19 Ağustos 2012 Pazar

Agatha Christie - Çarpık Evdeki Cesetler

Çarpık Evdeki Cesetler (Crooked House)

Agatha Christie

Altın Kitaplar

1990, İstanbul

ISBN: 975-405-221-2

189 Sayfa

Çeviri: Gönül Suveren





Vaktiyle çarpık bir adam vardı...
Çarpık bir yoldan yürürdü.
Çarpık bir çitin yanında,
Çarpık bir bahçeyi süpürdü...
Çarpık bir kedisi vardı.
Çarpık fareler tutardı.
Ve hepsi küçük,
Çarpık bir evde otururlardı...

Agatha Christie'nin yine bir çocuk tekerlemesi kullandığı bu kitabının finali yine muhteşem. Sarsıcı... Katilin böyle nasıl cani olduğu ve bunu nasıl soğuk kanlılıkla gizlediğini öğrenince şok olmamak elde değil. Agatha Christie'nin de "En sevdiğim beş romanımdan biri" dediği bu kitap mutlaka Christie severlerin okuması gereken bir kitap.

Bu kitabı ilk 1991 yılında okumuş ve gerçekten çok beğenmiştim. Bu okumam da ilk başlarda katili anımsamamıştım ama bir süre sonra yavaş yavaş hatırlamaya başladım. Ancak bu ikinci okumam da bile beni yine şaşırtabildi.


Kitabın bir diğer başarılı yönü karakter. Karakterler o kadar gerçekçiler ki onlara dokunabilirsiniz sanki. Charles ve Sophia'nın naif aşkları da kitabın hoş yanı.

Mısır'da tanışan Sophia ve Charles birlikte keyifli zaman geçirirler. Charles, Sophia'ya aşık olur ancak o sırada görevi nedeniyle Doğu'ya gitmek zorunda kalır. Bunun üzerine duygularını açar ve İngiltere'ye dönünce evlenmek istediğini söyler. Sophia da Charles'a karşı ilgisiz değildir. Ancak Charles Sophia'nın bu süre zarfında nişanlanıp ona bağlanmasını istemez. Çift böylece ayrılır ve Charles İngiltere'ye dönene kadar mektuplaşırlar. İngiltere'ye döner dönmez Sophia ile buluşan Charles, Sophia'nın büyükbabasının aniden öldüğünü öğrenir ve belli ki normal bir ölüm değildir bu. Sophia bu olay çözümlenmeden evlenmelerinin mümkün olmadığını söyler. Bir şekilde ailesinin aklanmasını istemektedir. Charles'ın da içinde olduğu minik bir grup olayı araştırmaya başlar.  


Bayramınız kutlu olsun biz tatilde çıkıyoruz dönüşte okuduğum A.C.'leri yazmak dileği ile...

Edit (26.08.2014): Kitap yeni baskısını yaptı. Yeni baskısındaki kapağını çok beğendim.  Çok gotik bir havası var. İsminin değişmemesi hoş olmuş. Yeni baskısı 248 sayfa. Sevgili Biblio ile Gönül Suveren çeviri yaparken romanı kırpmasından şikayet ediyorduk ki yine de Gönül Suveren'nin çevirilerinin daha canlı ve samimi olduklarını düşünüyoruz. Ancak bu yeni baskıyı da almalı dediğim gibi kapağı çok hoşuma gitti. 


18 Ağustos 2012 Cumartesi

Agatha Christie - Geceyarısı Cinayeti

Geceyarısı Cinayeti (Endless Night)

Agatha Christie

Altın Kitaplar

1969, İstanbul

210 Sayfa

Gönül Suveren






Her gece ve her sabah
kimi insan kedere doğar.
Her sabah ve her gece
Kimi insan tatlı saadete doğar.
Tatlı saadete doğar
Kimi insan ise sonsuz geceye...


Roger Ackroyd Everest ise, Gece Yarısı Cinayeti K2 olmalı...  Belki de tam tersi. Tam bir baş yapıt. Ona polisiye demek de ne kadar doğru olur bilmiyorum. Daha çok gerilim ve suç edebiyatı gibi. Ama türü için ne dersek diyelim Gece Yarısı Cinayet'i muh-te-şem. Bayıldım. Böyle ipek gibi bir kitap her ne kadar son sayfalarda sizi buz dağına çarptırsa da. Hem gizem hem aşk dolu. Belli ki Agatha çok severek yazmış. Çünkü ben çok severek okudum.

Kendi halinde yakışıklı bir genç olan Mike Rogers yerlilerin Çingene Çergisi dediği ve lanetli olduğunu söyledikleri bir arazide Ellie adında güzel bir kız ile tanışır. Arkadaşlıkları aşka dönüşür. Ellie oldukça zengindir ve reşit olur olmaz Mike ile evlenirler. Bu arada Çingene Çergisini alırlar ve ünlü mimar Santonix'e arazide muhteşem bir ev yaptırırlar. Ancak yakınlarda yaşayan ve daha önce bir kaç defa onları uyaran çingene Esther (Kassandra misali*) kehanetlerde bulunur ve büyük bir felaket yaşanacağını söyler. Tüm bu şeylere karşın Ellie ve Mike mutlu olmaya kararlıdır. Ama ne zamana kadar...
Aslında kitabın benim için de özel bir öyküsü var. Bu kitap (nedense bir türlü yeni baskısı yapılmayan bir kitap) çok nadir bulunan Christie'lerden ve Canım Biblio'mun da çok sevdiği bir kitap. Çok zaman aradım durdum. Sanırım tek bu kitabı bulamayacağım dedim. Külliyatta bir eksik bu kalacak. Bir gün yine rutin aramam sırasında gözlerime inanamadım, buldum. Hemen satın aldım. Bu arada Canım Biblio'ma da mail attım buldum diye. Kitap geldi ama hevesim kursağımda kaldı pek sonlarına bakmam kitapların ama nedense son sayfayı açtım ve eksik olduğunu farkettim. Canım Biblio'nun sayesinde sonunu okuyabildim ona ayrıca minnettarım. Bu muhteşem kitabı bulmam için bana ilham oldu onun sevgisi. Bulduktan sonra da eksik sayfalar için imdadıma yetişti. İnsan bir arkadaştan bir dosttan daha ne ister.

Biliyorum bu kitabı methediyorum ama sizin okuma şansınız olabilir mi? Şans bu neden olmasın. Bir gün bir yerde rast gelirseniz bir an bile düşünmeyin mutlaka okuyun... Bambaşka bir şey bu hiç birşeye benzemiyor...  



*Kassandra: Mitolojide en sevdiğim kahramanlardan. Troya Kralı Priamos'un kızı olan Kassandra'nın trajik bir öyküsü vardır. Tanrı Apollon bu güzel kıza aşık olur fakat kız aşkını tanrıdan sakınır. Bunun üzerine dehşet bir ceza verir Apollon. Kassandra'ya müthiş bir kehanet gücü verir ama bir de lanet. Ona ve kehanetlerine kimse inanmayacaktır. Gerçekten de bu lanet gerçekleşir. Kassandra Troya'nın başına gelecekleri görür ve herkese sölyer, ağlar, haykırır ama kimseyi inandıramaz. 


14 Ağustos 2012 Salı

John Fowles - Yaratık

Yaratık (A Maggot)

John Fowles

Ayrıntı Yayınları

2011, İstanbul

ISBN: 9755392776

472 Sayfa

Çeviri: Serdar Rıfat Kırkoğlu



"Kurtçuk ( Maggot) sözcüğü kanatlı bir yaratığın larva evresinini ifade eder; bu satırların yazarı yazılı metnin de en azından bu anlama geleceğini umut etmektedir" diye açıklıyor önsözünde Fowles ve anlatmaya devam ediyor kitabın ilham kaynaklarını... Küçük bir atlı grup kitabın ilk katmanın oluşmasına vesile oluyor, yüzleri olmayan bu grup bir süre sonra Fowles'un eline bir genç kadının suluboya resminin geçmesiyle bir çehre kazanmış. Kadında dikkatini çeken şey ölüme karşı var olma isteği imiş. Böyle doğmuş Maggot - Yaratık.

Her ne kadar Fowles'un sorgulamayı bir teknik olarak başarı ile romanda kullanmasını takdir etsem ve gizli kalmış hıristiyan tarikatları merakımı cezbetse de yanlış zamanda okumamdan mıdır neden çok ısınamadım ve zorla bitirdim desem yeridir. O uzun sorgulamalar beni boğdu. Belki kışın o kasvetli günlerinde okumak daha iyi bir seçim olabilir. Keşke başka bir romanını tercih etseydim diye epey hayıfladım.

Böyle gizem ile örülmüş ve farklı bir teknik ile anlatılmış Fowles'un yepyeni şeyler denediği bu romanı elbette çok değerli ama doğru zamanda okumak lazım geliyor sanırım.

10 Ağustos 2012 Cuma

Temmuz Ayı Kitap Ayracı


Temmuz Ayı ayracını unutmayalım :) 
Kitap: John Fowles - Koleksiyoncu 

8 Ağustos 2012 Çarşamba

John Fowles - Abanoz Kule


Abanoz Kule (The Ebony Tower)

John Fowles

Ayrıntı Yayınları

2008, İstanbul

ISBN:975-539-512-1

331 Sayfa

Çeviri: Aysun Babacan





Kitap adını alan uzun bir öykü olan Abanoz Kule ve nispeten daha kısa dört öyküden oluşuyor: Eliduc, Zavallı Koko, Muamma, Bulut

John Fowles hayranlığım Abanoz Kule ile devam etti. Kendisi de ressam olan David, ünlü ressam Henry Breasley hakkında yazılan kitap ile ilgili olarak Fransa taşrasındaki evine gider. Gitmeden önce ünlü ressam hakkında pek çok şey duyar. Onun sevmediği şeylerden asla bahsetmemesi için de bol bol tembihlenir. Eve girdiği anda ressam ve kurduğu dünya onu adeta efsunlar. Evde ressam ile birlikte yaşayan sanat öğrencisi iki genç kız da bu efsunu daha da etkileyici bir hale sokar.

Sanki Büyücü'nün bir ön izlemesi gibiydi. Yine Fowles'un müthiş resim bilgisi ile harmanlanmış şahane bir uzun öyküydü. Okurken hep aklımda sadakat sorgulaması yaşadım. Sadakat nedir? İnsanın birlikte olduğu kişiyi fiziksel olarak bir ilişki içine girince mi yoksa aklına başka biri düşünce mi aldatmış olur gibi pek çok şey takıldı aklıma. Henry Breasley  ise görkemle yaratılmış bir karakter.

Eliduc, Fowles'un tercüme ettiği ortaçağa ait bir öykü. Bir şövalyenin yanlış anlaşılma sonucu ülkesinden sürgün edilmesi ve gittiği ülkede aşık olmasını anlatıyor. Ortaçağ öykülerini sevdiğim için çok hoşuma gitti.

Zavallı Koko en sevdiklerimden biri oldu. Öykü gerçekten çok heyecanlıydı finali biraz daha görkemli olsa daha mutlu olurdum ama okurken keyif aldım. Çok uzun bir süredir çalıştığı kitabın üzerinde daha çok çalışmak ve kafasını dinlemek için arkadaşının taşradaki evine giden bir yazar talihsiz bir olay yaşar. Eve hırsız girer ve hırsız normalde  ondan beklenilmeyen bir biçimde davranır. Yazarı bağlar ve uzun uzun konuşurlar. Ancak tam giderken yazarın kitabı ile ilgili topladığı tüm dosyaları ve  yazdıklarını bir güzel yakar.

Muamma'yı okurken bir ara bir Agatha Christie öyküsü okuyorum gibi hissettim ama bu hissiyatım uzun sürmedi zira oldukça heyecanlı ve gizemli başlayan öykü bir süre sonra gereksiz yere uzatılmış hissi verdi ve final de tatmin etmedi. Konusu ise evli, zengin ve başarılı bir iş adamı olan John Marcus Fielding ortada hiç bir gerekçe yokken kaybolur. Hiç bir mantıklı neden bulunamaz. Karısı, çocukları, sekreteri derken polis gelin namzedi ile görüşür ve minik detaylar yakalar. 

Bulut ise ailece yapılan bir piknik ve piknik sırasında yaşanılan olayları anlatsa da çok daha ince bir alt yapısı var. Çok naif ve çok hoş bir öyküydü.       

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Agatha Christie Okumaları [Ağustos 2012]


Güzel bir yaz A.C. okumadan olur mu? Bizce olmaz dedik ve Canım Biblio ile Ağustos ayımızı yine yeni yeniden Agatha'ya adadık. Kapımız her zaman ki gibi açık. 

Benim son Fowles kitabım biter bitmez başlayacağım. Okuyacaklarım yine kronolojik. Ancak Zarif Bir Cinayet Gecesi'ni henüz bulamadım. Arayış içindeyim. Onun yerine Sevgili Biblio'nun çok sevdiği benim de tesadüfen bulduğum Geceyarısı Cinayeti'ni okuyacağım.

Edit (26.08.2012): Bu yazıya yorum bırakan Sevgili Black Eagle bana kendi kütüphanesinden Zarif Bir Cinayet Gecesi'nin Yürüyen Ceset adıyla yayınlanmış olan baskısını gönderdi. Sağolsun çok zahmet oldu ve makbule geçti. Sonra bu yazıyı okuyan arkadaşım Suzan da bir sahaftan bulup gönderdi. Ona da  ayrıca teşekkür ederim zahmeti için. Kısmet işte "körün istediği bir göz Allah verdi iki göz" sözü nasıl uygun düştü. Sevgili Black Eagle'dan ödünç aldığım için onu İzmit'e döner dönmez göndereceğim. Tekrar teşekkürler Black Eagle ve Suzan :))

Çok merak ettiğim için Geceyarısı Cinayeti'nden başlayacağım. Bu kitaplar içinde Çarpık Evdeki Cesetler ve Bayan McGinty'nin Ölümü'nü okumuştum. Çarpık Evdeki Cesetler'i çok sevdiğimi anımsıyorum ama olayı net anımsamıyorum. Ağustos yine güzel geçecek. 

Canım Biblio'ya hazırladığı şahane görseller için teşekkür ederim. Her zaman ki gibi şahaneler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...