31 Aralık 2010 Cuma

2010 Yılında Ne Okudum




Okuma olarak çok güzel bir yıldı. İstediğim, listemde beklemekten yorulmuş pek çok kitap okudum. Ama elbette listem bitmedi, bitmezde...Okumayı en çok istediğim yazar olan Virginia Woolf'u okumak beni çok mutlu etti. Agatha Christie'yi yeniden keşfettim. Çok çeşitli alanlarda kitaplar okudum. Bu anlamda çok çok mutluyum.
2011 de belki bu kadar kitap okumayabilirim, illet bir sınava hazırlanmam gerekiyor :( Ancak bu yıl en büyük planım Proust okumak. Nasip olursa Mart-Nisan ayını Proust'a ayıracağım. Onun öncesinde  Mart'ta muhteşem bir Hint ayı olacak. Haziran ayında ise 1965 yılı Nobel Ödülü sahibi Şolohov bizi bekliyor. Herkese mutlu, sağlıklıve bol kitaplı bir yıl diliyorum :))




1.Osmanlı Toplumunda Aile - İlber Ortaylı
2. Kahverengi Elbiseli Adam – Agatha Christie
3. Antik Mısır Sırları – Ergun Candan
4. Cadılığın Tarihi – Lois Martin
5. Mahrem – Elif Şafak
6. Nasıl Mükemmel Çocuk Yetiştirebilirim? – Handan Asude Başal
7. Artemisia’nın Çilesi
8. Ortaçağ Avrupa Tarihi – Muammer Gül
9. Babalar ve Oğullar – Turgenyev
10. Sarmaşık – Şebnem İşigüzel
11. Cermen Tanrı ve Kahramanlarının Efsaneleri - Reiner Tetzner
12. Doğu Ekspresinde Cinayet – Agahta Christie
13. Melekler ve Şeytanlar – Dan Brown
14. Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası - Veli Sevin
15. Koku – Patrick Süskind
16. İyi Dilekler Ülkesi – Hamdi Koç
17. Düşe Kalka Büyümek – Yankı Yazgan
18. Devşirme - Jürgen Ebertowski
19. Akdeniz’de Coğrafya, Teknoloji ve Savaş – John H. Pryor
20. Bilirbilmezler (Bouvard ile Pécechet) - Gustave Flaubert
21. Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali
22. Bebek Ruh Sağlığı Rehberi – Koray Karabekiroğlu
23. Bizans Yeni Roma İmparatorluğu – Cyril Mango
24. Roger Ackroyd Cinayeti – Agahta Christie
25. Bu Ülke – Cemil Meriç
26. Dava - Franz Kafka
27. Şato – Franz Kafka
28. Amerika - Franz Kafka
29. Kafka ve Amerika Hayali – Özlem Fırtına
30. Ceza Sömürgesi – Franz Kafka
31. Cinayet Alfabesi – Agatha Christie
32. Ölümle Randevu - Agatha Christie
33. Nilde Ölüm - Agatha Christie
34. Roger Ackroyd’u Kim Öldürdü – Pierre Bayard
35. Huzur – Ahmet Hamdi Tanpınar
36. Harika Çocuk Nasıl Yetiştirilir? – Tim Seldin
37. Kayıp Kitaplar Kitabı – Stuart Kelly
38. Kahve Tüccarı – David Liss
39. Şans Müziği – Paul Auster
40. Kara Kitap – Orhan Pamuk
41. Ölüm Sessiz Geldi – Agatha Christie
42. Dersimiz Cinayet – Agatha Christie
43. Kökteki Esrar – Agatha Christie
44. Agatha Christie’nin Gizli Defterleri – John Curran
45. Anadolu Mitolojisi – İsmet Zeki Eyuboğlu
46. Osmanlı Sarayı Bir Hanedanlığın Öyküsü - John Freely
47. Virginia Woolf – Mina Urgan
48. Deniz Feneri - Virginia Woolf
49. Mrs. Dalloway - Virginia Woolf
50. Orlando - Virginia Woolf
51. Jacop’un Odası - Virginia Woolf
52. Beyaz Geceler – Dostoyevski
53. K. Blum’un Çiğnenen Onuru - Heinrich Böll
54. Masalcı – Mario Vargas Llosa
55. Kent ve Köpekler - Mario Vargas Llosa
56. Yüzbaşı ve Kadınlar Taburu– Mario Vargas Llosa
57. Meçhul Düşman - Agatha Christie
58. Dört Neşeli Arkadaş – Agatha Christie
59. Kızlara Suikast (Cesetler Ağlamaz) – Agatha Christie
60. Montessori Eğitimi – Emel Wilbrant
61. Lizbon Kuşatması Tarihi- Jose Saramago
62. Çanakkale Çocukları- Pierre Miquel
63. Dinler Tarihine Giriş- Mircea Eliade
64. Sanat Tarihi - Xavier Barral I. Altet

Toplam Sayfa: 17844 (Üşenmedim topladım :) )

Mircea Eliade - Dinler Tarihine Giriş


Dinler Tarihine Giriş

Mircea Eliade

Kabalcı Yayınevi

2003 İstanbul

ISBN 975-8240-80-3

455 Sayfa

Çeviri: Lale Arslan





İlk elime aldığımda çok iyi bir kitap olduğu belliydi. Kabalcı Yayınevinin kitaplarını zaten hep severim. Bu kitap için de büyük özen gösterilmiş.Çevirinin güzelliğinin yanında Latince alıntıların çevirisi Prof. Dr. Çiğdem Dürüşken'e ait. Din tarihi alanında Türkçede yayınlanmış en kapsamlı eser olan Eliade'nin kitabını mitoloji tutkunu olarak büyük bir zevkle okudum. Yazarın listemde olan "Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi"ni de en kısa zamanda okumak için sabırsızlanıyorum.

Dinler Tarihine Giriş öncelikle paganist dinler inceleniyor. Ancak tek tek dinleri inceleyen bir sistematik ile değil. Ortak öğeleri ile eş zamanlı olarak inceleniyor dinler. Kabaca; Gök ve Gök Tanrıları, Güneş Tapınımları, Ay ve Ayın Gizemi, Sular, Kutsal Taşlar, Toprak, Tarım, Bitkiler konularında çok farklı toplumların tapınımları ve ritüelleri inceleniyor. Son bölümde Mitlerin Morfolojisi ve İşlevi, Simgelerin Yapısı inceleniyor. Pekçok ilginç ritüel öğrendim. Örneğin Avrupa'dan Asya pek çok toplumda bereketin artması için kadınların çıplak halde tarlaya tohum atmaları, Afrika'da bazı kabilelerde yine bereketi arttırmak için genç bir kızın kurban ettikten sonra cesetten alınan parçaların tarlalara gömülmesi gibi. İnsanoğlu ne garip değil mi? Benim en hoşuma giden bölüm Ay ve Ayın Gizemi" oldu. Çocukluğumdan beri gerçekten de ay bana gizemli gelir. Yazar bu gizemin temelini şöyle açıklıyor: "Güneş her zaman olduğu gibi kalır ve asla bir "oluşum" içine girmez. Oysa ay, büyür,küçülür, kaybolur, tüm evrene hükmeden bir oluşum, doğum ve ölüm yasasına boyun eğer." Kesinlikle doğru bir tespit. Bu bölümde ay tüm oluşumları ve etkileriyle inceleniyor. Bu konu ile bir derlemeyi diğer blogum Mitoloji'de yazmak niyetindeyim. Bu fikir çok sevdiğim ve çok değer verdiğim bir arkadaşıma ait. Kime mi? Madem gizemden bahsettik o da gizemli kalsın ;)

Tamamen benim için yazılmış bu kitap. İnsanların inanma şekillerine hep ilgi duymuşumdur. Önce Yunan Mitolojisi ile ilgilendim. Ancak daha sonra bu ilgim tüm dünya halklarını kapsamaya başladı. Özellikle İskandinav mitlerini çok sevdim. Daha önce de belirttiğim üzere Llosa'nın Masalcı'sını mitolojik öykülerinden dolayı çok sevmiştim.

Mitoloji seviyorsanız mutlaka okumalısız. Ben çok severek okudum. Hatta niyetim bir daha okumak.  

30 Aralık 2010 Perşembe

2010'un En İyileri


2010'da çok güzel kitaplar okudum. Çoğu da uzun zamandır listemdeydiler. Listem bitti mi? Hayır! O liste asla bitmez. İyi bir okuyucu oldum. Kendimi bu bakımdan tebrik ediyorum. Bana göre "En İyiler" ise şöyle;

ROMAN

1. Jacob'un Odası - Virginia Woolf

2. Masalcı - Mario Vargas Llosa

3. Huzur- A.H.Tanpınar

4. Amerika - Kafka

5. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali

 6. Bilirbilmezler- Flaubert

7.Koku - Süskind

8.Sarmaşık - Şebnem İşigüzel

9.Şans Müziği - Paul Auster

10. Roger Ackroyd Cinayeti -Agatha Christie


TARİH - MİTOLOJİ - İNCELEME

1. Dinler Tarihine Giriş- Mircea Eliade

2. Osmanlı Toplumunda Aile - İlber Ortaylı

3. Bizans - Yeni Roma - Cyril Mango

4. Ortaçağ Avrupa Tarihi - Muammer Gül

5. Cermen Tanrı ve Kahramanlarını Efsaneleri - Reiner Tetzner


TARİHİ ROMAN

1. Artemisia'nın Çilesi - Susan Vreeland

2. Kahve Tüccarı - David Liss

3. Devşirme - Jurgen Ebertowski


ÖYKÜ
1. Ceza Sömürgesi- Kafka

2.Beyaz Geceler - F.M.Dostoyevski

3. Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru - Heinrich Böll


POLİSİYE

1. Roger Ackroyd Cinayeti -Agatha Christie

2. Dersimiz Cinayet-Agatha Christie

3. Nilde Ölüm-Agatha Christie

4. Cinayet Alfebesi-Agatha Christie

5. Doğu Ekspresinde Cinayet-Agatha Christie

6. Kızlara Sukiast-Agatha Christie

7. Kahverengi Elbiseli Adam-Agatha Christie

8. Ölüm Sessiz Geldi-Agatha Christie

9. Ölümle Randevu-Agatha Christie

10. Köşteki Esrar-Agatha Christie



(Kısaca Tüm Agatha Christie'ler)
 
Sizin listeniz nasıl? ;)

22 Aralık 2010 Çarşamba

Pierre Miquel - Çanakkale Çocukları


Çanakkale Çocukları (L'enfer des Dardanelles)

Pierre Miquel

Literatür Yayınları

2006 İstanbul

ISBN:  975-04-0310-X

362 Sayfa

Çeviri: Nuriye Yiğitler




Bende mi birşeyler var bu ara, yoksa üst üste mi geldi anlamadım ama bu kitabı da çok sevdiğim söylemeyeceğim. Literatür'ün Tarihi Roman serisini sevdiğimi her fırsatta belirtiyorum. Birbirinden güzel tarihi dönemlere ait romanlar okudum şimdiye kadar. Elbette içlerinde çok hoşlanmadığım bir kaç tane oldu, "Çanakkale Çocukları" da maalesef bu listedeki yerini aldı. 

Adından anlaşılacağı üzere Çanakkale savaşını anlatılıyor. Ancak karşı cepheden. Yazar oldukça nesnel davranmış. "Ne işimiz var, ne için savaşıyoruz" düşüncesi dile getiriliyor. Türklerin cesareti ise takdir ediliyor. Ben sadece savaşın öyküsünü okuyacağımı düşünürken, sık sık geri planda siyasilerin , generallerin, entrikaları,konuşmaları araya giriyor. Bu durum kitabın akıcılığını kesmiş. Savaşın anlatıldığı sayfaları okurken bir sonraki bölümde bir anda bahsettiğim üzere diyaloglarla bölünüyorsunuz. Bir diğer rahatsızlık uzun bir yolculuk süreci ile başlıyor kitap. Çanakkale'ye varmak pek kolay değilmiş.

En ilgimi çeken detay, sadece Anzaklar'ın değil, Senegalli, Hintli, Maurililer'in de savaşa katılmış olmaları. Nedense hep Anzaklar bilinir. Ama ben Senegallilere çok üzüldüm. Savaş zaten çok çirkinken, bir de ilgisi, alakası olmayan insanların bu uğurda ölmesi çok anlamsız.

Tolga Örnek'in Gelibolu'sunu izledikten sonra bu kitap hafif kaldı. Çanakkale şehitlerimiz rahmetle anıyorum.

15 Aralık 2010 Çarşamba

Jose Saramago - Lizbon Kuşatmasının Tarihi

Lizbon Kuşatmasının Tarihi (Historia do cerco de Lisboa)

Jose Saramago

İş Bankası Yayınları

2004 İstanbul

ISBN: 975-458-540-7

379 Sayfa

Çeviri: İpek Babacan 





Uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı Lizbon Kuşatmasının Tarihi. Ama ben mi yanlış zamanda okudum yoksa kitapta mı bir problem vardı anlayamadım. Sevmedim, ısınamadım, zorlandım. Hele ilk 83 sayfa bir asır okumuşum gibi geldi. Sonra yazarın üslubuna mı alıştım yoksa kitap mı değişti bilemiyorum biraz daha okunası bir roman haline geldi. Çeviri de bir problem yok, yazarın üslubu böyle. Biraz Orhan Pamuk’u hatırlatan bir üslup. Uzun cümleler, kimin olduğu anlaşılmayan, sadece virgül ile ayrılmış diyaloglar… Dediğim gibi çok istiyordum ve bulmak için de biraz uğraşmıştım. Ama hiç keyif vermedi. Hatta bir ara bırakmayı bile düşündüm ama kitap bırakmayı sevmediğim için devam ettim. Editör ile yakınlaşmasının başladığı son bölümler nispeten daha iyiydi.

Kitabımızın konusuna gelirsek; Bir yayınevinde düzeltmen olarak çalışan Raimundo Silva, üzerinde çalıştığı Lizbon Kuşatmasının Tarihi kitabında cümledeki bir fiile olumsuzluk takısı ekleyerek 1147 yılında yaşanan kuşatmanın gidişatını altüst eder. İsteyerek yaptığı bu yanlışlığı kitabı yayınevine teslim ederken bile değiştirmez. Bu hata anlaşılıp düzeltilir. Düzeltmen işten çıkarılacağını düşünürken yeni göreve başlayan editör Maria Sara ona kurmaca bir tarih kitabı yazmasını önerir. Böylece düzeltmenin hayatı ile yazdığı tarihi romanın iç içe geçen öyküsü başlar. Bir süre sonra da Silva ve editör arasında bir ilişki başlar.

Sevgili Türker’in bu kitabı okuyacağını biliyorum. Yazıyı yayınlamadan önce ona mail yazarak, yazımı romanın tadının kaçmaması için okumamasını önerdim. O da kitabı bitirene kadar yazımı okumama söz verdi. Umarım Türker sever kitabı, onun yorumlarını merakla bekliyorum.

Okumayı düşünüp bu yazıyı okuyanlar için şunu söyleyebilirim; böyle bir üslup sizi sıkmayacaksa okuyun, ama sıkacağını tahmin ediyorsanız, elinizde başka kitaplar varsa onlara yönelin. Benim için keyifsiz bir okuma oldu ama, yine de çok istediğim bir kitabı daha okumuş olduğum için mutlu oldum. 

14 Aralık 2010 Salı

Luisa Antolin Villota - Virginia Woolf: Görünmeyenin Yazarı

Virginia Woolf: Görünmeyenin Yazarı

Luisa Antolin Villota

Elma Yayınevi

2010 İstanbul

ISBN:978-975-6093-76-4

35 Sayfa

Çeviri: Kemal Atakay

+8


  
Hani bazen güzel bir şey dilerseniz de oluverir. İşte bu yazacağım kitap böyle bir dileğin sonucudur. Her gün takip ettiğim Bir Dolap Kitap'ta görmüştüm bu tatlı çocuk kitabını. Henüz yeni bitirmiştim Virginia Woolf ayımı ve bu kitap beni büyüledi. Kızımın okuması için uzun bir süre olmasına rağmen en kısa zamanda kendim için alıp okumayı dilemiştim. Virginia Woolf'un bir çocuk kitabı olması fikri çok hoşuma gitmişti. Ben bu merakla bir kaç günü geçirdim. Sonra mail kutumu kontrol ederken Elma Yayınevi'nden Sevgili Mine Hanım'ın beni çok mutlu eden maili ile karşılaştım. "Virginia Woolf ayı ile ilgili yazılarımı okuduğunu belirterek bu kitabı bana göndermek istediklerini" yazıyordu. İşte dileğimin gerçekleştiği an. Bu nazik daveti hemen kabul ettim ve bu şahane kitap bana uçarak geldi. Hemen gelince bir kere okudum. Sonra hafta sonu bir kez daha ve dün gece bir daha okudum. Bu okumalarımdan ikincisinde 8 yaşına gittim ve öyle okudum. Her okumam da büyük bir keyif aldım.


Kitabın ilk bölüm "Virginia Kimdir?" de Virginia'nın ailesi, evi, nasıl bir çocuk olduğu, hangi oyunları oynadığı anlatılıyor. Daha sonra "Virginia Konuşmaya Başlıyor" da, 3 yaşına kadar hiç konuşmayan Virginia'nın bir gün yaratıcılığının izlerini taşıyan bir cümle ile konuşmaya başlamasının öyküsü anlatılıyor. Virginia konuşmaya başlamasıyla kardeşlerine birbirinden güzel öyküler anlatıyor, kitapları çok seviyor ve çok okuyor. Okudukça kendisi de yazmak istiyor. Sessiz sözleri yakalamak için ağını atıyor, ancak bu sessiz sözcükleri yakalamak için büyük bir sessizlik gerekli. Sessizlik olmazsa Virginia'nın sözleri kaçıp gidiyor. Böylece "Kendine Ait Bir Oda" sı olması gerektiğine karar veriyor. Kendine ait bir odası olunca görünmez ağı ile yakaladığı sessiz sözlerin nasıl birer birer kitaba dönüştüklerini okuyoruz. Sonra Virginia'nın sevdiği şeyleri ve kitaplarını öğreniyoruz. "Virginia'nın Gözleri" bölümünde Virginia Woolf'un rahatsızlığından da bahsedilmiş. Daha fazla kitap ile ayrıntı yazmayayım en iyisi...

Kitabı Luisa Antolin Villota kaleme almış. Çizimler Antonia Santolaya ait. Çeviren Kemal Atakay. Hem çizimler çok güzel hem de çevirisi. Böyle güzel bir kitabın Türkçe'ye kazandırılmış olması müthiş bir şey. Keşke çocuk olsam dedirtti okudukça. Böyle büyük bir yazarın hayatı ve yazar olma öyküsünün anlatılması ile çocukların sadece kitaplara değil edebiyata ve edebiyatçılara karşı da büyük bir ilgi duymalarını sağlayacaktır. Kitap Virginia Woolf sever büyüklerin de hoşlarına gidecek eminim.  

Kitap Elma Yayınevinin "Kişisel Gelişim Kitapları" serisinden basılmış. Serinin diğer kitaplarını ve yakında basılacak olan Ursula K. Le Guin'in "Balık Çorbası "nı da çok merak ettim. Seriyi en kısa zamanda tamamlamak niyetindeyim.

Bu güzel kitap bana capcanlı bir dünyanın kapılarını açtı. Kızım her geçen gün büyürken ve yazısı bol kitaplara doğru ilgisi artarken, "Niye çocuk kitapları da yazmıyorum" dedim. Hem Almina için hem kendim için çocuk kitaplarını okuma vakti. Çocukken böyle güzel kitapları okumamış olsam da hiç değilse şimdi kaçırmamış olurum.

Son bir not Elma Yayınevi'nin bir de Elma Çocuk Kulübü var linke tıklayarak nasıl üye olunacağı öğrenilebilinir. Hem büyükler hem minikler için bol kitaplı günler... 


7 Aralık 2010 Salı

Emel Çakıroğlu Wilbrandt - Maria Montessori Yöntemiyle Çocuk Eğitimi Sanatı


Maria Montessori Yöntemiyle Çocuk Eğitimi Sanatı

Emel Çakıroğlu Wilbrandt

Sistem Yayıncılık

2009 İstanbul

ISBN: 978-975-322-546-5

372 Sayfa







Montessori Yöntemi, Türkiye’de son aylarda popüler bir konu haline geldi. Ebeveynler bu konuyu merak ediyorlar. Ülkemizde henüz emekleme aşamasında olan bu yöntem kendini kanıtlamış ve bir çok ülkede yarım yüzyıldan fazladır uygulanan bir sistem. Ben de her anne gibi bu yöntemi merak ederek araştırmaya başladım. Vakti zamanında aldığım Pedagojik Formasyon Eğitimim ile birlikte yeni öğrendiğim bu yöntemi kafamda harmanlayıp yeni bir sistem geliştirmeye de çalışmıyor değilim. Şaka bir yana yöntem gerçekten başarılı ve kendini zaten kanıtlamış. Hepimiz gözlemlemişizdir, çocuklar oyuncak ile oynamanın yanında gerçek eşyalarla da uğraşmayı severler. Bulaşık yıkarlar, ellerinde bir bez ile toz alırlar. Yetişkinler için bu sıkıcı işler onlar için müthiş bir oyundur. Belki de oyun olarak bile algılamıyorlardır da bambaşka bir şey ifade ediyordur onlar için. Maria Montessori de işte böyle fark etmiş çocukların doğasını. Oyuncakla değil materyaller ile okul öncesi eğitimi başlatarak, çocukların okul yıllarında daha başarılı olmalarının yolunu açmış. Ancak kafamda bazı soru işaretleri yok değil. Yöntem çok güzel ve kızımın yaşı doğrultusunda bende önerdiği etkinlikleri yapmaya başladım bile. Ancak hiç oyuncak olmaması bana tuhaf geliyor. Bu yaşta oyuncak olmayacak da ne zaman olacak. Oyun ve oyuncak bence gerekli. Okul öncesi eğitimin olması için kanımın son damlasına kadar savaşmaya hazırım ancak çok eğitim verilmesi konusunda biraz rahatsızım. Ben hiç okulöncesi eğitimden geçmedim. Annem çalışmıyordu evde gayet mutluydum, o zamanlar sadece çalışan anneler çocuklarını anaokuluna verirdi. Okul öncesi eğitim diye bir kavram yoktu ve bu kadar anaokulu da yoktu. Hatırlıyorum İzmit’te sadece bir yada iki tane anaokulu vardı ve özeldi. Kısaca ben direk ilkokula başladım ve ilk başladığım günü çok net hatırlıyorum. Okul mevhumunu çok merak ettiğim için okula başladığım için çok mutlu olmuştum. Hatta anneme “Bekleme beni, şimdi ders yapacağız” demiştim. Bunu ben meraka bağlıyorum. Okula gitmek için tam 7 sene beklemiştim. Şimdiki çocuklar kreş, anaokulu derken okul mevhumundan bıkıyorlar. Bunu geçen gün bir eğitimci hocam ile de paylaştım ve hak verdi. Bir arkadaşımın oğlu okula bir ay gittikten sonra “Tamam gittim artık yeter artık gitmeyeceğim.” dedi. Haklıydı, çünkü 2 yaşından beri o kreş senin bu anaokulu benim diyerek gitmişti. Bir ay da ilkokul yeterli olmalıydı. Eğitime karşı değilim yanlış anlaşılmasın fazla eğitilmiş olmalarına karşıyım. Biraz oyundan, oyuncaktan zarar gelmez.

Kitaba gelirsek eğer çocuğunuzda Montessori Yöntemini uygulayacaksanız bu kitap kütüphanenizde mutlaka olmalı. Ancak bir okuma önerisi, eğitimci değilseniz 181. sayfadan başlayabilirsiniz. Zira 181. sayfaya kadar Maria Montessori’nin hayatı, eğitimin tarihsel gelişimi, felsefi temelleri, antropolojik kökenleri, eğitimin kökenleri başlıkları altında uzun uzun tarihsel gelişim anlatılmış. Üslup anlaşılır, sade ve akıcı. Resimlerle materyallerin kullanımları gayet detaylı anlatılmış. Ancak daha önce okuduğum Tim Seldin’in kitabı tasarım olarak daha çekiciydi. Bu kitap daha çok lise ders kitapları tadında olmuş. Ancak önemli olan içerik elbette. Böyle bir kitabın bir Türk tarafından yazılmış olması bile büyük bir başarı. Yazara emeği için teşekkür etmek isterim.  

Her şey bir yana anne-babaların bilinçlenmeleri takdire şayan ve ister yöntemli ister yöntemsiz gösterilecek en içten küçük bir ilgi bile başarılı ve ruhen sağlıklı bir çocuk olarak gelişmesinde, kocaman bir adım olacaktır.



3 Aralık 2010 Cuma

Mim

Sevgili La Luna çok hoş bir kitap mimi göndermiş. Sorularda çok hoş yazmadan duramadım. Teşekkür ediyorum. İşte sorular ve cevaplar:

Okumana gerek olmayan kitaplar: Fazla bilim-kurgu olanlar, sevmediğim şairlerin şiir kitapları, Ye-Dua et- Sev tarzı durun siz hayatın anlamını bilmezsiniz ben size anlatıvereyim diyen kitaplar, çok satan sevmeyeceğimi düşündüğüm kitaplar.


Daha önce okuman gereken kitaplar olmasaydı okumak isteyeceğin kitaplar: Proust, Binbir Gece Masalları.

 Uzun zamandan beri okumayı düşündüğün kitaplar: Yine Proust, T.Hobbes - Leviathan'ı, Orhan Pamuk - Masumiyet Müzesi, Harper Lee - Bülbülü Öldürmek

 Uzun zamandan beri arayıp bulamadığın kitaplar: Thomas Bernhard'ın Yok Etme, Le Goof'un Orta Çağ Batı Uygarlığı.
  
 Şu anda üzerinde çalıştığın konu ile ilgili kitaplar: Kızım olduğu için genelde çocuk eğitimi ve gelişimi kitapları.

 Her olasılığa karşı elinin altında bulunmasını arzuladığın kitaplar: Yüzüklerin Efendisi, İlyada.

Belki bu yaz okumak için bir kenara kaldırabileceğin kitaplar : Anayurt Oteli, Devlet Ana.

Kitaplığında öteki kitaplara eşlik etmesi için gerek duyduğun kitaplar: Kitaplarım böyle iyi bence.


 Sende beklenmedik ve çılgınca bir ilgi uyandıran, üstelik buna haklı bir gerekçe bulamadığın kitaplar: Kafka -Amerika

Çok uzun zaman önce okunmuş olsa da şimdi yeniden okumak isteyeceğin kitaplar: Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Tanpınar, Suç ve Ceza - Dostoyevski, Ivan Denisoviç'in Bir Günü - Soljenitsin

 Hep okumuş numarası yaptığın ama artık gerçekten oturup okumanın zamanı geldiği kitaplar: Öyle bir kitabım yok :)

Bu mim Sevgili Gizem'e güzel gider :))





1 Aralık 2010 Çarşamba

Kasım Ayı Kitap Ayracı


Bu ayın ayracında benim en sevdiğim ressamlardan Edvard Munch'un en sevdiğim eseri "Çığlık" var.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...