19 Temmuz 2012 Perşembe

John Fowles - Koleksiyoncu


Koleksiyoncu (The Collector)


John Fowles


Ayrıntı Yayınları


2011, İstanbul


ISBN: 978-975-539-308-7


260 Sayfa


Çeviri: Münir H. Göle





"Onların dışındaki kimsenin asla haberi olmadı."

Başlaması ve bitmesi aynı derecede sarsıcı oldu. Hatta dehşete bile kapıldım bir ara. Başıma gelse ne yapardım diye uzun uzun düşündürdü beni. Böyle kendi halinde, sessiz insanların daha tehlikeli olduğunu düşünürüm zaten bu roman pekiştirdi. 

Kendi halinde, sessiz bir insan olan Frederick Clegg  kelebek koleksiyonu yapan bir memurdur. Aşık olduğu resim öğrencisi Miranda'yı gizlice izler, gözler. Bir gün müşterek bahisten büyük ödülü kazanır. Bu parayı Miranda'nın ilgisini çekmek için kullanmayı düşünürken, asla beklediği etkiyi yapamayacağını fark eder, ve daha farklı bir yol gelir aklına. Kırsalda bir ev alır. Mahzeni düzenler. Pek çok detay düşünür. Miranda için alışveriş yapar. Aslında kendi de inanmaz başlarda yapacağı şeye fakat bir akşam her şey yolunda gider ve Miranda'yı kaçırır. Asıl öykü işte burada başlar...

Roman üç bölüm; ilk bölüm Frederick'in ağzından yazılmışken bir an da ikinci bölümde Miranda'nın gözünden olaylara şahit oluyoruz. Bu durum hem olayı iki tarafın açısından görmemizi sağlarken diğer yandan da gerilimi iyice arttırıyor. İçten içe Frederick'e hak verirken, Miranda'nın günlüğünü okuduğunuzda bu sefer nefret ediyorsunuz. Tam anlamı ile kendinize bir taraf bulamıyorsunuz. Son bölüm de ise ne hissedeceğiniz size kalmış. Ben büyük bir şaşkınlık yaşadım.  

Roman; İnsan nasıl da yaptığı haksızlık ve yanlışlara güzel bahaneler bulup, kendi kendine haklı çıkarıyor... Aşkın bazı insanları gerçekten nasıl hasta ettiğini gösteriyor... İlkel benliğimize bir güzel ayna tutuyor... Klostrofobimiz ile yüzleştiriyor... Ve kesinliklikle okunmayı hak ediyor...

Fowles'un ayrıca resim bilgisine de hayran olmamak elde değil. Fransız Teğmen'in Kadını ve Büyücü ile hayranlığımı kazanan Fowles, bu hissiyatımı arttırarak devam ettirdi Koleksiyoncu ile. Roman Fowles'un ilk yayınlanan romanı ve epey yayınevi tarafından reddedilmiş bir roman olma özelliği de taşıyor. Ayrıca romanda, Sevgili Biblio'nun Shakespeare okumamızda okuduğu Fırtına atıfları beni daha da heyecanlandırdı. 


Alıntılar burada

6 Temmuz 2012 Cuma

Thomas Mann - Düşkün



Düşkün (Gefallen) 


Thomas Mann


Dost Kitabevi


1982, Ankara


125 Sayfa


Çeviri: Nasuh Barın




Düşkün Mann'ın ilk öykülerinden oluşan bir kitap ve maalesef baskısı yok. Üniversitenin kütüphanesinde buldum ve Mann ayı için okumaya karar verdim. Aslında Thomas Mann'ın muhteşem kitabı Buddenbrooklar'ını okuyacaktım. Ancak haziran ayının yoğunluğunu göze alarak cesaret edememiştim. Ama Özgür'ün güzel yazısından sonra onu da en kısa zamanda okumak için listemin üst sıralarına yerleştirdim.

Düşkün; 
  • Düş Kırıklığı
  • Gladius Dei
  • Tobias Mindernickel
  • Peygamberin Yanında
  • Ölüm
  • Anekdot
  • Mutluluk İstemi
  • Düşkün
adlı öykülerden oluşuyor. Özellikle Düş Kırıklığı, Ölüm ve Anekdot en sevdiklerim oldu. Düş Kırıklığı hayatta yaşanılan düş kırıklığının şahane bir tanımı. Ölüm ise bir adamın kendini ölüme hazırlarken sevdiğinin ölümünü anlatan sıra dışı bir öykü. Öykü günlük halinde yazılmış ve bir anda o adamın yanı başında hissediyorsunuz kendinizi. Gerçekliği ile sizi çarpıyor. 

Thomas Mann'ın bu ilk öykülerinin baskısını bir yerlerde bulursanız, kaçırmayın derim. Nedense eskilerde basılmış güzel bazı kitaplar unutulup bir köşede bırakılıyor yeni baskısı yapılmıyor. Düşkün de bunlardan biri. 

Sevgili Özgür'e bu güzel okuma için yeniden teşekkür ediyorum. Kasım ayında yeni Nobel Ödüllü yazarımızı okuyacağız. Bakalım 2012'nin Edebiyat Nobel'ini kim alacak? Paul Auster'e verseler bu sene ;) 


3 Temmuz 2012 Salı

Thomas Mann - Tonio Kröger

Tonio Kröger


Thomas Mann


Can Yayınları


1997, İstanbul 


ISBN:9755107660


95 Sayfa


Çeviri: Fatih Özgüven




"İki dünya arasındayım. Her ikisinde de rahat edemiyorum. Bu yüzden işim zor. Siz sanatçılar benim bir burjuva olduğumu söylüyorsunuz, burjuvalarsa beni tutuklamaya kalkıştı... hangisi beni daha çok incitti bilemiyorum. Burjuvalar aptal; ama güzelliğin hayranları olan sizler, benim ağırkanlı olduğumu, özlemlerim olmadığını söyleyenler, hiçbir özlemim sıradanlığın hazlarından daha tatlı ve dokunaklı olmadığını savunan bir sanatçılık anlayışı da olduğunu unutmamalısınız; hem kökeni ve kaderi itibarıyla öylesine derin ki bu sanatçılık anlayışı..."



Venedik'te Ölüm'de işlediği sanatçı ve onun dünyasını Tonio Kröger'de tekrar anlatır bize Thomas Mann. Ama bu sefer kahramanımız kendi sözlerinde ifade ettiği gibi iki dünya arasında kalmıştır ve ikisinde de rahat değildir. Çocukluk arkadaşının sade hayatına özenirken bir yandan da onunla daha çok ortak noktası olması için okuduğu kitabı okumasını öneriyor. 

Thomas Mann'ın kendi anlattığı novella olarak tanımlanan bu öyküyü gerçekten çok sevdim. Tonio ve ressam arkadaşı Lizaveta Ivanova arasında geçen sanat ve sanatçı üzerine diyaloglar tekrar tekrar okunmaya değerdi. Ayrıca Tonio Kröger'in kuzeye yaptığı gezi çok hoş detaylara sahipti. 


Ve Tonio'nun çocukluk arkadaşını ve aşkını gördüğü anda yaptığı monolog da çok etkileyici idi: 


"Unuttum mu sizleri?" dedi kendi kendine, "hayır asla! Unutmadım, ne seni Hans, ne de seni sarışın Inge! Sizin için çalışıyorum ben, alkışları işitirken, yan gözle etrafıma bakıyorum, sizin de katıldığınızı görmek için... Don Carlos'u okudun mu  şimdi Hans Hansen, bahçenizin kapısı önünde vadettiğin gibi? Okuma onu! Bunu senden istemiyorum artık. Yalnız olduğu için ağlayan o kraldan sana ne? Parlak gözlerini şiirlerin ve melankolik fikirlerin üstünde bulandırma ve soldurma..."

Diğer güzel alıntılar burada

2 Temmuz 2012 Pazartesi

John Fowles Okumaları [Temmuz 2012]




Nicedir Canım Biblio ile aklımızdaydı Fowles okumak. Bizim çok özel bir yeri var yazarın, zira Biblio'nun blogunu keşfettiğim ve ilk yorumumu bıraktığım yazı Fowles'un Büyücü'sü üzerine yazılmış bir yazıydı. Yazıdaki yorumlarımızı okursanız ilk anda sevmişiz sanırım Biblio ile birbirimizi. Daha sonra bu hoş tanışmanın büyük bir sevgi ve muhabbete dönüştüğüne şahit olanlar olmuştur. Birlikte nice okumalar yaptık özellikle Agatha Christie baş kahramanımız oldu. Şimdi bizi tanıştıran yazara tekrar döndük. Ben sadece Büyücü ve Fransız Teğmen'in Kadını kitaplarını okumuştum. Şimdi yazarın külliyatının diğer önemli eserlerini okuyacağım: 

- Kolleksiyoncu
- Abanoz Kule
- Yaratık 

Katılmak isteyenlere kapımız her zaman ki gibi açık. Bu arada ufak bir not Agatha Christie okumamız Ağustos ayında. Şimdiden duyurayım bize katılmak isteyenler vardı. 

Canım Biblio için özel not: Samimi olarak şunu itiraf etmeliyim ki seni tanıdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Her daim bunun için mutluluk duyuyorum ve şükrediyorum. İyi ki varsın. Bunun için Fowles'a bir selam olsun.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...