Agatha Christie
Altın Kitaplar
2006, İstanbul
ISBN: 975-21-0568-8
284 Sayfa
Çeviri: Gülden Şen
Bir an için Batılı değil, Doğulu kandan olmayı özledi. Başarma ya da başaramama olasılıkları için endişelenmemeyi, riskleri tekrar tekrar hesaplamamayı, kendine sürekli akıllıca ve ileriyi görerek plan yapıp yapmadığını sormamayı diledi. Bütün sorumluluğu Rahman'a Rahim'e yükleyebilmeyi. İnşallah başarırım!
Bağdat'a Geldiler biraz Kahverengi Elbiseli Adam tadındaydı. Ortada bir cinayet var ama asıl olay cinayeti çözmek değil. Biraz başlarda beni sıktı. Sıkmasının nedeni karakterlerin çokluğu ve girişin biraz girift oluşuydu sanırım. Tabii sonra konu ilerledikçe sıkılmam geçti. Polisiye değil Agatha Christie'nin casusluk türünde yazdığı romanlarından biri. Eğer çok da bu türü sevmiyorsanız, benim gibi külliyatı devirmek için okumak yerinde olur sanırım. Bu türde okumak isterseniz çok daha iyi yazılmış olanları var örneğin yukarıda bahsettiğim gibi Kahverengi Elbiseli Adam ve N veya M?
ABD Başkanı ve Rus Diktatörü bir araya gelmek için Bağdat'ı seçerler ancak gizli bir yeraltı örgütü toplantıyı sabote etmeye ve kendi yeni dünya planlarını uygulamaya karar verirler. Tüm bunlardan habersiz Victoria Jones adında genç bir İngiliz bir aşkın peşine peşine düşerek Bağdat'a gelir. Tam da bu olayların kilit noktasına şahit olur. Otelde odasına yaralanmış bir halde gelen ajan " Şeytan... Basra... Lafarge..." sözcüklerini söyler ve ölür. Artık o da bu olayın bir parçası olur ve gizemi çözmeye çalışır.
Arkeolojinin de kitapda yer alması hoşuma gitti. Ancak dillere destan Bağdat Müzesinin anlatıldığı satırlarda hüzün sardı beni. Hatırlarsanız sözüm ona ABD'nin demokrasi getirmeye çalıştığı Irak'ta Amerikalı askerler ve halk müzeyi yağmalamıştı.
Hayal-meyal konusuyla sadece Fransızca bir cümle kalmış aklımda: 'Partir, say mourir un peu. (Ayrılmak, biraz da ölmektir.)'
YanıtlaSilChristie'nin casus romanları içinde sanırım en sıkılmadan okuduğum bu kitap ve Kahverengi Elbiseli Adam olmuştu.
Hatırlattığın için teşekkürler Deniz'cim. :)
Doğru benim de hoşuma gitmişti bu söz.
YanıtlaSilBen güzel yorumun için teşekkür ederim Canım :)
Merhabalar blogunuzu Kitap Delisi Gizem sayesinde keşfettim:)Agatha Chrıstıe kitaplarını yeni okumaya başlamış bir kitapseverim:)On Küçük Zencide ki adrenalini Briç Masasındaki Cinayette bulamayınca sizin kapınızı çalmak istedim. Ourken yaşatıcak, biraz da korkutucak hangi Agatha Kitabını okumamı tavsiye edersiniz? Sizi de bloguma beklerim:) http://www.kitapbagimlisi.blogspot.com/
YanıtlaSilMerhaba valla Agatha kitapları daha çok polisiye ağırlıklı olduğu için korkutan pek aklıma gelmedi açıkçası ama blogumdaki kronolojideki kitap linklerine bakarak aklınıza yatan bir Agatha bulursunuz sanırım
SilSevgiler :)
Merhabalar merhabalar, Öncelikle söyliyim tamamiyle bana hitap eden bir bloğunuz var iyi ki bloğunuzu buldum.. Tarzlarımız tamamiyle aynı diyebilirim. Agatha Christie bir dönem hepsini okudum bitti diyebilirim. Ama inanır mısınız öyle bir tat bırakıyor ki insan yine okuduğu kitaplara geri dönüyor..:))
YanıtlaSilÖzellikle ingiliz edebiyatına ve geç dönem amerikan yazarlarına meraklı biri olarak severek bloğunuzu takip edeceğim..
Eğer siz de lütfedip benim bloğuma gelirseniz çok çok memnun olurum. Henüz daha çok yeni bir blog sahibiyim ama yine de içerik olarak dolu bir blog hazırlamaya çalışıyorum..
Tanıştığıma memnun oldum.
Çok selam ve sevgilerimle....
http://kediminhobidefteri.blogspot.com/
Hoşgeldiniz çok mutlu oldum Agatha benim sonradan yeniden keşfettiğim şahane bir kadın. Şimdi külliyatın yarısı bitince içimde bir hüzün oldu ama ben onu defalarca okurum :) hemen ziyaret ediyorum blogunuzu Sevgiler
Sil