Rus Edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rus Edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ocak 2015 Pazar

2015 Rusya'da Edebiyat Yılı İlan Edildi




Rusya'da 2015, edebiyat yılı olarak ilan edildi. Hazırlanan edebiyat logosuna göre Rusya'da 2015 yılının sembolleri, Rusya'nın büyük yazar ve şairleri Aleksandr Puşkin, Nikolay Gogol ve Anna Ahmatova olacak. Logo, Rus şair ve yazarların profilleri Rus bayrağı renklerinde olacak şekilde tasarlanmış.
 
Rus Edebiyatını hep sevdim. Bu sene de bulduğum fırsatlarda mutlaka Puşkin ve Gogol'ün okumadığım kitaplarını okumaya çalışacağım. Anna Ahmatova hiç okumamıştım bu sene onu da okumaya çalışacağım. Gogol en sevdiklerimden. "Palto"sunu üç dört kez okumuşumdur. Bu sene Genco Erkal'ın efsanevi bir şekilde oynadığı "Bir Delinin Hatıra Defteri" ni izleme şansı da buldum. Genco Erkal'ın performansı günlerce beni etkisi altına aldı. Eğer Palto'yu okumadıysanız mutlaka okuyun. Dostoyevski o kadar değer verir ki şöyle demiştir: "Hepimiz Gogol'ün paltosundan çıktık."  

1 Temmuz 2011 Cuma

Mihail Şolohov - Ve Durgun Akardı Don

Ve Durgun Akardı Don (Tihi Don)

Mihail Şolohov

Evrensel Basım Yayın

İstanbul, 2008

ISBN: 978-975-6865-70-5; 978-975-6865-71-2; 978-975-6865-72-9; 978-975-6865-73-6

1628 Sayfa

Çeviri: Tektaş Ağaoğlu





Böyle güç, kargaşalı günlerde,
Kardeş kardeşi suçlamasa olmaz mı?

İnsan güzel bir roman okuyunca ne yazacağını bilemiyor. Ne yazsam onun güzelliğini anlatmam gibime geliyor. Rus edebiyatını seviyorum ancak şimdiye kadar okuduğum en duru, en samimi Rus eseri diyebilirim. Pek çok kişi Tolstoy'un Savaş ve Barış'ı ile kıyaslıyor. Ben bu kıyaslamayı maalesef yapamadım zira hala Savaş ve Barış'ı okuyamadım. Bir diğer kıyaslama ise Rüzgar Gibi Geçti ile yapılıyor. Bazı eleştirmenler "Rusların Rüzgar Gibi Geçti'si" yorumunu yapmışlar. Benim de en sevdiğim eserlerden biri olan Rüzgar Gibi Geçti'ye benzerliğini kabul ediyorum. Aynı tarihsel doku, aynı lirik anlatım ve aşk. Gerçekten de onları benzer kılıyor.

Şolohov bize Don kıyılarında yaşayan Kazakların 1900 - 1918 yılları arasında gündelik hayatlarını, geleneklerini sürdürmeye çalışırken yaşadıkları savaşları, devrimleri anlatıyor. Her ne kadar edebi bir eser olsa da tarihsel arka planı olduğu gibi yansıtmakta.

Ön planda gördüğümüz Melekovlar'ın kısa bir aile tarihi ile başlıyor roman. Soylarında Türk kanı var. Gregor Melekov, hem yakışıklı hem de çapkın. Kocası askerde olan komşuları Aksinya ile ilişkisi vardır.  Ailesi onu bu durumdan kurtarmak için Natalia’yla evlendirir. Bu arada kocası dönen Aksinya, Gregor'un evlenmesiyle daha da mutsuz olur. Gregor başta durum kabullenmiş görünse de bir süre sonra o da buna katlanamaz. Kaçarlar ve bir çocukları olur. Tam bu sırada I. Dünya Savaşı başlar, Gregor cepheye gider. Biz bir yandan savaşın soğuk ve kanlı yüzünü görürken diğer yandan da köye gidip gelenlerden  son dedikoduları, olayları öğreniriz.  Bu sırada Çar istifa eder, karışıklıklar artar ve devrim olur. Dördüncü cilde geldiğimizde devrimin ardından başlayan iç savaş yıllarına ve Gregor'un aşk hayatındaki ikileme şahit oluruz.

Romanın en çarpıcı yanları belki de savaşın ne kadar acı olduğunun altının çizilmesi. Ancak ne kadar savaş acı olursa olsun benim yüreğimi en dağlayan satırlar Natalya'nın çektiği aşk acısını okuduğum satırlar oldu. Keşke elimden birşeyler gelseydi. Hala üzülüyorum. Virginia Woolf'un Jacob'u, Sabahattin Ali'nin Raif Efendisi kadar üzdü beni Natalya. 

Romanın anlatımı çok duru. Bana sanki bir aile büyüğüm uzak bir akrabanın başına gelenleri anlatıyormuş hissi verdi. Sıcak ve duru bir anlatım. Kitabın bir de başarılı film uyarlaması var. Bu ayki siparişime ekleyip izlemek niyetindeyim.

Aslında tek şey yazmak istiyorum Ve Durgun Akardı Don hakkında, 1628 sayfa olduğuna bakıp gözünüzü korkutmayın mutlaka okuyun.

Durgun Don


Bu güzel eseri birlikte okuduğumuz Sevgili Özgür'e ve Sevgili Yeraz'a teşekkür ediyorum. Yeni bir okumada buluşmak dileği ile...

1 Haziran 2011 Çarşamba

Haziran Ayı Kitapları: Şolohov


Sevgili Özgür ile geçen sene Kasım ayında 2010 yılı Nobel Edebiyat Ödülünü alan Llosa'yı okuduğumuz sırada bir proje geliştirdik. Her sene Haziran ayında geçmiş yılların bir Nobelli yazarını, Kasım ayında ise o senenin Nobel Ödüllü yazarını okumak. 2011 Haziran ayı için ilk kurayı ben çekmiştim ve Şolohov çıkmıştı. 2012 Haziran için Sevgili Özgür kura çekecek şimdiden heyecanlıyım kim çıkacak acaba? Neyse şimdi biz bu aya dönelim. Şolohov'un muhteşem eseri Ve Durgun Akardı Don'u okuyacağız. Toplam 4 cilt olan esere başlamak için sabırsızlanıyorum. Katılmak isteyenlere kapımız her zaman ki gibi açık. Herkese iyi okumalar. (Not: İlber Ortaylı'nın kitabını yetiştiremedim onu bitirir bitirmez başlayacağım)

Mihail Aleksandroviç Şolohov (Михаи́л Алекса́ндрович Шолохов) (24 Mayıs 1905 – 21 Şubat 1984) Don Bölgesi'nde, Viyesenskaya'nın Krujilino köyünde Rusya’da doğar. Annesi bu köyden bir Kazaktır. Babası Orta Rusya'nın Riyazan Bölgesi'nden Don kıyılarına yerleşmiş biridir. Sholohov lisedeyken; I. Dünya Savaşı başlar, bunu 1917 Ekim Devrimi ve iç savaş takip eder. 16 yaşındayken, devrimcilerin yanında savaşa katılır. İç savaş sona erdiğinde, bir süre; hamallık, taşçılık, ilkokul öğretmenliği ve gazetecilik yapar. Yazmaya 17 yaşında başlar. İlk hikâyesi Doğum Lekesi’ni 19 yaşında yazar. 1922 yılında Moskova’ya gider ve gazetecilik yapar. Test adlı makalesi yayımlanır. Fakat geçimi için gazetecilik yeterli değildir. Bu dönemde taş işçisi, rıhtım işçisi ve muhasebeci olarak da çalışır. 1924’de Veşenskaya’ya geri döner ve kendini tamamen yazmaya verir. Aynı yıl Mariya Petrovna Gromoslavskaya ile evlenir. Bu evlilikten iki kız, iki de erkek çocukları olur.

İlk kitabı, 1. Dünya Savaşı ve İç Savaş yıllarındaki Kazakları anlatan Don Hikayeleri, 1926 yılında basılır. Aynı yıl Ve Durgun Akardı Don -Durgun Don diye de bilinir.- adlı romanını yazmaya başlar. Bu romanı yazması 14 yılını alır ve Stalin nişanı ile ödüllendirilir. Bu roman Sovyetler’de zamanın en çok okunan yapıtlarindan biri olur ve 1965’de Nobel Edebiyat Ödülü alır. Bitirmesi 28 yılını aldığı Uyandırılmış Toprak adlı romanı ile de 1954 yılında Lenin Nişanı’na layık görülür. Bu roman Yarınların Tohumu (1932) ve Don’da Hasat (1960) olmak üzere 2 kısımdan oluşmaktadır. Bu romanda da kollektivizmin uygulandığı yıllardaki günlük hayatı yansıtır. 1957’de yazdığı kısa hikâyesi İnsanın Kaderi (Sudba çeloveka) film olarak da çekilir. Vatan için dövüştüler‎ isimli eseri bitirilememiştir.

II. Dünya Savaşı boyunca Gerçekler (Pravda) Gazetesinde savaş hakkında yazılar yazmıştır. 1956-1960 yılları arasında toplu eserleri sekiz kitap olarak yayımlanır. Şolokhov, Aleksandr Solzhenitsin tarafından Ve Durgun Akardı Don adlı romanında çalıntı yapmakla suçlanmıştır. Delil olarak da eserle yazarın diğer yapıtları arasındaki kalite farkını göstermiştir. Şolokhov kendini romanın taslaklarını göstererek ispatlayabilirdi. Ancak tüm taslakların II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından yok edildiğini belirtti.

1984 yilinda monograf Geir Kjetsa bilgisayar yardımı romanda yaptığı incelemelerin sonucu Don’un Şolokhov’un eseri gibi göründüğü idi. Daha sonra da 1987’de de romanla ilgili yazara ait binlerce not, taslak bulundu.

Şolohov 20 Şubat 1984’de, Rostov ilinde hayata gözlerini yumar. Mezarı Don nehri kıyısındaki Veşki köyündedir. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Mihail_%C5%9Eolohov adresinden alınmıştır)



11 Kasım 2010 Perşembe

F.M. Dostoyevski - Beyaz Geceler


Beyaz Geceler (Belıye Noçi)

F.M. Dostoyevski

İskele Yayınları

2005 İstanbul

ISBN: 975-9099-33-0 

128 Sayfa

Çeviri: Elanur Bahar




Geçen ay Sevgili Biblio'nun Beyaz Geceler yazısını okuyunca uzun zamandır okuma listemin üst sıralarında olan, fakat bir türlü sıra gelmeyen bu kısacık eseri en kısa zamanda okuma sözü verdim. Elime gelen ilk kitabı aldım -ki bir hayli farklı yayınevinin bastığı bir kitap-. İlk 74 sayfa Beyaz Geceler öyküsüne ayrılmış. Geriye kalan sayfalar ise Dostoyevski'nin bilinen fakat benim bilmediğim bir diğer öyküsüne ayrılmış: Yufka Yürekli .

Beyaz Geceler ve Yufka Yürekli öyküleri Dostoyevski'nin ilk öykülerinden (1848). Yufka Yürekli öyküsü beklenen ilgiyi göremeyince Dostoyevski politika ile ilgilenmeye başladı ve 1849 yılında komplo iddiası ile tutuklandı. Böylece hayatının en zor yılları başladı. Tam kurşuna dizilmek üzere iken af çıktı. Cezası 4 yıl kürek, 6 yıl hapis cezasına dönüştü. Bu iki öyküsü Dostoyevski'ye biraz uğursuz gelmiş olsa da hapishanede geçirdiği yıllar onun edebi kişiliğinin gelişimine katkı sağlamıştır.

Beyaz Geceler: 28 yaşındaki genç bir adamın dilinden anlatılan öykünün adı St. Peterburg'un uzun yaz günlerinden geliyor. Geceleri neredeyse hiç kararmayan bu gecelerde geçen 4 günlük bir öykü. Anlatıcı o kadar yalnızdır ki, üst üste bir kaç gün gördüğü hiç tanımadığı yaşlı bir adamı arkadaşı olarak görür. Evlerle konuşacak, dertleşecek kadar da hayalperestir. Bir gece tesadüfen bir genç kızla ile tanışır. Genç kızda çok yalnız olduğundan şikayet eder ve birbirlerine yaşam öykülerini anlatmaya başlarlar.

Beyaz Geceler okuduğum en nahif öykülerden biriydi. Gereksiz detaylar, karakterler, olaylar barındırmayan saf, doğal bir öyküydü. Ruhumun temizlendiğini hissettim. Hüzünlü ama bir o kadar da insanı arındıran bir öykü. Uzun süredir okumak istediğimi belirtmiştim. Ama bu kadar ertelediğim için çok üzüldüm. Sevgili Biblio'ya bu muhteşem öyküyü okumama vesile olduğu için çok teşekkür ederim. Yazmasaydı belki bir süre daha erteleyecek ve ertelediğim için pişmanlığım katlanacaktı. Öyküde altı çizilen pek çok cümle var. En hoş olanları Sevgili Biblio'nun da alıntıladığı gibi :

"Ancak gençken yaşanabilecek olağanüstü gecelerden biriydi, sevgili okuyucu. Gökyüzünün aydınlığına, yıldızların parıltısına bakıp da "Böylesine güzel bir gökyüzü altında, gerçekten kötü insanlar, öfkeli ve hırçın insanlar nasıl bulunabilir!" diye düşünürsünüz. Bu düşünce yine gençlik düşüncesidir. Dilerim sizin yüreğiniz de olabildiğince uzun bir zaman genç kalsın."

Bir diğeri ise: "Toplayacağınız çalı çırpıyla yakacağınız ateş soğumuş kalbinizi ısıtmaya, ruhunuzu yeni bir alevle canlandırmaya, kanınızı damarlarınızda eskisi gibi hızla dolaştırmaya, gözlerinizi yaşla doldurmaya asla yetmeyecektir."

Yufka Yürekli: Arkadi İvanoniç Nefedov ile Vasya Şumkof aynı evde yaşayan ve aynı iş yerinde çalışan çok samimi iki arkadaştır. Bir gece geç vakitte eve gelen Vasya, arkadaşı Arkadi'ye nişanlandığını açıklar.  Vasya mutluluktan uçmaktadır ve evlendikten sonra hep birlikte yaşayacaklarına dair planlarını anlatır.  Arkadaşını bu kadar mutlu gören Arkadi de çok mutlu olur. Ancak Vasya'nın yetiştirmesi gereken bir işi vardır ve işler hiç de istediği gibi gitmez.

Beyaz Geceler'i çok sevdim ve kesinlikle okunmalı. Yufka Yürekli'yi de beğendim ama Beyaz Geceler kadar değil. En kısa zamanda okumanız dileği ile...

Not: 90'lı yıllarda Ankara Tiyatrosu Beyaz Geceler'den uyarladığı bir oyun sahnelemiş. Biblio'nun yazdığı gibi pek çok film uyarlaması olsa da tiyatro oyununu seyretmenin çok daha zevkli olacağını düşünüyorum.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Turgenyev - Babalar ve Oğullar


Babalar ve Oğullar


Turgenyev


Kum Saati Yayınları


ISBN: 9758414798


300 Sayfa



"Babalar ve Oğullar" hakkında ne yazabilirim ki? Kendini çoktan ispatlamış bir kitap. Bir klasik, bir baş yapıt... Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap'dan biri... Rus edebiyatını oldum bittim sevmişimdir ki Rus Edebiyatı serüvenime oldukça ağır bir kitap olan Dostoyevski'nin Ecinnileri ile başlamıştım. Dostoyevski'nin en ağır kitabı olarak tanımlanmasına rağmen, Rus Edebiyatına olan ilgim arttı ve ondan sonra bir bir en temel klasikleri okumaya devam ettim. Bitirebildim mi? Hayır! Hala çok büyük eserlerden bazılarını (Savaş ve Barış örneğin - ayıp bana) okuyamadım. Babalar ve Oğullar'da bunlardan biriydi. Yıllardır sıranın ona gelmesini bekleyen kütüphanemden nihayet alınıp okundu şubatın sonlarında. Çok rahat okunan bir eser olmasına rağmen taşınmamızın kurbanı oldu ve biraz elimde oyalandı. Belkide şimdiye kadar okuduğum en naif klasik. Naiflikten kastım; sade, anlaşılır...
Babalar ve Oğullar, Rusya'da serfliğin kaldırılmasından bir yıl sonra ve o dönemin gençleri arasında devrim fikrinin hakim olduğu bir dönemde yayınlanmış. O dönemden birbirinden farklı düşünen iki kuşağı anlatarak dönemin birebir bir panaromasını yansıtıyor. Romanın kahramanlarından biri Nihilist olan Bazarov'dur. Diğeri ise yakın arkadaşı ve Bazarov'a hayran olan Arkady'dir. Roman Arkady'nin Bazarov ile birlikte babasını ziyareti ile başlar. Böylece geleneksel babalar ile, idealist muhalif oğulları arasındaki gerilimde kendini gösterir. Daha sonra iki arkadaşın birlikte yaptıkları ziyaretlerle olaylar gelişmeye devam eder. En sonunda aşk kapıyı çalar ve Bazarov ezber bozmaya başlar.
Gerçekten de "Ölmeden Önce Okunması Gereken" bir kitap.
Alıntı:
"Zaman bazen öylesine hızlı bazen de solucan misali sürünerek geçer. Fakat insan, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığı anlarda kendini iyi hisseder."
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...