Elif Şafak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Elif Şafak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Eylül 2011 Pazartesi

Elif Şafak - İskender


İskender

Elif Şafak

Doğan Kitap

2011, İstanbul

ISBN: 978-605-09-0251-8

443 Sayfa

Çeviri: Omca A. Korugan




İskender ne çok tartışıldı, çoğu arkadaşım iyice popüler ve medyatik olan Elif Şafak'ı kınayıp baştan okumayı reddetti. Radikal Kitap ekinde Elif Şafak okumadan eleştirenlere kırıldığını belirtmişti. Haklıydı da. Ben sadece okumadan kapağı eleştirmiştim. Ancak bir kadın yazar olarak bir erkek karakteri canlandırmanın zorluğuna bir gönderme olacağını düşünerek geri adım atmıştım.  Okuduktan sonra ise kapağı eleştirmekte haklı olduğumu düşünüyorum. Herşeyden önce o kapaktaki İskender, benim okuduğum İskender değil. Ayrıca gayet güzel bulduğum Elif Şafak'ı çirkinleştirmekten öteye gidememiş, maksadını bulamamış bir kapak olmuş. Kadın yazarın bir erkek karakter yaratmasına gönderme yapması bakımından, kapakta erkek Elif Şafak olmasına gerek yoktu. Bana göre kitabın adı da İskender olmamalıydı. Zira İskender baş karakter değil, hal böyle iken kapakta İskender'in olmasına da gerek yoktu.

İtiraf etmek gerekirse zor okuduğum bir kitap oldu. Yani alıp beni sürüklemedi. İlla bitireyim diye saatlerimi harcamadım. Yaklaşık 3 haftada okuyarak son yıllarda en uzun sürede okuduğum kitap oldu.

İlk olarak şunları yazmak vardı kafamda; Aslında son günlerde tanık olduğumuz namus töre cinayetlerinden olan hikayede gereksiz o kadar çok karakter ve detay var ki. Oku oku bitmiyor. Zaten kitap çok boyutlu, onu takip edeceğim derken bir de yan karakterlerin hikayelerini takip etmek zorluyor okuru. İskender'in yazdığı mektuplarda el yazısı fontu kullanmak hoş bir fikir ancak gözleri çok yoruyor bu karmaşa içinde.

Aslında hala böyle düşünüyorum ancak 410. sayfada bunların bir kısmının gerekli olduğunu anlaşılıyor. Final beklenmedik bir biçimde gelişiyor ki zaten aslında sonunu en başından bilmek ve okumaya devam etmek gerçekten anlamsızdı böylesine bir sürprizi hakediyor okur.

Kısacası İskender'e karşı ne hissedeceğimi bilmiyorum. Sanırım Aşk'tan daha güzel buldum. Ancak yine de çok da beğendiğimi söyleyemiyorum. Bir fazlalık var sanki hikayede. Bana kalsa ben sadece Pembe ile Elias'ın hikayesini okumak, Elias'ın uzun uzun yemek yapmasını izlemek isterdim.

Ancak eleştirmek elbette kolay, haksızlık etmek de istemiyorum. Netice de emek bambaşka birşey. Genel itibariyle olumsuz olmama rağmen iyi ki Elif Şafak var diyorum.

Bu arada sevimsiz bulduğum bir detay Doğan Kitap gibi büyük bir yayınevinin yapmasını beklemediğim bir hata. Bölüm başlıklarında kullandıkları font Türkçe karakter içermiyor ve bu da çirkin bir görüntü oluşturuyor. Üşenmedim taradım.  

15 Şubat 2010 Pazartesi

Elif Şafak - Mahrem





Mahrem

Elif ŞAFAK

Metis Yayınları

2000 İstanbul

ISBN 978-975-342-285-7

229 Sayfa

Elif Şafak'ın geçen sene Aşk'ını okumuştum. Ondan önce Beşpeşe'yi (Beşbeşe'yi gerçekten tavsiye ederim çok ilginç bir çalışma. Roman 5 Bölümden oluşuyor ve her bölüm 5 farklı yazar tarafından yazılmış. Yazarlar Pınar Kür, Murathan Mungan, Faruk Ulay, Elif Şafak ve Celil Oker. Baskısı ve kapak tasarımı ile bence edebiyat dünyamız için çok farklı ve güzel bir çalışma). Elif Şafak hep okumak istediğim bir yazardı. Ancak genelde akademik yayınları takip ettiğim için, yeni yeni, yeniden Çağdaş Türk Edebiyatını keşfetmeye başlıyorum. Lise yıllarımda Buket Uzuner, Kürşat Başar, Ahmet Altan ve Ayşe Kulin'i sıkı takip ederdim. Lisans, Yüksek Lisans derken ister istemez çok iyi takip edemez olmuştum. Artık bol bol Çağdaş Türk edebiyatından roman okumak istiyorum.

Mahrem'e gelince... Mahrem yazarın 3. kitabı. Aslında ilk kitabından başlamak istiyordum. Ancak nedense elim Mahrem'e gitti. Mahrem'in alt başlığı "görmeye ve görülmeye dair bir roman" gerçekten de öyle. Dört yüzyıllık bir zaman periyodunda geçen, bakma, seyretme, seyredilme, görme, görülme kısacası göz ve görme ile ilgili öyküler ile sarılıyorsunuz. Romanın içinde yer alan "Nazar Sözlüğü" madde madde size eşlik ediyor. Kaldı ki romanda beni en etkiliyen bu sözlüğün maddeleri oldu. Bir röportajında Elif Şafak bu sözlüğe çok emek harcağından bahsetmişti. Gerçekten çok iyi çalışılmış, emek verilmiş ve hikayeyi tamamlamış. Çok da detay vermek istemiyorum zira okunması, hatta dönüp bir daha okunası bir roman "Mahrem".

Nazar Sözlüğü'nden

"Zıtlık: Göze sormuşlar: "En çok ne görmekten hoşlanırsın?" "Zıtlık," demiş, "bana zıtlık gösterin." Yaratıcı tanrıça Afrodit ile yıkıcı tanrı Ares'in yasak aşkını göstermişler. Afrodit ile Ares sadece geceleri buluşup, gün ağarmadan ayrılarak ilişkilerini gizlice sürdürüyorlarmış. Ama bir gece uyuyakalmışlar. Güneş gökyüzündeki yerini aldığında, hala yan yana uyumakta olan aşıklar yakalanmışlar gökyüzüne. (not:Zaten yeryüzündeki günahların en iyi seyredildiği yer gökyüzü olmuş daima.) Güneş, gördüklerini hemen yetiştirmiş Afrodit'in kocası surat yoksulu Hephaistos'a. İki çıplak aşığı bir fileyle kıskıvrak bağlayıp, teşhir etmişer ihanetleri ibret-i alem olsun diye. "Siz buna zıtlık mı diyorsunuz şimdi?" demiş göz. "Sizce Afrodit'in yıkıcı tanrı ile kaçamağı mı zıtlık, yoksa ruhu da kendi gibi çirkin Hephaistos'a sadık kalması mı? Siz bana zıtlık gösterin, zıtlık yok mu?"

Gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka 'gözbebeğim!' diye hitap edilir."


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...