31 Aralık 2011 Cumartesi

2011'de Ne Okudum


Bu sene sınavlarla uğraşırken hedefimden saptım maalesef. Yine de hafta başına yaklaşık bir kitap düşmesi iyi oldu :) Proust bu sene de okunamadı. 2012'nin çok daha güzel bir yıl olmasını diliyorum bol kitaplı bir yıl olsun...


1. Hercule’ün On İki Görevi – Agatha Christie
2. Masumiyet Müzesi – Orhan Pamuk
3. 99 Sayfada Bebeklikten Çocukluğa - Prof. Dr. Yankı Yazgan
4. Akdeniz [Bir Denizin Portresi] - Ernle Bradford
5. Gargantua – Rabelais
6. Roma’nın Gizem Dinleri – Çiğdem Dürüşken
7. Yirminci Eş – Indu Sunderesan
8. Üsküdar Faciası – Atilla Oral
9. Anneler ve Kızları – İlkim Öz
10. Bebekler İçin Acil Yardım Kılavuzu – Lawrance E. Shaphiro
11. Hindistan Tarihi - Hermann Kulke & Dietmar Rothermund12. Hindu Mitolojisi - Wendy Doniger O'Flaherty13. 20. Yüzyıl Hint Edebiyatından Seçme Hint Öyküleri
14. Gora – Tagore
15. Güller Şöleni – Indu Sunderesan
16. Büyük Dörtler – Agatha Christie
17. Mavi Trenin Esrarı - Agatha Christie
18. Ölüm Çığlığı - Agatha Christie
19. Sittaford Malikânesinin Gizemi - Agatha Christie
20. Lord Edgware’i Kim Öldürdü? - Agatha Christie
21. Ceset Dedi ki - Agatha Christie
22. Üç Perdelik Cinayet - Agatha Christie
23. Ölü Diken Üstünde - Agatha Christie
24. Mısır Kâşifi – Arthur Philips
25. Sıkı Kontrol Eidlen Trenler – Bohumil Hrabal
26. Hayatım – Agahta Christie
27. İki Yaşındaki Çocuğunuz Büyürken – Diane O’Connel
28. Türkiye’nin Yakın Tarihi – İlber Ortaylı
29. Ve Durgun akardı Don 1 – Şolohov
30. Ve Durgun akardı Don 2 – Şolohov
31. Ve Durgun akardı Don 3 – Şolohov
32. Ve Durgun akardı Don 4 – Şolohov
33. Briç Masasında Cinayet – Agatha Christie
34. Gece Gelen Ölüm – Agatha Christie
35. Yılan İçini Döktü – Agatha Christie
36. Anayurt Oteli – Yusuf Atılgan
37. Şah&Sultan İskender Pala
38. İskender – Elif Şafak
39. Ölüden Mektup Var – Agatha Christie
40. Zehiri Kim Verdi? - Agatha Christie
41. On Küçük Zenci - Agatha Christie
42. Koltuktaki Ölü - Agatha Christie
43. İskemlede Beş Ceset - Agatha Christie
44. Yürekteki Hayvan – Herta Müller
45. Tilki Daha O Zaman Avcıydı – Herta Müler
46. Ölüm Oyunu - Agatha Christie
47. Avrupa’nın Doğuşu – Jacques Le Goff
48. N veya M? - Agatha Christie
49. Cesetler Merdiveni - Agatha Christie
50. Beş Küçük Domuz - Agatha Christie
51. Noel Kekinin Gizemi - Agatha Christie
52. Noel’de Cinayet - Agatha Christie

30 Aralık 2011 Cuma

Agatha Christie - Beş Küçük Domuz



Beş Küçük Domuz (Five Little Pigs)

Agatha Christie

Altın Kitaplar

İstanbul, 1968









          Five Little Pigs

This little pig went to the market.

This little pig stayed home.

This little pig had roast beef

This little pig had none.

This little pig cried “Wee, wee, wee, wee!”

All the way home.

--------

Beş Küçük Domuz

Bu küçük domuz pazara gitti.

Bu küçük domuz evde kaldı.

Bu küçük domuz pirzola yedi.

Bu küçük domuza hiçbir şey verilmedi.

Bu küçük domuz, “Vii vii vii,” diye ağladı.


Agatha Christie'nin bir başka çocuk tekerlemesinden yola çıkarak yazdığı Beş Küçük Domuz, Briç Masasında Cinayet'ten sonra en az şüphelinin olduğu 2. romandır. Sadece 5 katil adayının olduğu Beş Küçük Domuz'un devamı burada...

26 Aralık 2011 Pazartesi

Hediye :)


Bu ayracım vardı ya epey bir beğenilmişti... Ben ondan bir tane daha yaptım ve siz değerli takipçilerime yeni yıl hediyesi olarak vermek istiyorum. 31 Aralık 2011 saat 20.00'e kadar yorumlarınızı bekliyorum. Şimdiden iyi yıllar :)

21 Aralık 2011 Çarşamba

Agatha Christie - Cesetler Merdiveni


Cesetler Merdiveni ( The Body in the Library)

Agatha Christie

Altın Kitaplar

2010, İstanbul

ISBN: 975-405-491-6

176 Sayfa

Çeviri: Gönül Suveren




Bu roman Miss Marple'ın ikinci romanı. Agatha Christie sanırım üst üste Poirot romanı yazmaktan sıkılmış ve bu yüzden 1941'de Tommy ve Tuppence, 1942 yılında da Miss Marple'a dönüş yapmış. İyi de olmuş gerçekten. Hem Tommy ve Tuppence'i, hem de Miss Marple'ı ikinci romanlarında daha çok sevdim.

Ancak bu kitabı okuyan herkes gibi tek itirazım Türkçeleştirilirken isminde yapılan oynama. Bariz bir şekilde "Kütüphanedeki Ceset" adı seçilmişken neden Altın Kitaplar "Cesetler Merdiveni"nde ısrarlı. Çok da gizemli bir isim "Kütüphanedeki Ceset". Umarım bu isim değişir.

Bunu bir yana bırakırsak olay gerçekten çok gizemli başlıyor. Kendi hallerinde bir çift olan Bantry'lerin kütüphanesinde genç bir kızın cesedi bulunur. Karı koca bu olaya anlam veremezler. Polisi çağırırlar ve soruşturma başlar. Bayan Bantry cinayetlere meraklı olan yakın arkadaşı Miss Marple'ı davet eder ve onun olayı çözmesini ister. Soruşturma yakında otelde kalan Jefferson ailesine uzanır. Miss Marple ve Bayan Bantry de otele giderler. Olay uzun süre gizemini korusa da Miss Marple ufacık bir detay ile olayı çözüme ulaştırmayı başarır.

Kitapta bir kaç hoş detay dikkatimi çekti. Jefferson'un torunu cinayet meraklı olduğunu söylerken kendisinde Dorothy Sayers'ın, Agatha Christie'nin ve Dickson Carr'ın imzaları olduğundan bahseder. Agatha Christie'nin kendi adını zikretmesine ilk kez rastladım. Ayrıca Dorothy Sayers, Agatha Christie ile aynı dönemde polisiye romanlar yazan bir yazar rakibi olmasına rağmen onun adını anması gerçekten şahane bir şey. Dickson Carr'ı Canım Arkadaşım Biblio okumuştu. Biblio'nun yorumları burada ve burada.

Diğer hoşluk ise en sevdiğim aktristlerden Vivien Leigh'ın adının zikredilmesi.

Keyifle okudum, katili tahmin edemedim bir iki adayım vardı ama tuturamadım.

19 Aralık 2011 Pazartesi

Agatha Christie - N veya M?


N veya M? (N or M?)

Agatha Christie

Altın Kitaplar

2008, İstanbul

ISBN: 978-975-21-0961-2

238 Sayfa

Çeviri: Çiğdem Öztekin





İlk olarak şunu söylemek isterim ki bu kitabı yalaşık 1.5 günde bitirdim. Beklediğimden çok çok daha güzel ve heyecanlıydı. Kahramanları Tommy ve Tuppence olduğu için biraz ön yargılı yaklaşmış olabilirim. İlk romanları Meçhul Düşman biraz karmaşık ve uzun gelmişti ama bu tam anlamıyla Agatha teyzemin yazdığı casusluk romanlarının mihenk taşı olmuş.

Yıllar önce atıldıkları macera sonunda evlenen Tommy ve Tuppence artık orta yaşlı çoluğa çocuğa karışmıştır. II. Dünya savaşı başlamış Paris düşmek üzeredir. Tommy ve Tuppence eski günlerde olduğu gibi ülkelerine hizmet etmek istemektedirler. Ancak yaşlarının ilerlemiş olması nedeniyle geri çevrilirler ta ki bir gün kapıları gizli bir görev için çalınana kadar. Almanların en iyi casuslarından kod adları N ve M olan casuslarla ilgili bir görev yürüten İngiliz Gizli servisi elemanı yaralanır ölmeden önce "N veya M? Song Susie" sözcüklerini söyler. Bunun üzerine buranın Bournemouth yakınlarında deniz kenarında bir pansiyon olduğu öğrenilir. Tommy ve Tuppence bambaşka karakterlere bürünerek buraya yerleşirler ve orada kalan konukları gözlemeye başlarlar. Ancak herkes o kadar sıradan ve basittir ki bunların Alman casus olmaları pek de mümkün görünmemektedir. İyice kafaları karışan Tommy ve Tuppence çeşitli planlar yaparlarken yaşadıkları bir olay ile bir anda gündem değişir.

A.C.'nin ters köşe romanlarından, ben büyük bir keyif ve merak ile okudum. Son satırlarında Tommy ve Tuppence'in aldıkları bir karar da beni gerçekten çok duygulandırdı. Tatilde okumak için çok doğru bir tercih olur.


16 Aralık 2011 Cuma

Jacques Le Goff - Avrupa'nın Doğuşu


Avrupa'nın Doğuşu (The Birth of Europe)

Jacques Le Goff

Literatür  Yayınları

2008, İstanbul

ISBN: 978-975-04-0473-3

303 Sayfa

Çeviri: M.Timuçin Binder





Her ne kadar eskiçağ tarihçisi olsam da Ortaçağ'ın kalbimde ayrı bir yeri var. Nedendir bilinmez çok seviyorum. Cadıların, vebanın, haçlı seferlerinin, gotik mimarinin, feodalizmin benim için ayrı bir çekiciliği var. Elimden geldiğince ortaçağ tarihini daha çok okumaya çalışıyorum. Belli bir birikimim oldu ve kimi zaman bu birikimi bir doktora ile taçlandırmak istiyorum ancak ülkemizde Ortaçağ Tarihi oldukça zayıf. En iyi ihtimal geç antik çağ üzerine çalışabilirim belki.

Ortaçağın en önemli özelliği pek çok tarihçinin vurguladığı gibi bu dönemi sadece Avrupa kıtasına ait bir dönem olması. Yani Avrupa ortaçağı yaşarken Asya yada Amerika için bunu söyleyemiyoruz. Gerçekten de ortaçağ ile Avrupa et ile tırnak gibi ayırmak ayrı değerlendirmek mümkün değil.

Ünlü Ortaçağ tarihçisi Le Goff'un çok sayıda dilimize çevrilmiş kitabı mevcut bu kitap da onlardan biri ve bilimsel anlamda bir şaheser diyebilirim.  Çok doyurucu ve açtığı kapılarla farklı yerlere çıkarıyor. Avrupa'nın Doğuşu adından anlaşılacağı üzerine Avrupa kıtasının ve kültürünün kökenlerine inerek nasıl evrildiğini gösteriyor.

Kitap "Ortaçağ'dan Önce" bölümü ile başlıyor ve burada Avrupa adının geldiği ünlü Yunan efsanesine değiniyor (Europa Fenike kralı Agenor'un kızıdır ve Zeus'un sevgilisi olmuştur. Zeus boğa kılığına girerek Europe ile birlikte olmuş ve bu birleşmeden Minos ve Rhadamanthys doğmuştur. Bu iki erkek kardeş o kadar adildiler ki sonunda Hades'e [Ölüler ülkesine] yargıç oldular).

Daha sonra kronolojik olarak tarihini anlatmanın yanında  farklı alanlara da değinerek devam ediyor kitap. Dil sade ve çeviri gerçekten başarılı.

Kitaptan aklımda kalan en hoş yorumlardan birini paylaşmak isterim (ki altın çizilmiş pek çok cümle var): Le Goff şöyle diyor "Bana göre Haçlı Seferinin Avrupa'ya getirdiği tek faydalı şey kayısı olmuştur." İddialı ama yerinde bir yorum. Zira biraz okuduğunuzda Haçlı Seferlerinin neden, nasıl yapıldığını görünce bu yoruma hak vermemek elde değil. Hatta daha radikal makaleleri okursanız kanınız bile donabilir.

Ortaçağ tarihini okumak isteyenler için iyi bir başlangıç kitabı. Diğer okuduğum Ortaçağ Tarihi kitapları burada .

12 Aralık 2011 Pazartesi

Agatha Christie Kış Okuması (15 - 31 Aralık 2011)


Sıcak yaz günlerinde canım Biblio ile bu okumayı yapmaya karar vermiştik. "Yılbaşında Noel'de Cinayeti okumalıyız" dan yola çıktık ve ona eşlik edecek 4 arkadaş daha seçtik.15 Aralıkta başlıyoruz okumaya. Hazır havada soğumuşken Agatha güzel gitmez mi? Bir de kar yağsa...

Poirot ile ortak zevkimiz sıcak çikolata içerken okunacak kitaplar:
N veya M?
Cesetler Merdiveni
Beş Küçük Domuz
Noel'de Cinayet
Noel Kekinin Gizemi

Not: Canım arkadaşım Biblio'ya hem bu şahane görsel için hem yine güzel bir okuma keyfini daha yaşattığı için teşekkür ederim. O benim için apayrı ve çok özel bir yere sahip.

9 Aralık 2011 Cuma

Agatha Christie - Ölüm Oyunu


Ölüm Oyunu (Evil under the Sun)

Agatha Christie

Altın Kitaplar

2009, İstanbul

ISBN: 975-405-766-4

176 Sayfa

Çeviri: Gönül Suveren





Poirot mırıldandı. "Rutubetli bir gündü. Rüzgar esti, yağmur yağdı. Sis çevreyi sardığı için burnumuzun ucunu bile göremedik. Ama bir de şimdi bakın. Sis dağıldı. Hava açtı. Gökte yıldızlar pırıl pırıl parlıyor... Hayat ta böyledir Madam."

Devamı yepyeni şahane blogumuzda tık tık


5 Aralık 2011 Pazartesi

Kasım Ayı Kitap Ayracı


Bu ay ki ayracımı kendim yaptım. Harfleri çok başarılı olmadı ama baykuşumu çok sevdim. Siz ne dersiniz?

2 Aralık 2011 Cuma

Herta Müller - Yürekteki Hayvan& Tilki Daha O Zaman Avcıydı


Yürekteki Hayvan (Herztier)

Herta Müller

Telos Yayıncılık

1996, İstanbul

ISBN: 975-545-084-X

201 Sayfa

Çeviri: Çağlar Tanyeri





Tilki Daha O Zaman Avcıydı (Der Fuchs war damals shon der jager)

Herta Müller

Telos Yayıncılık

2009, İstanbul

ISBN: 975-545-101-3

228 Sayfa

Çeviri: Nesrin Oral





Yıl 1989 bir karı koca endişe ve korku dolu gözlerle bakınıyorlar. Çocukluğuma kazınmış üç görüntüden biridir bu (diğerleri Challenger Uzay mekiğinin infilak etmesi ve Çernobil) sonradan öğrendim onların kim olduğunu: Bu yaşlı karı koca Çevuşeskular'mış ve o görüntüler kurşuna dizildikleri andan önceki görüntüleriymiş.

Uzun zaman olmuş kitap yorumu yazmayalı. Bu uzun aradan sonra zor bir kitap ile başlasam da özlemişim. Biz sanırım Sevgili Özgür ile yağmurdan kaçarken doluya tutulduk. Şiir yorumlamak zor olduğu için bu sene Nobel ödülünü alan Tomas Tranströmer yerine Herta Müller okuyalım dedik ama bu seferde şiirsel bir düz yazı ile karşılaştık. Her iki kitabı aynı yazıda yazmaya karar vermiştim ki Özgür'ün de aynı şeyi yaptığını gördüm. Henüz etkilenmemek adına Özgür'ün yazısını okumadım sadece ilk paragrafına bir göz gezdirdim. Okumak için sabırsızlanıyorum.

Herta Müller için çok hevesliydim. Çok merak ediyordum. Uzun da bir ara verdiğim için okumaya büyük bir heves ile başladım. İlk Yürekteki Hayvan'ı okudum. Ancak diğerini okumasamda olurmuş sanırım. Aynı romanı okuyor gibiydim. Elbette bir edebiyatçı her zaman en iyi bildiği dünyayı anlatır ama  Herta Müller'in Romanya'nın Çavuşesku günlerini tekrar tekrar yazması, aynı metaforları kullanması  bana biraz fazla geldi. Tarzı zaten oldukça karamsar ve kaotik, romanlar birbirine girift bir yığın metafor ile dolu. Yürekteki Hayvanı daha çok beğendiğimi söylemek isterim. Belki aynı şeyleri ikinci kez okumak beni sıktığı için Tilki Daha O Zaman Avcı'yı sevmemiş olabilirim. Belki ilk onu okusam aynı şeyi Yürekteki Hayvan için düşünebilirdim. 

Romanlar kabaca diktatörya dünyasını ve insanların yaşadığı zorbalığı anlatıyor. Ancak bana yaşanmış deneyimlerden ziyade distopik bir romanmış gibi geldi. Romanları klostrofobik bir dünyayı betimliyor. Herta Müller'in Nobel ödülünü almasını ise tıpkı Orhan Pamukta olduğu gibi siyasi nedenlere bağlıyorum. Gerçi Herta Müller ile Orhan Pamuk'u karşılaştırınca Orhan Pamuk çok çok daha iyi. 

Herta Müller okumak isterseniz iki alternatiften Yürekteki Hayvan'ı okumanızı öneririm. Diğer kitapları dilimize çevrilmediği için çok keskin şeyler söylemek istemiyorum umarım diğer kitapları daha farklıdır.

Bir sonraki Nobel durağımız yine Alman edebiyatından: Thomas Mann...     
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...