24 Ocak 2010 Pazar

Agatha Christie-Kahverengi Elbiseli Adam


Kahverengi Elbiseli Adam

Agatha CHRISTIE

Altın Kitaplar

2009 İstanbul

ISBN 978-975-21-1188-2

272 sayfa






Geçen hafta İdefix'den sipariş vermek üzere iken birden canım polisiye okumak istedi. Ne zamandır okumuyordum. Bir kaç kitap inceledikten sonra poliye romanın kraliçesinden şaşmayayım dedim. Agatha Christie en sevdiğim yazarlardandır. Özellikle ortaokul ve lise dönemimde yaklaşık 40 kadar kitabını okumuşluğum vardır. Canım tekrar polisiye okumak istemişken yeni bir yazar yerine Agatha Christie okuyayım dedim ve başladım kitapları incelemeye. Dediğim gibi epey bir (neredeyse kitaplarının yarısı, toplam 80 polisiye romanı yazmıştır) kitabını okuyunca ilk 4-5 kitabı eledim ve karşıma bir mucize çıktı. Büyük bir süpriz. Tam aramaktan vazgeçmiştim ki "Kahverengi Elbiseli Adam" karşıma çıktı hemen sepete attım, diğer alacağım kitapları da seçip siparişimi tamamladım ve heyecanla başladım beklemeye. Peki neden bu kadar heyecanlandım? Ben 12 yaşlarında iken (o zaman video kültürü vardı) bir gün bir film kiralandı: "Kahverengili Adam" Film Agatha Christie romanından uyarlanmıştı. Kütüphanemizde bir kaç kitabı vardı. Ama ben henüz okumamıştım. Filmi 4-5 kez izledim. O kadar sevdim ki. Hemen Agatha Christie'nin kitaplarını okumaya başladım. Aradan biraz zaman geçince filmi tekrar kiralattım. Bir süre sonra bir daha. Annemler bıktılar sanırım, bana bir kopyasını yaptırdılar. Ne kadar sevinmiştim. Sık sık izliyordum. Daha sonra video bozuldu. Ben diğer kitaplara daldım. Filmi izleyemiyordum ama kitabını okumak istiyorum. Önce kitapçıları, sonra sahafları dolaştım. Kitabın Türkiye'deki ilk baskısı 1963 yılında Ak Kitapevi tarafından yapılmış. Haliyle bulamadım. İnternette izini sürdüm. Bir tane buldum ama satılmış. Geçen seneydi sanırım son kez aradım, bulamadım artık vazgeçmiştim. İdefix'de karşıma çıkınca yeni pırıl pırıl baskısı bundan sebeb mutlu oldum. Derler ya " Gökte ararken yerde bulmak" işte tam da benim durumumu kısa ve öz ifade ediyor. Cuma günü kargom elime ulaştı. Diğer kitapların içlerine bile bakmadan başladım "Kahverengi Elbiseli Adam"ı okumaya. Bebeğimi emzirirken bile elimden bırakmadım ve yaklaşık 1,5 günde okudum.

Elbette film biraz daha farklı. Kitapdaki bazı bölümler filmde yok. Ama hiç bir tad kaybı yok. Film ayrı güzel, kitap ayrı güzel - ki ben kitap uyarlamalarına Yüzüklerin Efendisi'nin dışında hep negatif bakmışımdır-

Bu kadar yazdım konu ne peki? Asıl konu elmaslar. Konu ile ilgili ne yazsam bana kitabın büyüsü bozulur gibi geliyor o yüzden sadece elmaslar demek bence yeterli. Polisiye sevenlere şiddetle tavsiye ederim. Bu hafta yapacağım ilk iş ise video kasedimi eşime verip onu bir dvd'ye aktartmasını rica etmek olcak. Önümüzdeki haftasonu filmini de izlemek istiyorum.

10 Ocak 2010 Pazar

İlber Ortaylı-Osmanlı Toplumunda Aile



Osmanlı Toplumunda Aile

İlber ORTAYLI

Timaş Yayınları

2009 İstanbul

ISBN 978-605-114-031-5

240 sayfa





2010'un ilk kitabı İlber Hoca'dan. İlber Hoca yine derya gibi bir kitap yazmış. Kitapda adından da anlaşılacağı gibi hem tarihsel hemde sosyolojik bir olgu olan aile üzerinde durulmuş. Kitapda eşlerin birbirine karşı sorumlulukları, evlenme, çocukların yetiştirilmesi, çok eşlilik, miras, ailenin günlük yaşamı, evlilik dışı ilişkiler gibi aileyi ilgilendiren pek çok konu incelenmiş. Bunun yanında sadece sıradan aile değil Osmanlı Hanedan ailesi, ulema aileleri ve gayri müslim soylularda kitapda yer almış. Ben çok severek, bolca not alarak okudum. Bazılarını paylaşmak isterim:
"İslam devleti gayrimüslimlerin ihtidası (yani sadece İslama geçiş) dışında bir dinden öbürüne geçmesini (Yahudi cemaatinden Hıristiyanlığa, Hıristiyanlıktan Yahudiliğe geçiş) hoş görmez, gerçekte de bu pek olmamıştır."
"Geleneksel Osmanlı şehirlerindeki mahale, henüz sınıf ve statü farklarının biçimlendirmediği bir fiziki mekandır. Bir paşanın konağının karşısında, basit bir evkaf katibinin aşı boyalı küçük evi; ilmiye ricalinden bir efendinin kaşanesinin yanı başında, mahalle su yolcusunu kulübesi bulunur. Bütün bu insanlar birbibirleriyle her gün karşılaşır, etiket farklılıklarına rağmen muhatab olurlar. Paşanın vekilharcı ile müderrisin damadı, suyolcu ile evkafın küçük katibi aynı kahvede toplanıp görüşürler. 18. yüzyıl ve hatta 19. yüzyıl başlarında büyük şehirlerin mahallelerinde bile toplumsal sınıflaşmaya göre biçimlenmiş belirgin mekan farklılaşması yoktur."
"Pek yaygın bir kanatin tersine, Osmanlı toplumunda 16. yüzyılda polygamie'nin (çokkarılılık) pek iltifat görmediği anlaşılıyor. Bazı seyyahlar da bu durumu gözlemlemişlerdir. Örneğin 14. yüzyıl sonnda Türkiye'den geçen Alman Protestan papazı Salomon Schweigger, "Türkler dünyaya, karıları da onlara hükmeder. Türk kadını kadar gezen, eğleneni yoktur. Çok karılılık yoktur. Herhalde bu işi denemiş, dert ve masrafa neden olduğunu anlayıp vazgeçmişler. Boşanma pek görülmüyor. Çünkü boşanırken erkek para ve eşya veriyor ve kız çocuk anaya kalıyor" demektedir."
"Şeker lüks bir maddeydi ve Türkiye'de büyük ölçüde 19. yüzyıla kullanılmaya başlanmıştır. İthal malı kelle şeker Avusturya ve Rusya'dan gelirdi. Her iki ülkede de pancar ekimi ve şeker sanaii 18. yüzyıl başlarında ortaya çıkmıştı ve sanayileşme faaliyetlerinin başlangıcıydı; başlıca pazarları da Osmanlı ülkesiydi. Pahalı şekeri ülkenin büyük bir kısmı kullanmazdı. Geleneksel tatlıların çoğu şekerden başka şeyle; balla ve pekmezle tatlandırılırdı. Şekersiz kahve ve çay bir alışkanlıktı. Şerbetli hamur tatlıları, daha çok şekerkamışını tanıyan güney bölgelerin mutfaklarına özgüdür."


5 Ocak 2010 Salı

David Ball-Haç ve Hilal


Haç ve Hilal - Savrulan Yürekler

David Ball

Literatür Yayıncılık

2005 İstanbul

ISBN:975-04-0274-X

490 Sayfa

Çeviri:Ayşegül Gürsoy





Haç ve Hilal - Kavuşan Yürekler

David Ball

Literatür Yayıncılık


2005 İstanbul

ISBN: 975-04-0348-7

613 Sayfa

Çeviri: Ayşegül Gürsoy





Tarihi Romanları çok seviyorum... Literatür Yayınlarının Tarihi Roman serisine bayılıyorum. Haç ve Hilal 2009'un son ve benim 2009'da okuduğum en güzel kitabıydı. Kitap iki ciltten oluşuyor I. Cilt Savrulan Yürekler; II. Cilt Kavuşan Yürekler

İlk sayfadan itibaren akan, sürükleyen anlatımı ile oldukça kalın iki kitap bir solukta okunuyor. [Gerçi benim meleğim biraz uzun bir solukta okumama neden oldu :) ]

Kitabın konusu bizlere de çok uzak değil... Roman 1552 yılında Malta'da başlıyor ve 1565 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın Malta Seferine kadar olan tarihsel dönemi kapsıyor. Üç gencin Nico, Maria ve Christien'ın kimi zaman ayrı kimi zaman içiçe geçen maceralarını anlatıyor.

Nico Malta'dan kaçırılıp önce Cezayir'de köle yapılır, daha sonra Turgut Reis tarafından saraya sunulur ve devşirme olur.

Nico'nun ablası Maria okuma yazma öğrenme aşkı ile yanıp tutuşur. Bu idealini gerçekleştirir ve hayatı baştan aşağıya değişir.

Christien cerrah olmayı ister ancak babası onu daha bebekken St. Jean Şövalyelerine adar. Sözünden dönemeyen Christien kendini Malta'da bulur.

Romanda en önemli mesaj önyargıların zamanla nasıl eriyip gittiği, nefret ettiğimiz insanı yakından tanıyınca nefretin yerini hayranlığın nasıl aldığı.

Müslüman ve Hıristiyan dünyanın çarpıştığı güçlü destansı bir roman Haç ve Hilal.

Kitapda beni en etkileyen bölümlerden birinden minik bir alıntı:

"Kovadan iki kez su içmeyi başaranlardan biri olan irikıyım adamı gözetliyordu. Adamın elleri kocaman ve pütür pütürdü. Ensesi kalındı, kolları adeta bir kas yığınıydı. Nico, onun bir nalbant olduğundan emindi. Hemen yanı başında yatan karısına ve bebeğine göz kulak oluyordu. Birden Nico adamın ikinci yudum suyu yutmadığını farketti. Adam öne eğilip suyu bebeğin ağzına bıraktı. Bebeğin suyu içmesine çok dikkat etmesine rağmen, bu kıymetli sıvının büyük bir kısmı bebeğin yanaklarından süzülüp gitti. Nico durumu iyice göremiyordu ama bebeğin çok hasta olduğunu düşündü. Bebek ne kıpırdıyor ne gözlerini açıyordu. Sonra adam dikkatini karısına yöneltti; kadın da yaralanmış gibiydi. Her hareket, kadının acıdan kıvranamasına neden oluyordu. Nalbant, karısının başını şefkatle dizlerine yasladı ve onu öper gibi yaptı.Kadın inleyip aksırınca kalan azıcık su da etrafa saçıldı."


David Ball'ın diğer romanı Çöl İmparatorluğu da yine Literatür Yayınları tarafından basıldı. Bu kitabı da okumayı çok isterim.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...