Osmanlı Toplumunda Aile
İlber ORTAYLI
Timaş Yayınları
2009 İstanbul
ISBN 978-605-114-031-5
240 sayfa
2010'un ilk kitabı İlber Hoca'dan. İlber Hoca yine derya gibi bir kitap yazmış. Kitapda adından da anlaşılacağı gibi hem tarihsel hemde sosyolojik bir olgu olan aile üzerinde durulmuş. Kitapda eşlerin birbirine karşı sorumlulukları, evlenme, çocukların yetiştirilmesi, çok eşlilik, miras, ailenin günlük yaşamı, evlilik dışı ilişkiler gibi aileyi ilgilendiren pek çok konu incelenmiş. Bunun yanında sadece sıradan aile değil Osmanlı Hanedan ailesi, ulema aileleri ve gayri müslim soylularda kitapda yer almış. Ben çok severek, bolca not alarak okudum. Bazılarını paylaşmak isterim:
"İslam devleti gayrimüslimlerin ihtidası (yani sadece İslama geçiş) dışında bir dinden öbürüne geçmesini (Yahudi cemaatinden Hıristiyanlığa, Hıristiyanlıktan Yahudiliğe geçiş) hoş görmez, gerçekte de bu pek olmamıştır."
"Geleneksel Osmanlı şehirlerindeki mahale, henüz sınıf ve statü farklarının biçimlendirmediği bir fiziki mekandır. Bir paşanın konağının karşısında, basit bir evkaf katibinin aşı boyalı küçük evi; ilmiye ricalinden bir efendinin kaşanesinin yanı başında, mahalle su yolcusunu kulübesi bulunur. Bütün bu insanlar birbibirleriyle her gün karşılaşır, etiket farklılıklarına rağmen muhatab olurlar. Paşanın vekilharcı ile müderrisin damadı, suyolcu ile evkafın küçük katibi aynı kahvede toplanıp görüşürler. 18. yüzyıl ve hatta 19. yüzyıl başlarında büyük şehirlerin mahallelerinde bile toplumsal sınıflaşmaya göre biçimlenmiş belirgin mekan farklılaşması yoktur."
"Pek yaygın bir kanatin tersine, Osmanlı toplumunda 16. yüzyılda polygamie'nin (çokkarılılık) pek iltifat görmediği anlaşılıyor. Bazı seyyahlar da bu durumu gözlemlemişlerdir. Örneğin 14. yüzyıl sonnda Türkiye'den geçen Alman Protestan papazı Salomon Schweigger, "Türkler dünyaya, karıları da onlara hükmeder. Türk kadını kadar gezen, eğleneni yoktur. Çok karılılık yoktur. Herhalde bu işi denemiş, dert ve masrafa neden olduğunu anlayıp vazgeçmişler. Boşanma pek görülmüyor. Çünkü boşanırken erkek para ve eşya veriyor ve kız çocuk anaya kalıyor" demektedir."
"Şeker lüks bir maddeydi ve Türkiye'de büyük ölçüde 19. yüzyıla kullanılmaya başlanmıştır. İthal malı kelle şeker Avusturya ve Rusya'dan gelirdi. Her iki ülkede de pancar ekimi ve şeker sanaii 18. yüzyıl başlarında ortaya çıkmıştı ve sanayileşme faaliyetlerinin başlangıcıydı; başlıca pazarları da Osmanlı ülkesiydi. Pahalı şekeri ülkenin büyük bir kısmı kullanmazdı. Geleneksel tatlıların çoğu şekerden başka şeyle; balla ve pekmezle tatlandırılırdı. Şekersiz kahve ve çay bir alışkanlıktı. Şerbetli hamur tatlıları, daha çok şekerkamışını tanıyan güney bölgelerin mutfaklarına özgüdür."
İlber hoca çok önemli bir tarihçi bende severek okurum kitaplarını
YanıtlaSiltarihi çok seviyorum ve sevgili tarih hocamı saygı ve sevgi ile anıyorum
YanıtlaSilWebmaster cok tesekkurler...
YanıtlaSilSelamlar SevalHatice