31 Aralık 2012 Pazartesi

2012'de Ne Okudum



Kütüphanem :) 


Aslında ne okuyamadım mı deseydim? Bu sene pek de iyi okuyamadım daha çok izlemek istediğim filmleri izledim. O da bir şeydir ama değil mi? 

Bakalım naif  listeme:

  1. Şahidin Gözleri - Agatha Christie 
  2. 16.50 Treni -Agatha Christie
  3. Sonuncu Kurban - Agatha Christie
  4. Üç Yanlış Üç Ceset - Agatha Christie 
  5. Bilinmeyen Hedef - Agatha Christie
  6. Benim Adım Kırmızı - Orhan Pamuk
  7. Hobbit - J.R.R. Tolkien 
  8. Amok Koşucusu - Stefan Zweig
  9. Ejderha Dövmeli Kız - Stieg Larrson
  10. Güvercinler Arasında Bir Kedi - Agatha Christie
  11. Thedora ve İmparator - Harold Lamp
  12. Porsuk Ağacı Cinayeti - Agatha Christie 
  13. Cenazeden Sonra - Agatha Christie 
  14. Zarif Bir Cinayet Gecesi - Agatha Christie 
  15. Hizmetçinin Ölümü - Agatha Christie
  16. Bağdat'a Geldiler - Agatha Christie
  17. Cinayet İlanı - Agatha Christie 
  18. Çarpık Evdeki Cesetler - Agatha Christie 
  19. Gece Yarısı Cinayeti - Agatha Christie 
  20. Yaratık - John Fowles
  21. Abanoz Kule - John Fowles
  22. Koleksiyoncu - John Fowles
  23. Düşkün - Thomas Mann
  24. Tonio Kröger- Thomas Mann
  25. Venedik'te Ölüm - Thomas Mann 
  26. Macbeth - William Shakespeare 
  27. III. Richard - William Shakespeare
  28. Othello - William Shakespeare
  29. Hamlet - William Shalespeare 
  30. Şeytan Dönemeci - Agatha Christie 
  31. Hollow Malikanesi Cinayeti - Agatha Christie 
  32. Bir Kadeh Şampanya - Agatha Christie
  33. Roma İmparatorluğu - Patrick Le Roux
  34. Sıfıra Doğru - Agatha Christie 
  35. Bir Yumak Mutluluk - Debbie Macomber
  36. Cinayet Reçetesi - Agatha Christie
  37. Acı Çikolata - Laura Esquivel
  38. Kış Kralı - Bernard Cornwell
Beni en etkileyenler: Koleksiyoncu, Macbeth ve Gece Yarısı Cinayeti oldu. Fowles ve Shakespeare okumayı istiyordum bu gerçekleşti. Hayal kırıklığı ise Kış Kralı oldu.  2013'de daha çok kitap okumayı diliyorum :) 


Mutlu Seneler....

24 Aralık 2012 Pazartesi

J.R.R. Tolkien - Hobbit


Hobbit

J.R.R. Tolkien

İthaki Yayınları

2007, İstanbul

ISBN: 9752733732

426 Sayfa

Çeviri: Gamze Sarı 






Yüzüklerin Efendisi baş ucu kitabım zaten, hal böyle olunca Tolkien'nın tüm kitapları benim için çok değerli ve önemli. Filminin gösterimi yaklaşırken 2. kez okuduğum kitap beni yeniden Orta Dünya'ya götürdü. Her ay üçlemeyi yeniden izlediğimi ve yılda bir kez de kitabını okuduğumu duyan herkes çok şaşırıyor. Çok sevdiğim ve Orta Dünya'dan çıkmak istemediğim için bu yaptıklarım ritüel gibi. 

Hobbit (maalesef bazı insanlar çok yanlış biliyorlar devamı diyorlar şok oluyorum) yüzüğün bulunuşunu ve Bilbo Baggins'in Cüceler ile çıktığı macerayı anlatıyor. Sakin evinde (benim gibi) oturmayı seven Bilbo'nun kapısını çalan Gandalf kendi değişi ile Bilbo'yu bir macereya çıkması için biraz dürdükler. Bilbo'nun hiç de niyeti yoktur. Cüceler akşam yemeğine gelip evi talan edince hepten çileden çıkar Bilbo. Cüceler yıllar önce bir Ejderha tarafından sürüldükleri memleketlerine gitmek ve oradaki hazinelerini  yeniden ele geçirmek niyetindedirler. Ama Gandalf ne yapar eder sonunda Bilbo'yu ikna eder. Bilbo bir mendil bile alamadan kafileye katılır. Önce Troller, sonra Orklar ile karşılaşırlar. O sırada Bilbo yüzüğü bulur... Her şeyin akışının değiştirecek o tek güç yüzüğünü....

Pek çok maceradan ve Bilbo'nun kendini de şaşırtan maharetlerinden sonra Cücelerin eski yurtları Yalnız Dağ görünür. 

Okumadıysanız mutlaka okuyun. Şahane filmi ile ilgili yazım burada

Polisiye Okumaları [22 - 31 Aralık 2012]



Yılın son günleri ve soğuk günlerde polisiye okumak ayrı bir keyif. Canım Arkadaşım Biblio ile yılın bu bölümünde mutlaka okuyoruz. Bu sefer sadece Agatha Christie ile sınırlamadık ve okumamızı Polisiye olarak adlandırdık. Sevgili Kitap Delisi Gizem ve İrem Hanım da okumamıza katıldılar. Siz de polisiye okuyarak bize katılabilirsiniz. Blogunuzda minik bir yazı yazarak okuyacaklarınızı paylaşabilir, kitaplar bittikten sonra yorumlarınızı yazabilirsiniz.
Ben bu sefer yine sadece Agatha Christie okuyorum:
  •  Bilinmeyen Hedef – Destination Unknown 
  •  Üç Yanlış Üç Ceset – Hickory Dickory Dock
  • Sonuncu Kurban – Dead Man’s Folly
  • 16.50 Treni – 4.50 from Paddington
  •  Şahidin Gözleri – Ordeal by Innocence
Görsel: Canım Biblio'ya  ait. Canım ellerine sağlık her zaman ki gibi muhteşem...

26 Kasım 2012 Pazartesi

Stefan Zweig - Amok Koşucusu


Amok Koşucusu (Der Amokläufer)

Stefan Zweig

Can Yayınları

2004, İstanbul

ISBN: 975-510-145-4

189 Sayfa

Çeviri: İlknur Özdemir




Satranç ile gönlüme taht kurmuş olan Stefan Zweig Amok Koşucusu ile beni yeniden büyüledi. Kitapta başta Amok Koşucusu olmak üzere bütün öyküler sarsıcı. Elbette Amok Koşucusu bir başka ama diğer öyküler de muhteşem. Özellikle Madalya ve Leman Gölü Kıyısındaki Olay uzun süre düşündürdü beni. Kitaptaki öyküler:

  • Bir Çöküşün Öyküsü 
  • Madalya
  • Bazginlik
  • Amok Koşucusu
  • Ay Işığı Sokağı
  • Leporella 
  • Leman Gölü Kıyısındaki Olay
Amok Koşucusu Malezya ve Hindistan'da görülen bir tür çıldırma durumu. Zweig'ın kendinin de ölüm şekli olarak seçtiği intihar öykülerinde de kendini belli ediyor. İlk karısı ile intihar etmekten vazgeçen Zweig daha sonra ikinci karısıyla birlikte Hitler rejiminin kalıcı olduğunu sanmasıyla 22 Şubat 1942 yılında Rio De Janeiro'da intihar etti. O kadar başarılı bir yazar ki; okurken öykünün içine giriyorsunuz ve çıkmak, gerçek dünyaya dönmek epey bir süre alıyor. Bu öykü başta olmak üzere tüm öyküleriyle mutlaka okunmalı. Hatta defalarca okunmalı. Bu kadar muhteşem eserleri yorumlamak ne kadar zor... 

21 Kasım 2012 Çarşamba

Stieg Larsson - Ejderha Dövmeli Kız


Ejderha Dövmeli Kız (Man Som Hatar Kvinnor)

Stieg Larsson

Pegasus Yayınları 

İstanbul. 2011

ISBN:9786054263301

648 Sayfa

Çeviri: Ali Arda 



Herkesin yana yakıla bir dönem okuduğu kitap bir şekilde kendini önüme atınca "Peki okuyayım" dedim. Aslında Açlık Oyunları'nı alıp okumak isterken bulamadım bir türlü ve ısrarla rafta bu kitap gözüme çarptı. İlk 100 küsür sayfada oldukça sıkıldım diyebilirim. Sanırım 170. sayfalardan sonra gerçekten olaylar heyecanlı bir hal almaya ve kitaba yapışmaya başlıyorsunuz. İlk 170 sayfasını 3 - 4 günde geri kalanını 2 günde okudum. Kitapta en çok sevdiğim Mikael Blomkvist'in araştırma yaptığı sırada kaldığı kulübe ve kar manzaralı oldu. 

Yaşlı zengin Henrik Vanger'in yeğeni 1966 yılında bir aile yemeği sırasında ardında hiç iz bırakmadan ortadan kaybolur. O olaydan sonra çok araştırma yapılır ama Harriet'in ne cesedi ne kendisi bulunur. İşin en tuhaf yanı her yıl Henrik'in doğum gününde aldığı, göndereni belli olmayan kurutulmuş çiçeklerdir. Henrik bunun katilin bir oyunu olduğunu düşünür. O sırada başı yazdığı bir makaleden dertte olan Mikael Blomkvist'ten bu konuda yardım ister. Ondan katili bulmasını ister. Karşılığında küçük bir servet ve makalede adı geçen ünlü iş adamının yaptığı karanlık işlere dair belgeler vermeyi teklif eder. Mikael başta çok istemese de olaya dahil olur ve araştırmaya başlar. İşler karıştığı zaman da Ejderha Dövmeli Kız Lisbeth yardım etmeye başlar. 

Güzel vakit geçirtecek bir kitap. Kitabın iki de film uyarlaması mevcut. Biri İsveç yapımı diğeri de David Fincher'in. Henüz ikisini de izlemedim. Ancak edindiğim izlenim İsveç yapımı filmin daha başarılı olduğu yönünde. Eğer filmleri izlediyseniz yorum bırakırsanız sevinirim :) 

19 Kasım 2012 Pazartesi

Agatha Christie - Güvercinler Arasında Bir Kedi

Güvercinler Arasında Bir Kedi (Cat Among The Pigeons)

Agatha Christie

Altın Kitaplar 

İstanbul, 2012

ISBN: 9752114999

304 Sayfa

Çeviri: Çiğdem Öztekin 



Bu kitabın daha önce uyarlamasını izlemiş ve çok sevmiştim. Kronolojik okumam da sırasını beklerken beklemediğim bir anda giriverdi hayatıma. Tatilde yanıma aldığım Agatha Christie'lerim erken bitince Kuşadası D&R'a koşa koşa gittik. Kızım, eşim ve ben birer kitap aldık. Ben daha önceden bildiğim bu kitabı seçtim. Öykü yatılı bir kız okulunda geçiyor. Çocukluğumdan beri bu yatılı okul öyküleri hoşuma gider ki bunlardan en sevdiklerim Küçük Prenses ve Uzun Bacaklı Baba'dır. Bu öyküde de o yatılı okul disiplinli ve düzenli yaşamı çok güzel kurgulanmış. Karakterler çok özenli yaratılmış. Poirot'nun varlığı da elbette ayrı bir keyif. Gerçi epey sonradan olaya dahil oluyor. 

Gece yarısı spor salonunda ışık fark eden iki öğretmen salona geldiklerinde çok da sevilmeyen beden eğitimi öğretmeninin cesedi ile karşılaşırlar. Olaya anlam verilemez. Zaman ilerlerken öğrencilerden biri olayın nedenini keşfeder. Poirot'nun da olaya dahil olmasıyla karmakarışık olaylar yavaş yavaş çözülür. 

Oldukça uzun olmasına rağmen büyük bir merak ve heyecanla okunan şahane bir kitap. Uyarlamasını da izlemenizi tavsiye ederim. 

Not: Kurabiyem geniz eti ameliyatı olduğu için yazılarım biraz gecikti doğal olarak. Çok şükür şimdi iyi meleğim... 


22 Ekim 2012 Pazartesi

Harold Lamb - Theodora ve İmparator


Theodora ve İmparator

Harold Lamb

İlgi Kültür Sanat Yayınları

2011, İstanbul

ISBN: 9789944978859

320 Sayfa

Çeviri: İbrahim Şenel




Bu kitap bana aşkım eşimin doğum günü hediyesi. Kapak ve ismiyle çok merakımı uyandırdı. Araya başka kitaplar girdi ve en sonunda okudum. Okudum ama beklentilerimi maalesef karşılamadı. Kitap roman mı tarih mi onu bile tam idrak edemedim. Yazar kaynak olarak meşhur Justinianus'un tarihçisi Prokopius'u gösteriyor. Nitekim de gerçekten onun yazılarına bir takım diyaloglar eklenmiş biraz kurgu katılmış bir kitaptan öteye gidemiyor. Düşünce olarak güzel olsa da maksadına ulaşamamış. Bu kitap okunacağına Prokopius'un Gizli Tarihi'ni okumak daha mantıklı ve emin olun çok daha keyifli. Daha fazla yazmak gelmiyor içimden. Canım eşime tekrar teşekkür ederim en kötü kitap bile şahane bir hediye benim için. [Sen bana kitap almaya lütfen devam et :) ]


30 Eylül 2012 Pazar

Ağustos Ayı Kitap Ayracı


Biraz geç kalan bir post ama olsun :)
Üç boyutlu olduğu için biraz kötü görünüyor ama aslı şahane ;)

29 Eylül 2012 Cumartesi

Agatha Christie - Porsuk Ağacı Cinayeti

Porsuk Ağacı Cinayeti (A Pocket Full of Rye)

Agatha Christie

Altın Kitaplar

2006, İstanbul

ISBN: 975-21-0172-0

175 Sayfa

Çeviri: Gönül Suveren


 

Bir şarkı söyle. Altı peni, bir cep dolusu çavdar
Böreğin içinde pişirilen yirmi dört karatavuğun şarkısını
Börek kesildiği zaman karatavuklar ötmeye başlamış.
Tam krala göre bir yemek değil mi bu?
Kral, hazinesindeymiş. Parasını sayıyormuş.
Kraliçe odasında ekmekle bal yiyormuş.
Hizmetçi bahçede çamaşırları asıyormuş.
Bir serçe gelerek burnunu gagalayıvermiş.

 
Yine Agatha Christie'nin bir çocuk tekerlemesinden esinlenerek işlenmiş bir cinayet romanı. Bir polisiye romandan beklenilenleri fazlasıyla karşılıyor. Tek takıldığım nokta Miss Marple'ın -evet bu bir Miss Marple romanı- olaya dahil olma şekli. Biraz zorlama gibi geldi bana. Güya eski hizmetçisini merak ettiği ve polise onun ile ilgili bilgi vermek için kalkıp olay mahaline geldiğini söylüyor. Onun dışında gayet iyi kurgulanmış bir cinayet. Katili tahmin etmek oldukça güç.

Zengin bir iş adamı Rex Fortescue ofisinde bir bardak çay içerken aniden fenalaşır ve ölür. Arkasından genç karısı ve hizmetçisi de ölünce işler tam bir karmaşa halini alır. Müfettiş Neele, Miss Marple'ın yardımını alarak bu işi neticenledirir.
 
Nispeten daha kısa olan roman hoş vakit geçirmek için ideal Christie'lerden. Uyarlaması burada.

Romanda sıkça geçen porsuk ağacını merak ettim. Okurken araştırdım ve gerçekten zehirli meyvelere sahip olduğunu öğrendim. Ne çok nebatat var hakkında birşey bilmediğimiz diye de şaştım. Nasıl bir şey derseniz sizin için bir fotoğrafını iliştiriyorum :)
 
 
 
 

28 Eylül 2012 Cuma

Agatha Christie - Cenazeden Sonra


Cenazeden Sonra (After the Funeral

Agatha Christie 

Altın Kitaplar

2009, İstanbul

ISBN: 975-21-0750-8

319 Sayfa

Çeviri: Çiğdem Öztekin



Pişman olmak zaman kaybından başka bir şey değil.

Maalesef önce dayanamayıp uyarlamasını izlemiş ve o zaman çok sevmiştim. Kitap hali elbette çok daha güzeldi. Hele muhteşem Enderby Malikanesi başlı başına bir karakter gibiydi. Öyle bir yerde yaşamanın hayali ile okudum heyecanlı satırları. Agatha Christie bu güzel roman için iyi ki de Poirot'u tercih etmiş. Kitabın sonunda kitabın 1963 yılında filme uyarlandığından ancak ne hikmetse senaryoda büyük bir değişiklik yapılarak Miss Marple, Poirot'nun yerini aldığından bahsediliyor. Ben bu uyarlamayı seyretmiş ve büyük keyif almıştım. 

Her şey Richard Abernethie'nin cenazesinde ailede biraz çatlak olarak bahsedilen Cora'nın "Aslında o cinayete kurban gitti değil mi?" sözleriyle başlar. Herkes bu durumdan rahatsız olur. Ailenin avukatı Entwhistle bu sözleri kuşku ile karşılar. Olayları biraz araştırmaya karar verdiği sırada yeni bir ölüm haberi ile sarsılır ve Cora'nın sözlerinde haklı olduğu anlaşılır. Avukat, Poirot'ya gider ve araştırma başlar. 

Romanda büyük öneme sahip bir eşya yeşil antika malahit bir masa. Muhtemelen böyle bir şey olmalı. En nihayetinde olay bu masa ile çözülüyor desem abartmış olmam sanırım. 

Benim çok sevdiklerimden biri oldu tavsiye ederim... 

27 Eylül 2012 Perşembe

Agatha Christie - Zarif Bir Cinayet Gecesi



Zarif Bir Cinayet Gecesi (They do it with Mirrors

Agatha Christie

Altın Kitaplar

1987, İstanbul

167 Sayfa

Çeviri: Gönül Suveren





Uzun zaman oldu Agatha kitapları biteli ama ben bir türlü yazamadım. Yepyeni bir yaşam tarzımız oldu. Hem kızımın kreşe başlaması hem benim okul hayatımdaki bazı değişiklikler bilgisayar başında uzun saatler geçirememe neden oldu. Bu arada kurabiyem hastalandı iyileşti, onun doğum günü partileri derken ben hastalandım. Bugün dersten çıkar çıkmaz hasta hasta oturdum bilgisayar başına ve yazayım dedim. O kadar uzun zaman oldu ki okuyalı, neredeyse katili bir an anımsayamadım :)

Bu kitabı önce bulamamıştım ve Sevgili Black Eagle bana göndermişti (Kargoda yapamadım :( özür ). Sonra başka bir arkadaşım Sevgili Suzan bana bu kitabı bulup göndermişti. Böylece okuyabildim. Miss Marple'lı başarılı bir roman Zarif Bir Cinayet Gecesi. Kitabın ismi bence fena değil en azından Yürüyen Ceset adından daha başarılı sanki. 

Miss Marple'ın çok eski arkadaşı varlıklı bir kadın olan Ruth Van Rydock kız kardeşi için çok endişelenmektedir. Bu durumu Miss Marple'a açar ve ondan yardım ister. Miss Marple seve seve kabul eder ve Ruth'un kardeşinin evine gider. Miss Maple Ruth'un kardeşi Carrie Louise'i yıllar sonra tekrar görür ve onun biraz gerçekler ile pek ilgisi olmadığını keşfeder. Evde kalanları tek tek inceleyen Miss Maple bir anda kendini bir cinayetin ortasında bulur ve cinayeti çözmek ona kalır. Katil ve cinayet çözümü gayet hoş ve gizem dolu. 

Çok keyifli ve sürükleyici bir kitap. Hazır sahaf festivali başlamışken denk gelirseniz alın derim. Ben çok severek okudum. Henüz izlemediğim uyarlaması burada

Edit (26.08.2014): Ne mutlu Altın Kitaplar bu ara yeni pek çok baskı yaptı. Çok uzun süre aradığım bir kitabın yeni baskını görmek çok mutlu edici. Kapağın içerikle pek bağlantısını kuramasam da yenilenmiş olması yeterli sanki. İki çeviri arasında yaklaşık 60 sayfalık bir fark var. Alıp bakmakta fayda var. 



10 Eylül 2012 Pazartesi

Agatha Christie - Hizmetçinin Ölümü - Bayan McGinty'nin Ölümü

Hizmetçinin Ölümü - Bayan McGinty'nin Ölümü

( Mrs McGinty's Dead)

Agatha Christie

Nil Yayınevi

1989, İstanbul

 152 Sayfa

Çeviri: Nihal Furgaç



Mrs. McGinty öldü.
Nasıl öldü?
Benim gibi diz çöktü.
Mrs. McGinty öldü.
Nasıl öldü?
Benim gibi elini uzattı.
Mrs. McGinty öldü.
Nasıl öldü?
İşte böyle öldü...
 
 
Agatha Christie'nin yine bir çocuk tekerlemesi kullandığı ve başrolde Poirot'nun olduğu bir kitap. Bu kitabın eski basımı var ben de. Bu kitabı ilk aldığımda Agatha Christie'nin adının olmasına rağmen onun olduğuna pek ihtimal vermemiştim çünkü yayınevi farklıydı. Ama kitabı okudukça hele Poirot'nun Bayan Summerhayes'ın dağınık hallerine gösterdiği tepkileri görünce inandım. Bayan Summerhayes gerçekten çok hoş bir tip. Poirot'nun taban tabana zıttı. O kadar dağınık ki artık Poirot dayanamıyor kadının dağıttıklarını topluyor ve cinayeti çözüveriyor. Bu da çok hoş bir detaydı :)
 
 
Polis Müdürü Spence, Poirot'yu ziyaret eder. Yakın zamanda öldürülen gündelikçi kadının katili olarak kiracısı tutuklanır. Ancak Spence içten içe kuşkulur ve Poirot'dan olayı bir kez de onun soruşturmasını ister. Poirot söz konusu olan küçük kasaba olan Broadhinny'e gelir ve ilk edindiği izlenim çok ilginçtir. Buradaki insanların hepsi de çok iyidir.
 
Agatha Christie'nin geçmişteki bir olaya da gayet güzelce bağladığı Poirot'nun da çok şık durduğu güzel bir roman. Romanda ayrıca  Poirot'ya Ariadne Oliver da eşlik ediyor. Ariadne'nin kendi eserinin tiyatroda oynanmasına sevinirken diğer  popüler zevklere hitap etmesi için saçma bir hale dönüşmesine gösterdiği tepkiler çok hoş.    Yeni baskısı var ve güzel de bir uyarlaması mevcut izlemek isterseniz burada. Sanırım yeni baskısını benim de almam lazım anladığım kadarıyla benim kitap bir miktar kırpılmış. Ariadne epey geri planda benim okuduğum baskıda. Sevgili Biblio ile okuduğumuz ortak kitap oldu bu kitap ayrıca bu sefer :)
 



3 Eylül 2012 Pazartesi

Agatha Christie - Bağdat'a Geldiler

Bağdat'a Geldiler (They came to Baghdad)
 
Agatha Christie
 
Altın Kitaplar
 
2006, İstanbul
 
ISBN: 975-21-0568-8
 
284 Sayfa
 
Çeviri: Gülden Şen



 
Bir an için Batılı değil, Doğulu kandan olmayı özledi. Başarma ya da başaramama olasılıkları için endişelenmemeyi, riskleri tekrar tekrar hesaplamamayı, kendine sürekli akıllıca ve ileriyi görerek plan yapıp yapmadığını sormamayı diledi. Bütün sorumluluğu Rahman'a Rahim'e yükleyebilmeyi. İnşallah başarırım!
 
Bağdat'a Geldiler biraz Kahverengi Elbiseli Adam tadındaydı. Ortada bir cinayet var ama asıl olay cinayeti çözmek değil. Biraz başlarda beni sıktı. Sıkmasının nedeni karakterlerin çokluğu ve girişin biraz girift oluşuydu sanırım. Tabii sonra konu ilerledikçe sıkılmam geçti. Polisiye değil Agatha Christie'nin casusluk türünde yazdığı romanlarından biri. Eğer çok da bu türü sevmiyorsanız, benim gibi külliyatı devirmek için okumak yerinde olur sanırım. Bu türde okumak isterseniz çok daha iyi yazılmış olanları var örneğin yukarıda bahsettiğim gibi Kahverengi Elbiseli Adam ve N veya M?
 
 
 ABD Başkanı ve Rus Diktatörü bir araya gelmek için Bağdat'ı seçerler ancak gizli bir yeraltı örgütü toplantıyı sabote etmeye ve kendi yeni dünya planlarını uygulamaya karar verirler. Tüm bunlardan habersiz Victoria Jones adında genç bir İngiliz bir aşkın peşine peşine düşerek Bağdat'a gelir. Tam da bu olayların kilit noktasına şahit olur. Otelde odasına yaralanmış bir halde gelen ajan " Şeytan... Basra... Lafarge..." sözcüklerini söyler ve ölür. Artık o da bu olayın bir parçası olur ve gizemi çözmeye çalışır.
 
Arkeolojinin de kitapda yer alması hoşuma gitti. Ancak dillere destan  Bağdat Müzesinin anlatıldığı satırlarda hüzün sardı beni. Hatırlarsanız sözüm ona ABD'nin demokrasi getirmeye çalıştığı Irak'ta Amerikalı askerler ve halk müzeyi yağmalamıştı.
 
 

1 Eylül 2012 Cumartesi

Agatha Christie - Cinayet İlanı

Cinayet İlanı (A Murder is announced)

Agatha Christie

Altın Kitaplar

2010, İstanbul

ISBN: 978-975-21-0910-0

240 Sayfa

Çeviri: Gönül Suveren




 
Sonra beklenmedik bir anda iki kez tabanca sesi duyuldu. Kurşunların vızıltısı odadakilerin neşesini kaçırıverdi. Birdenbire oyunun oyunluktan çıktığını fark etmişlerdi...
 
Cinayet İlanı, katili açısından çok farklı bir roman. Katili ima ederek okumamış olanların keyfini kaçırmaya niyetim yok. Aslında A.C. kitaplarını okurken aldığım büyük keyfi yazarken yaşayamıyorum. Çünkü katili bir şekilde deşifre etmek ve okumamış olanların tadını kaçırmak istemem. Bunu bir kere bir filmde çok yakın bir arkadaşıma yapmıştım o günden sonra bir daha yapmadım. [Tülay'cığım Kusursuz Dünya filminde Kevin Costner'ın öldüğünü söyledim için hala üzgünüm :( ] Katili ima etmemek için bin dereden su getirmeye çalışıyorum kimi zaman, kimi zamanda kısaca "şahane mutlaka okuyun" gibi klişelere sığınıyorum. Zaten biliyorum ki Roger Ackroyd'un sonunu yazan bir gazeteye kin kusmuştur kendisi haklı olarak. Sanırım Agatha Teyzem kitaplarını yazarken benim yorum yazdığım kadar zorlanmamıştır.
 
Cinayet İlanı'na gelirsem; belirttiğim gibi katil büyük bir sürpriz ve cinayet işlenmeden bunun ilan edilmesi de çok radikal ve hoş. Bu bakımdan başarılı bulduğum bir A.C romanı oldu. Başrolde Miss Marple var. Oldukça başarılı Miss Marple cinayet çözümünde ancak finalde yapılan minik oyunda Miss Marple biraz komik duruma düşmüş bence. Bu nokta biraz gereksiz gibi geldi bana katil kendini zaten ele veriyordu.
 
Chippin Cleghorn köyü sakinleri yerel gazetede bir ilan görürler: 29 Ekim Cuma günü saat 18.00'da Little Paddocks'ta bir cinayet işlenecektir. Bu ilanı okuyan dostların davetiye beklemeyerek Little Paddocks'a gelmeleri rica olunur.
 
Little Paddocks'da yaşayan Letitia Blacklock dostları önce merak ve endişe duyarlar. Sonra bunun son zamanlarda moda olan bir cinayet oyunu olacağını düşünürler. Aynı şekilde Bayan Blacklock'ta evinde kalan yeğeninden kuşku duyar. Yeğeni kesin bir şekilde ilanı kendisinin vermediğini söyler. Böylece meraklı dostları karşılamak ve olayı anlamak için hazırlık yaparlar. Gerçekten de yakın dostlar ilan dışında herşeyi bahane ederek belirtilen saatte eve gelirler. Ama şaka biz Türklerin güzel tabiriyle kaka olur ve gerçekten biri ölür.
 
Değişik bir A.C. romanı okumanız şiddetle tavsiye olunur. Ayrıca bu roman A.C.'nin 50. romanı olması nedeniyle de ayrı öneme sahip. Roman ilk yayınlandığında Londra Savoy otelinde büyük bir tanıtım ve kutlama partisi yapılmış. Henüz izlemediğim uyarlaması burada. Ben de en kısa zamanda izleyeceğim.
 
 
 
 

19 Ağustos 2012 Pazar

Agatha Christie - Çarpık Evdeki Cesetler

Çarpık Evdeki Cesetler (Crooked House)

Agatha Christie

Altın Kitaplar

1990, İstanbul

ISBN: 975-405-221-2

189 Sayfa

Çeviri: Gönül Suveren





Vaktiyle çarpık bir adam vardı...
Çarpık bir yoldan yürürdü.
Çarpık bir çitin yanında,
Çarpık bir bahçeyi süpürdü...
Çarpık bir kedisi vardı.
Çarpık fareler tutardı.
Ve hepsi küçük,
Çarpık bir evde otururlardı...

Agatha Christie'nin yine bir çocuk tekerlemesi kullandığı bu kitabının finali yine muhteşem. Sarsıcı... Katilin böyle nasıl cani olduğu ve bunu nasıl soğuk kanlılıkla gizlediğini öğrenince şok olmamak elde değil. Agatha Christie'nin de "En sevdiğim beş romanımdan biri" dediği bu kitap mutlaka Christie severlerin okuması gereken bir kitap.

Bu kitabı ilk 1991 yılında okumuş ve gerçekten çok beğenmiştim. Bu okumam da ilk başlarda katili anımsamamıştım ama bir süre sonra yavaş yavaş hatırlamaya başladım. Ancak bu ikinci okumam da bile beni yine şaşırtabildi.


Kitabın bir diğer başarılı yönü karakter. Karakterler o kadar gerçekçiler ki onlara dokunabilirsiniz sanki. Charles ve Sophia'nın naif aşkları da kitabın hoş yanı.

Mısır'da tanışan Sophia ve Charles birlikte keyifli zaman geçirirler. Charles, Sophia'ya aşık olur ancak o sırada görevi nedeniyle Doğu'ya gitmek zorunda kalır. Bunun üzerine duygularını açar ve İngiltere'ye dönünce evlenmek istediğini söyler. Sophia da Charles'a karşı ilgisiz değildir. Ancak Charles Sophia'nın bu süre zarfında nişanlanıp ona bağlanmasını istemez. Çift böylece ayrılır ve Charles İngiltere'ye dönene kadar mektuplaşırlar. İngiltere'ye döner dönmez Sophia ile buluşan Charles, Sophia'nın büyükbabasının aniden öldüğünü öğrenir ve belli ki normal bir ölüm değildir bu. Sophia bu olay çözümlenmeden evlenmelerinin mümkün olmadığını söyler. Bir şekilde ailesinin aklanmasını istemektedir. Charles'ın da içinde olduğu minik bir grup olayı araştırmaya başlar.  


Bayramınız kutlu olsun biz tatilde çıkıyoruz dönüşte okuduğum A.C.'leri yazmak dileği ile...

Edit (26.08.2014): Kitap yeni baskısını yaptı. Yeni baskısındaki kapağını çok beğendim.  Çok gotik bir havası var. İsminin değişmemesi hoş olmuş. Yeni baskısı 248 sayfa. Sevgili Biblio ile Gönül Suveren çeviri yaparken romanı kırpmasından şikayet ediyorduk ki yine de Gönül Suveren'nin çevirilerinin daha canlı ve samimi olduklarını düşünüyoruz. Ancak bu yeni baskıyı da almalı dediğim gibi kapağı çok hoşuma gitti. 


18 Ağustos 2012 Cumartesi

Agatha Christie - Geceyarısı Cinayeti

Geceyarısı Cinayeti (Endless Night)

Agatha Christie

Altın Kitaplar

1969, İstanbul

210 Sayfa

Gönül Suveren






Her gece ve her sabah
kimi insan kedere doğar.
Her sabah ve her gece
Kimi insan tatlı saadete doğar.
Tatlı saadete doğar
Kimi insan ise sonsuz geceye...


Roger Ackroyd Everest ise, Gece Yarısı Cinayeti K2 olmalı...  Belki de tam tersi. Tam bir baş yapıt. Ona polisiye demek de ne kadar doğru olur bilmiyorum. Daha çok gerilim ve suç edebiyatı gibi. Ama türü için ne dersek diyelim Gece Yarısı Cinayet'i muh-te-şem. Bayıldım. Böyle ipek gibi bir kitap her ne kadar son sayfalarda sizi buz dağına çarptırsa da. Hem gizem hem aşk dolu. Belli ki Agatha çok severek yazmış. Çünkü ben çok severek okudum.

Kendi halinde yakışıklı bir genç olan Mike Rogers yerlilerin Çingene Çergisi dediği ve lanetli olduğunu söyledikleri bir arazide Ellie adında güzel bir kız ile tanışır. Arkadaşlıkları aşka dönüşür. Ellie oldukça zengindir ve reşit olur olmaz Mike ile evlenirler. Bu arada Çingene Çergisini alırlar ve ünlü mimar Santonix'e arazide muhteşem bir ev yaptırırlar. Ancak yakınlarda yaşayan ve daha önce bir kaç defa onları uyaran çingene Esther (Kassandra misali*) kehanetlerde bulunur ve büyük bir felaket yaşanacağını söyler. Tüm bu şeylere karşın Ellie ve Mike mutlu olmaya kararlıdır. Ama ne zamana kadar...
Aslında kitabın benim için de özel bir öyküsü var. Bu kitap (nedense bir türlü yeni baskısı yapılmayan bir kitap) çok nadir bulunan Christie'lerden ve Canım Biblio'mun da çok sevdiği bir kitap. Çok zaman aradım durdum. Sanırım tek bu kitabı bulamayacağım dedim. Külliyatta bir eksik bu kalacak. Bir gün yine rutin aramam sırasında gözlerime inanamadım, buldum. Hemen satın aldım. Bu arada Canım Biblio'ma da mail attım buldum diye. Kitap geldi ama hevesim kursağımda kaldı pek sonlarına bakmam kitapların ama nedense son sayfayı açtım ve eksik olduğunu farkettim. Canım Biblio'nun sayesinde sonunu okuyabildim ona ayrıca minnettarım. Bu muhteşem kitabı bulmam için bana ilham oldu onun sevgisi. Bulduktan sonra da eksik sayfalar için imdadıma yetişti. İnsan bir arkadaştan bir dosttan daha ne ister.

Biliyorum bu kitabı methediyorum ama sizin okuma şansınız olabilir mi? Şans bu neden olmasın. Bir gün bir yerde rast gelirseniz bir an bile düşünmeyin mutlaka okuyun... Bambaşka bir şey bu hiç birşeye benzemiyor...  



*Kassandra: Mitolojide en sevdiğim kahramanlardan. Troya Kralı Priamos'un kızı olan Kassandra'nın trajik bir öyküsü vardır. Tanrı Apollon bu güzel kıza aşık olur fakat kız aşkını tanrıdan sakınır. Bunun üzerine dehşet bir ceza verir Apollon. Kassandra'ya müthiş bir kehanet gücü verir ama bir de lanet. Ona ve kehanetlerine kimse inanmayacaktır. Gerçekten de bu lanet gerçekleşir. Kassandra Troya'nın başına gelecekleri görür ve herkese sölyer, ağlar, haykırır ama kimseyi inandıramaz. 


14 Ağustos 2012 Salı

John Fowles - Yaratık

Yaratık (A Maggot)

John Fowles

Ayrıntı Yayınları

2011, İstanbul

ISBN: 9755392776

472 Sayfa

Çeviri: Serdar Rıfat Kırkoğlu



"Kurtçuk ( Maggot) sözcüğü kanatlı bir yaratığın larva evresinini ifade eder; bu satırların yazarı yazılı metnin de en azından bu anlama geleceğini umut etmektedir" diye açıklıyor önsözünde Fowles ve anlatmaya devam ediyor kitabın ilham kaynaklarını... Küçük bir atlı grup kitabın ilk katmanın oluşmasına vesile oluyor, yüzleri olmayan bu grup bir süre sonra Fowles'un eline bir genç kadının suluboya resminin geçmesiyle bir çehre kazanmış. Kadında dikkatini çeken şey ölüme karşı var olma isteği imiş. Böyle doğmuş Maggot - Yaratık.

Her ne kadar Fowles'un sorgulamayı bir teknik olarak başarı ile romanda kullanmasını takdir etsem ve gizli kalmış hıristiyan tarikatları merakımı cezbetse de yanlış zamanda okumamdan mıdır neden çok ısınamadım ve zorla bitirdim desem yeridir. O uzun sorgulamalar beni boğdu. Belki kışın o kasvetli günlerinde okumak daha iyi bir seçim olabilir. Keşke başka bir romanını tercih etseydim diye epey hayıfladım.

Böyle gizem ile örülmüş ve farklı bir teknik ile anlatılmış Fowles'un yepyeni şeyler denediği bu romanı elbette çok değerli ama doğru zamanda okumak lazım geliyor sanırım.

10 Ağustos 2012 Cuma

Temmuz Ayı Kitap Ayracı


Temmuz Ayı ayracını unutmayalım :) 
Kitap: John Fowles - Koleksiyoncu 

8 Ağustos 2012 Çarşamba

John Fowles - Abanoz Kule


Abanoz Kule (The Ebony Tower)

John Fowles

Ayrıntı Yayınları

2008, İstanbul

ISBN:975-539-512-1

331 Sayfa

Çeviri: Aysun Babacan





Kitap adını alan uzun bir öykü olan Abanoz Kule ve nispeten daha kısa dört öyküden oluşuyor: Eliduc, Zavallı Koko, Muamma, Bulut

John Fowles hayranlığım Abanoz Kule ile devam etti. Kendisi de ressam olan David, ünlü ressam Henry Breasley hakkında yazılan kitap ile ilgili olarak Fransa taşrasındaki evine gider. Gitmeden önce ünlü ressam hakkında pek çok şey duyar. Onun sevmediği şeylerden asla bahsetmemesi için de bol bol tembihlenir. Eve girdiği anda ressam ve kurduğu dünya onu adeta efsunlar. Evde ressam ile birlikte yaşayan sanat öğrencisi iki genç kız da bu efsunu daha da etkileyici bir hale sokar.

Sanki Büyücü'nün bir ön izlemesi gibiydi. Yine Fowles'un müthiş resim bilgisi ile harmanlanmış şahane bir uzun öyküydü. Okurken hep aklımda sadakat sorgulaması yaşadım. Sadakat nedir? İnsanın birlikte olduğu kişiyi fiziksel olarak bir ilişki içine girince mi yoksa aklına başka biri düşünce mi aldatmış olur gibi pek çok şey takıldı aklıma. Henry Breasley  ise görkemle yaratılmış bir karakter.

Eliduc, Fowles'un tercüme ettiği ortaçağa ait bir öykü. Bir şövalyenin yanlış anlaşılma sonucu ülkesinden sürgün edilmesi ve gittiği ülkede aşık olmasını anlatıyor. Ortaçağ öykülerini sevdiğim için çok hoşuma gitti.

Zavallı Koko en sevdiklerimden biri oldu. Öykü gerçekten çok heyecanlıydı finali biraz daha görkemli olsa daha mutlu olurdum ama okurken keyif aldım. Çok uzun bir süredir çalıştığı kitabın üzerinde daha çok çalışmak ve kafasını dinlemek için arkadaşının taşradaki evine giden bir yazar talihsiz bir olay yaşar. Eve hırsız girer ve hırsız normalde  ondan beklenilmeyen bir biçimde davranır. Yazarı bağlar ve uzun uzun konuşurlar. Ancak tam giderken yazarın kitabı ile ilgili topladığı tüm dosyaları ve  yazdıklarını bir güzel yakar.

Muamma'yı okurken bir ara bir Agatha Christie öyküsü okuyorum gibi hissettim ama bu hissiyatım uzun sürmedi zira oldukça heyecanlı ve gizemli başlayan öykü bir süre sonra gereksiz yere uzatılmış hissi verdi ve final de tatmin etmedi. Konusu ise evli, zengin ve başarılı bir iş adamı olan John Marcus Fielding ortada hiç bir gerekçe yokken kaybolur. Hiç bir mantıklı neden bulunamaz. Karısı, çocukları, sekreteri derken polis gelin namzedi ile görüşür ve minik detaylar yakalar. 

Bulut ise ailece yapılan bir piknik ve piknik sırasında yaşanılan olayları anlatsa da çok daha ince bir alt yapısı var. Çok naif ve çok hoş bir öyküydü.       

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Agatha Christie Okumaları [Ağustos 2012]


Güzel bir yaz A.C. okumadan olur mu? Bizce olmaz dedik ve Canım Biblio ile Ağustos ayımızı yine yeni yeniden Agatha'ya adadık. Kapımız her zaman ki gibi açık. 

Benim son Fowles kitabım biter bitmez başlayacağım. Okuyacaklarım yine kronolojik. Ancak Zarif Bir Cinayet Gecesi'ni henüz bulamadım. Arayış içindeyim. Onun yerine Sevgili Biblio'nun çok sevdiği benim de tesadüfen bulduğum Geceyarısı Cinayeti'ni okuyacağım.

Edit (26.08.2012): Bu yazıya yorum bırakan Sevgili Black Eagle bana kendi kütüphanesinden Zarif Bir Cinayet Gecesi'nin Yürüyen Ceset adıyla yayınlanmış olan baskısını gönderdi. Sağolsun çok zahmet oldu ve makbule geçti. Sonra bu yazıyı okuyan arkadaşım Suzan da bir sahaftan bulup gönderdi. Ona da  ayrıca teşekkür ederim zahmeti için. Kısmet işte "körün istediği bir göz Allah verdi iki göz" sözü nasıl uygun düştü. Sevgili Black Eagle'dan ödünç aldığım için onu İzmit'e döner dönmez göndereceğim. Tekrar teşekkürler Black Eagle ve Suzan :))

Çok merak ettiğim için Geceyarısı Cinayeti'nden başlayacağım. Bu kitaplar içinde Çarpık Evdeki Cesetler ve Bayan McGinty'nin Ölümü'nü okumuştum. Çarpık Evdeki Cesetler'i çok sevdiğimi anımsıyorum ama olayı net anımsamıyorum. Ağustos yine güzel geçecek. 

Canım Biblio'ya hazırladığı şahane görseller için teşekkür ederim. Her zaman ki gibi şahaneler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...