu aşkı anlatıyor. Kemal nişanlanmak üzere iken sevgilisine çanta almak için girdiği bir butikde, uzun yıllardır görmediği akrabasının kızı Füsun'a rastlar. Çantayı alıp sevgilisine hediye eder ancak sahte olduğunu anlaşılınca iade etmek üzere butiğe geri döner. Böylece Füsun ile aralarında başlayan yakınlaşma, Kemal'in ailesine ait boş evde tutkulu bir ilişkiye döner. Füsun ile birlikte olurlar. Üniversite sınavlarına hazırlanan Füsun ile ders çalışma bahanesiyle hergün buluşurlar. Nihayetinde Kemal'in Sibel ile nişanlanması üzerine Füsun ortadan kaybolur. Aradan epey bir zaman geçtikten sonra Füsun'u bulur, ancak evlenmiştir ve hala anne - babası ile yaşamaktadır. Bunun üzerine aksatmadan yaklaşık 8 yıl haftada 2-3 kez ziyaret etmeye başlar. Bu ziyaretler sırasında evden çaktırmadan Füsun'un dokunduğu tuzluk, izmarit gibi objeler toplar. En sonunda bu koleksiyonu kitabın adından anlaşılacağı üzere müzeye dönüşür.
Füsun'u bulana kadar herşey çok hoş, akıcıydı. Kemal'in babasının ölmesinden, Füsun'un babasının ölmesi arasındaki sayfalar ise sıkıcı idi. Kitap 300 sayfa olsa şahane olurdu. Ama bu iki ölüm arasında aynı olaylar farklı cümleler ile anlatılınca gerçekten okunamaz bir hale dönüşmüş. Ortaokulda kompozisyon dersinde sayfayı doldurmak için aynı şeyleri farklı kelimeler ile yazardık, bu sayfalar bizim komposizyonlardan farksızdı. Füsun'un babasının ölümü ile yine bir akıcılık başladı ve zaten kitabın sonuda gelmiş oldu.
Yaklaşık ilk 300 sayfayı okuduğumda çok beğenmiştim. En azından diğer okuduğum Pamuk eserlerindeki (Kara Kitap - Beyaz Kale) özne - yüklem uyumsuzluğu yoktu. Diyaloglar anlaşılırdı. 300. sayfadan sonra fikrim tamamen değişti. Kara Kitap'ı çok daha fazla sevdiğimi anladım. Bu arada Kara Kitap'ta yer alan Celal Salik ve Alaeddin burada da karşımıza çıkıyor. Bu hoş bir detay. Diğer bir ilginç nokta ise kitapta Orhan Pamuk'un bizatihi yer alması. Filmlerinde mutlaka kısa bir an görünen Hitchcock'a özenilmiş sanırım. Bu da hoş bir ayrıntı olmuş.
Bu belirttiğim sayfaları okurken sıkılma riskini göze alırsanız okuyun derim, bu sayfaları atlayıp okursanız pek birşey kaybetmezsiniz. Netice olarak öykünün geçtiği dönem -70'lerin sonu- hoşuma gitti. Ancak bu kadar takıntılı bir aşk başlarda hoş olsa da bir süre sonra gerçeküstü bir şeye dönüştü. Tercih etmek durumunda kalsam Kara Kitap'ı tercih ederdim.
kitabın orta yerinde "merhaba ben orhan pambık" diye yazmaya başlayınca epey gülmüştüm. ortalarında ben de sıkılmıştım, ama sonunu, Kemal beyin son sözlerini çok sevmiştim.
YanıtlaSilyazıyı tamamen okuyamadım ama listemde:) saplantılı aşk romanlarına bayılırım :)
YanıtlaSilJudy'ciğim aynen öyle bir durum oluyor :)) o sıkıcı kısımlarını çıkarsalar daha tatlı olurdu
YanıtlaSilGizem'ciğim bu roman en iyi beş Türk aşk romanlarından biri sayılıyor
Nedense Orhan Pamuk'a ait hiç bir kitap sıkmıyor beni. Hatta herkesin içinin bayıldığı Yeni Hayat'ı inanılmaz derecede sevmiştim ben. Bu kitabını da çok sevdim, üzüldüm kahramanlara, Kemal'e yer yer salak dedim, yaptıklarına kızdım, Füsun'un çektiği acıyı içimde yaşadım. Yine de hangi Orhan Pamuk kitabı diye sorsalar Benim Adım Kırmızı derim hiç düşünmeden.
YanıtlaSilBen Orhan Pamuk'a önyargılılardandım eşim çok sever tüm külliyatı vardır, Beyaz Kale'yi sevmemiştim, Sonra Kara Kitap'ı okudum ve kitabı sevdim... yavaş yavaş hoşuma gidiyor diğer eserlerini de okuyacağım.
YanıtlaSilBu kitaba iki türlü yaklaşanlar var; bir taraf gerçekten çok sıkılmış, bir taraf çok beğenmiş. Orhan Pamuk'un görüşlerinden hazzetmesem de, kitaplarını seviyorum; bence dili çok güzel kullanıyor. Merakımdan okuyacağım ben de, teşekkürler :)
YanıtlaSilDediğim kısımları dışında gayet hoş aslında okuyunca düşünceleriniz merak ediyorum :)
YanıtlaSilbence de Orhan Pambık = Benim Adım Kırmızı, nefis bir kitaptı o.
YanıtlaSilBir dahakine onu okuyayım o zaman Pampık :))
YanıtlaSilBloglarda rastladığım kadarıyla Masumiyet Müzesi genelde hayal kırıklığı olmuş. Ben Yeni Hayat ile başlamıştım, bir atmosferi vardı ama hiç beğenmedim. Sessiz Ev ise onun yanında şahane kalmıştı, iyiydi de gerçekte. Benim Adım Kırmızı'yı merak etmekteyim şimdi:)
YanıtlaSilEvet bende gerçekten merak ettim :)
YanıtlaSilçok güzel bir söz. bu sözü zaman zaman kullanmıstım.
YanıtlaSilevet güzel gerçekten...
YanıtlaSilBen okurken cok en sıkılanlar, bayginlik gecirmek üzere olanlar grubuna giriyorum...
YanıtlaSilSevgili Özgür ilk başladığım zaman senin yorumunu okuduğumda niye sevmediğini anlayamamıştım ancak sonra belirttiğim kısımlarda sana hak verdim. Fazla uzatılmış sevgiler :))
YanıtlaSilOrhan Pamuk'un Kar romanını okumuştum lise yıllarında. Bütün kitaplarında belli bir noktadan sonra dahil oluyor Orhan Pamuk sanırım. Ama okuma planlarım arasında nedense girmiyor bir türlü.
YanıtlaSilBu arada normal hayata döndüm. Düzenimi kurdum . Okuyorum:)))
Canım çok özledim seni :(
YanıtlaSilBende özledim. İzmit'i ve üniversiteyi değil. Bazı özel insanları:))
YanıtlaSil:))
YanıtlaSilBen çok sevdim tekrar okuyacak kadar :)
YanıtlaSilHoşgeldiniz :) yorumunuz için çok teşekkür ederim sevgiler
YanıtlaSil