27 Şubat 2010 Cumartesi
24 Şubat 2010 Çarşamba
Susan Vreeland - Artemisia'nın Çilesi
.jpg)
Susan Vreeland
Literatür Yayınları
2007 İstanbul
ISBN 978-975-04-0405-3
340 Sayfa
Judith ve Holofernes
19 Şubat 2010 Cuma
Doç. Dr. Handan Asude Başal - Nasıl Mutlu Bir Çocuk Yetiştirebilirim?

Yazar Doç. Dr. Handan Asude Başal, eğitimin psikolojik temelleri üzerine yüksek lisans ve doktora yapmış, halen Uludağ Üniversitesinde akademik çalışmalarına devam etmekte.
- Gelişim
- Zihinsel Gelişim
- Dil Gelişmi
- Duygusal Gelişim
- Sosyal Gelişim
- Ahlak Gelişimi
- Cinsiyet Gelişimi
Bölümleriyle çocuk gelişimi anlatılıyor. Bölümlerin sonlarında genişçe kaynakça verilmiş. O bölüm ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyenler için çok yararlı olmuş kaynakça. Kitap her ne kadar sade bir dille yazımış olsada akademik bir çalışmanın ürünü. Anne-Babaların yanında Öğretmenlere de hitap ediyor, onlara da önerilerde bulunuyor.
Hoca olmanın yanında (gerçi benim öğrencilerim üniversite öğrencisi), bende bir anneyim. Kitap listelerime daha çok bu tür kitaplar girmeye başladı. Anne- Baba olmak ne kadar iç güdüsel olsa da, öğrenilecek şeyler de mevcut. Elbette bazen kitaplar ne derse desin, gene de faydası olmuyor, uygulamak mümkün olmayabiliyor. Ama yine de bu konuda okumak çok önemli. Dediğim gibi, ben yeniden eski bilgilerimi tazeledim. Artık her daim canlı tutacağım.
15 Şubat 2010 Pazartesi
Elif Şafak - Mahrem

Mahrem
Elif ŞAFAK
Metis Yayınları
2000 İstanbul
ISBN 978-975-342-285-7
229 Sayfa
Elif Şafak'ın geçen sene Aşk'ını okumuştum. Ondan önce Beşpeşe'yi (Beşbeşe'yi gerçekten tavsiye ederim çok ilginç bir çalışma. Roman 5 Bölümden oluşuyor ve her bölüm 5 farklı yazar tarafından yazılmış. Yazarlar Pınar Kür, Murathan Mungan, Faruk Ulay, Elif Şafak ve Celil Oker. Baskısı ve kapak tasarımı ile bence edebiyat dünyamız için çok farklı ve güzel bir çalışma). Elif Şafak hep okumak istediğim bir yazardı. Ancak genelde akademik yayınları takip ettiğim için, yeni yeni, yeniden Çağdaş Türk Edebiyatını keşfetmeye başlıyorum. Lise yıllarımda Buket Uzuner, Kürşat Başar, Ahmet Altan ve Ayşe Kulin'i sıkı takip ederdim. Lisans, Yüksek Lisans derken ister istemez çok iyi takip edemez olmuştum. Artık bol bol Çağdaş Türk edebiyatından roman okumak istiyorum.
Mahrem'e gelince... Mahrem yazarın 3. kitabı. Aslında ilk kitabından başlamak istiyordum. Ancak nedense elim Mahrem'e gitti. Mahrem'in alt başlığı "görmeye ve görülmeye dair bir roman" gerçekten de öyle. Dört yüzyıllık bir zaman periyodunda geçen, bakma, seyretme, seyredilme, görme, görülme kısacası göz ve görme ile ilgili öyküler ile sarılıyorsunuz. Romanın içinde yer alan "Nazar Sözlüğü" madde madde size eşlik ediyor. Kaldı ki romanda beni en etkiliyen bu sözlüğün maddeleri oldu. Bir röportajında Elif Şafak bu sözlüğe çok emek harcağından bahsetmişti. Gerçekten çok iyi çalışılmış, emek verilmiş ve hikayeyi tamamlamış. Çok da detay vermek istemiyorum zira okunması, hatta dönüp bir daha okunası bir roman "Mahrem".
Nazar Sözlüğü'nden
"Zıtlık: Göze sormuşlar: "En çok ne görmekten hoşlanırsın?" "Zıtlık," demiş, "bana zıtlık gösterin." Yaratıcı tanrıça Afrodit ile yıkıcı tanrı Ares'in yasak aşkını göstermişler. Afrodit ile Ares sadece geceleri buluşup, gün ağarmadan ayrılarak ilişkilerini gizlice sürdürüyorlarmış. Ama bir gece uyuyakalmışlar. Güneş gökyüzündeki yerini aldığında, hala yan yana uyumakta olan aşıklar yakalanmışlar gökyüzüne. (not:Zaten yeryüzündeki günahların en iyi seyredildiği yer gökyüzü olmuş daima.) Güneş, gördüklerini hemen yetiştirmiş Afrodit'in kocası surat yoksulu Hephaistos'a. İki çıplak aşığı bir fileyle kıskıvrak bağlayıp, teşhir etmişer ihanetleri ibret-i alem olsun diye. "Siz buna zıtlık mı diyorsunuz şimdi?" demiş göz. "Sizce Afrodit'in yıkıcı tanrı ile kaçamağı mı zıtlık, yoksa ruhu da kendi gibi çirkin Hephaistos'a sadık kalması mı? Siz bana zıtlık gösterin, zıtlık yok mu?"
Gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka 'gözbebeğim!' diye hitap edilir."
13 Şubat 2010 Cumartesi
4 Şubat 2010 Perşembe
Lois Martin - Cadılığın Tarihi

Lois MARTIN
Kalkedon Yayınları
2009 İstanbul
ISBN 978-605-5679-31-6
99 Sayfa
Cadılar, Ortaçağ, Büyü, Okültizm sevdiğim konular... İdefixe'de bu kitabı görünce hemen sipariş verdim. Kitap bir cep kitabı olarak hazırlanmış. Ayrıntıya girmeden ana hatlarıyla özet bir tarihi yelpaze sunuyor. Sayfa sayısından da anlaşılıyor. Kolay okunan bir kitap. İlgilendiğim bir konu olduğu için severek okudum.


1 Şubat 2010 Pazartesi
Ocak Ayının Kitap Ayracı
Ergun Candan - Antik Mısır Sırları
Ergun CANDAN
Sınır Ötesi Yayınları
2005 İstanbul
ISBN 975-8312-24-3
479 sayfa
Bir başka yanlışlık; İ.Ö. 1300'lerde Mısır tapınaklarında kullanılan bir unvan Neokor. Neokor ya da neokoros Yunanca bir kelimedir ve kullanımı Roma imparatorluk döneminde yaklaşık İ.Ö. 29 yıllarında Anadolu kentlerinin İmparator Augustus adına başlatıkları İmparatorluk Kültü ile kullanılan bir terimdir. Neokor, kentlerinde Augustus'a bir tanrı olarak tapınma iznini Roma senatosunda alındığını gösteren "tapınak muhafızı" anlamında kullanılmıştır. Bu terim kentler için rekabet ettikleri komşularından bir adım öne geçerek, Roma'nın gözüne girmek için kullanılmaktadır. Gerçekte resmi bir unvan değildir. Bu terim yüzünden kentler birbirine girmiş, büyük düşmanlıklar bile yaşanmıştır. Örneğin Nikomedeia (İzmit) ve Nikaia (İznik) kentleri arasında büyük husumetler yaşanmıştır. Yazar neokor terimini rahip adayları olarak kullanıyor. Mantık olarak evet kullanılabilinir. Ancak bana çelişkili gelen Mısır'daki bu rahip adaylarına neden Yunanca bir unvan verildiği. Yunanistan'da bile bu unvan kullanılmazken. Belki yazar "ilk Mısır'da kullanıldı daha sonra Yunanistan'da kullanıldı" diye açıklar. Ancak o yıllarda Mısır'ın resmi dilinin Yunanca olması gerekir ki benim bildiğim kadarıyla değil.
Kitapda ilginç bilgiler de mevcut. Mesela Mısır tanrısı Osiris aslında Atlantisli bir bilge imiş. On emir de Osiris öğretisinin 42 kuralının bir özeti imiş. Bunlar çok ilgimi çekti gerçekten. Ancak en hoşuma giden Ölüler Kitabının anlatıldığı bölümde kalbin tartılması aşaması. Bu kısmı kitapdan alıyorum.

Kalbin Tüyle Tartılması