28 Şubat 2011 Pazartesi

Lawrence E. Shapiro, Richard Jablow, Julia Holmes - Bebekler İçin Acil Yardım Kılavuzu

Bebekler İçin Acil Yardım Kılavuzu

Lawrence E. Shapiro, Richard Jablow, Julia Holmes

Arkadaş Yayınevi
 
2010 , İstanbul
 
ISBN: 9789755096469
 
192 Sayfa
 
 
Doktorlar hastaların  "Doktorların Allah eksikliğini göstermesin, muhtaç da etmesin" sözünü pek sevmez. Kendi açılarından bakılınca evet haklılık payları var, ancak hasta açısıdan bakınca da onlar da haklı. Nasrettin Hoca'nın herkese hak vermesi gibi oldu ya neyse.
 
Bu kitabı okurken  yukarıda değindiğim söz aklımdaydı sürekli. Her bölüme "Aman Allah korusun" diyerek başladım. Anne olmak böyle birşey işte.
 
Kitap son derece yararlı. Umarım hiç bir zaman böyle bir durumla karşılaşıp ihtiyaç hissetmek durumunda kalınmaz ancak tedbiri de elden bırakmamak gerek.
 
Yazar kitabın her zaman yanımızda olması gerekliliğinden bahsediyor ve kitabın boyutları da bu durum düşünülerek tasarlanmış. Bebek bakım çantasında rahatlıkla taşınabilir.
 
Kitap böcek sokmalarından, ateşe kadar aklınıza gelebilecek her türlü acil ve travmatik durumdan bahsetmekte. Tekrar tekrar okuyup, ciddi olarak öğrenmek ve böyle bir acil durum ortaya çıkınca soğukkanlılıkla davranmak gerek.
 
Aslında herkesin ilk yardım kursu alması elzem. Sağlıklı günler dilerim özellikle tüm bebişlere...

25 Şubat 2011 Cuma

İlkim Öz - Anneler ve Kızları



Anneler ve Kızları

İlkim Öz

Remzi Kitabevi

2010, İstanbul

ISBN: 978-14-1397-0

190 Sayfa






Elbette her evladın yeri ayrı, kızı erkeği yok. Ama anne-kız arasındaki farklı bir ilişki vardır. Hemcins olmalarından kaynaklanan. Aynı şey eminim baba - oğul için de geçerlidir.
İç kapakta:
"Bir kızınız varsa şanslısınız...Çünkü o  sizin ömür boyu en iyi arkadaşınız olacak; ancak zor günleri elele ve omuz omuza atlatabilirseniz" diyor İlkim Öz çok doğru. Kendimden de çevremden de bilirim "kızım en iyi arkadaşım" söylemlerini. Bende kızım büyüyünce onunla sinemaya gitme, kahve içme, müze gezme hayalleri kuruyorum.

Anne - kız en iyi arkadaş olabilirlerken yapılan yanlışlarla bir anda tam tersi etkilerde yaşanabilir ilişkilerinde. İşte bu güzel kitapta bunlar annelere gösteriliyor. Kitap okuyup kaldıracağınız bir kitap değil asla. Kızınız büyüdükçe, aklınıza sorular takıldıkça dönüp dönüp okunacak bir kitap. Doğduğu andan, onun anne olmasına kadar her dönem tek tek inceleniyor. Sorunları tespit ederek çözüm önerileri sunuyor.

Dili sade, akıcı. Okurken acaba ben böyle bir durumla karşılacaşak mıyım? diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Ama iyi ki bu kitabı buldum ve okudum. Kendimi daha iyi hissediyorum. En azından neler ile karşılaşabilirim onu biliyorum. Bu büyük bir lüks.

Kızı olanların mutlaka okumasını tavsiye ediyorum. Çok güzel hem öğretici hem de keyifi bir kitap. Tüm anne ve kızlarının daima iyi dost olması dileği ile...


Tarçınlı Kurabiyem ve ben

21 Şubat 2011 Pazartesi

Indu Sundaresan - Yirminci Eş


Yirminci Eş (The Twentieth Wife)

Indu Sundaresan

Literatür Yayınları

2004, İstanbul

ISBN: 975-04-0266-9

Çeviri: Nuran Birand Gözaydın

457 Sayfa




Hürrem'den sıkıldınız mı? Size Mihrünisa verelim... Şaka bir yana bu dizi yayınlanmadan önce Türk tarihinin en meşhur kadınlarından Hürrem'i hiç duymamışcasına yaşanan bu Hürrem çılgınlığı çok ilgimi çekiyor. Bir de diziye olumsuz tepkiler ilginç. "Böyle padişah olmaz" tarzı eleştirilere gerek yok zira bu bir dizi, belgesel değil.

Neyse kitabımıza dönersek Litaratür'ün tarihi roman serisinden çıkan kitap tarihi roman sevenler için biçilmiş kaftan. Bu türün tüm özelliklerini gayet başarılı bir şekilde birleştirmekte. Martta Sevgili Özgür ile yapacağımız  Hint ayına minik bir ısınma turu oldu. Hint ayında kitabın devamı niteliğinde kaleme alınmış olan "Güller Şöleni"ni okuyacağım.

Olaylar tahmininiz üzerine Hindistan'da geçiyor. Babür İmparatoru Ekber Şah'ın oğlu daha sonra taht çıkacak olan Selim (Cihangir) ile Mihrünisa'nın aşkı anlatılıyor. 

İranlı bir soylu Gıyas Bey, Şah Tahmasp'ın ölümünden sonra sarayda gözden düşmesi üzerine borçlarını ödeyemez hale düşünce ölüm ve hapishane arasında bir seçim yapmak durumunda kalır. Bunun üzerine kaçmaya karar verir. Ailesiyle birlikte değerli eşyalarını alarak bir ticaret kervanına katılırlar. Nereye gideceklerini bilmezlerken Hindistan'a giden kervana uymaya karar verirler. Kervana haydutlara saldırınca herkes bir yana dağılır. Gıyas Bey iki katır bularak Kandahar'a gider. Orada bir grup Afgan göçeri ile karşılaşırlar. Göçerler kendilerine katılmayı teklif ederler. Gıyas Bey'in eşi İsmet'in doğum yapmak üzere olduğu için teklifi kabul ederler. Bir süre sonra kızları Mihrünisa dünyaya gelir. Gıyas Bey umutsuzdur, ebeye verecek kadar bile paraları yoktur. Aylardır sakladığı çok az para ile kuvvet toplaması için karısına yemek almak için pazara gider. Pazarda tacir Melik Mesud ile tanışır. Melik Mesud Hindistan'a giden kendi kervanına katılmasını teklif eder. Hindistan'a varınca saraya takdim edilen Gıyas Bey yüksek bir memuriyet alır. Aradan yıllar geçer Mihrünisa büyür ve veliaht prensin gönlünü çalar, ancak Mihrünisa başkası ile evlenmek üzeredir.

Bu türü sevenlere tavsiye ederim.


16 Şubat 2011 Çarşamba

Yepyeni Bir Blog


Elma Yayınevi'nin desteği ile bir araya gelen yazarlar okudukları kitapları yazıyor. Henüz yeni olmasına rağmen çok ilgi çekti. Kitap severlerin takip etmesi gereken bir blog. Ben severek okuyorum. Bloga ulaşmak için resme tıklamanız yeterli :)

15 Şubat 2011 Salı

Çiğdem Dürüşken - Roma'nın Gizem Dinleri


Roma'nın Gizem Dinleri

Çiğdem Dürüşken

Arkeoloji ve Sanat Yayınları

2000, İstanbul

ISBN: 975-6899-81-6

216 Sayfa







Roma'nın geleneksel tanrı inancı daha çok animist bir özellik taşır. "Numen" adı verilen kutsal ruhlar tarım ve aile yaşatısıyla  yakından ilgilidirler. Zamanla ev ve aile içinde gerçekleşen tapınımlar devlet dini aşamasına geldi. Böylece dinsel törenleri düzenleyecek olan kurumların  ve ruhban sınıfın doğuşu gerçekleşti. Devlet dininin oluşmasında İtalya'nın yerli inançları temel oluşturmuşsa da zaman içinde dışarıdan gelen kültlerde devlet dini içindeki yerini aldı. Özellikle Yunan dinin özelliklerinin benimsenmesiyle daha zengin  ve derin bir din yapısı ortaya çıktı. Daha önce tapınağa gereksinim duyulmazken Yunan dini ile birlikte gösterişli tapınaklar inşa edilmeye başlandı.

Roma'nın topraklarının gelişmesi ve bir imparatorluk haline gelmesiyle Romalıların birbirinden farklı kültür ve din ile tanışmalarıyla Roma'da klasik tapınımların yerini pekçok farklı kült almaya başladı. Bu kitapta bu kültler inceleniyor. Gizem dinleri denmesinin en önemli nedeni ise çoğunun devlet tarafından benimsenmeyerek gizli bir biçimde sürdürülmesi.

Kybele Gizem Dini: Romalılar II. Kartaca Savaşı sırasında Hannibal'in güçlü ordusuyla çarpışırken Sibylla (kehanetlerin olduğu bir kitap) kitaplarına danışmaya karar verirler. Kehanete göre Anadolu'da bulunan Phyrigia tanrıçası Magna Mater'in (Kybele- Kubaba) Roma'ya getirilmesi halinde savaşı Romalılar kazanacaktı. İ.Ö. 204 yılında görkemli bir tören ile Roma'ya getirildi. Kehanet gerçekleşti Roma Hannibal'i yendi ve böylece Kybele büyük bir saygınlık kazanarak tapınım görmeye başladı.


Bacchus (Dionysos) Gizem Dini: Roma'ya, Güney İtalya'nın Yunan kolonilerinden gelen kölelerin tanıttığı Bacchus tapınımı, devletin kontrolü dışında geliştiği için tehlikeli bir din olarak tanınır. Roma'nın eski kır tanrısı Liber Pater ile özdeşleştirilen Bacchus (Dionyssos) bağ, şarap tanrısıdır. Özellikle İ.Ö. 496 yılında yaşanan büyük kıtlıkta bir çözüm olarak rağbet görmüştür. Roma'da gizli kutlanan Bacchanalia törenlerinde şaraplar içilir, etler yenirdi. Ortaya çıkan sarhoşluğun da etkisiyle tüm kutsal değerler hiçe sayılır ve ilkel tüm iç güdüler ortaya çıkardı.

Ceres (Demeter) Gizem Dini: Yunan mitolojisinde buğday ve bereket tanrıçası olan Demeter ve kızı Persephone'nin Roma'daki karşılığı olan Ceres ve Proserpina ile ilgili bir gizem dinidir. Yine yukarıda belirtilen büyük kıtlık zamanında bu külte ilgi artmıştır. Ceres'in gizemleri kızının yeraltı tanrısı Hades tarafından kaçırılışı öyküsüne dayanır. Ceres'in yalvarması ağlaması sonucunda Zeus, Persephone'nin kışı Hades'in yanında diğer mevsimleri annesinin yanında geçirmesine karar verir. Persephone'nin yer altına inmesiyle doğanın ölümü başlar.

İsis Gizem Dini: Mısır'ın yaşam, bereket ve koruyucu tanrıçası İsis'in Roma tapınımının tarihi oldukca inişli çıkışlıdır. İlk olarak İ.Ö. 1. yüzyılın ilk yarısında Roma'ya girdi ve özellikle köleler arasında büyük bir taraftar topladı. Capitolium'da tanrıçanın heykelleri ve tapınakları yükseldi. Bir kurban töreni sırasında resmi yetkililerin İsis adına hiç bir şey yapmadıklarını öne süren taraftarlar törene müdahale etti. Bunun üzerine İsis'in tapınağı Senatus tarafından yıkıldı. İsis'e inanlar yılmadı ve yenisi inşa ettiler ancak bir süre sonra tekrar Senatus bu tapınağı da yıktı. Bu müdahaleler İsis'e inanların sayısını arttırdı. İ.Ö. 43 yılında Antonius, Lepidus ve Octavianus'tan oluşan üçlü yönetim İsis adına bir tapınak yaptırdı. Ancak Mısır ile Roma arasında gelişen siyasi gerginlik, kendisini "Yeni İsis" olarak tanımlayan Kleopatra'nın Antonius'a destek vermesi üzerine iyice tırmandı. Antonius ve Octavianus arasında yapılan Actium savaşı sonrasında Antonius yenilince Roma'da Mısır dinleri yasaklandı. Böylece İsis tapınımı gizli olarak yaşamaya başladı.

Mithras Gizem Dini: Hint-İran tanrısı olan Mithra "anlaşma ve dostluk" kavramlarının tanrısıdır.  İ.Ö. 15. yüzyılda tapınımına başlanan Mitras Pers inancından Güneş tanrısıdır ve kült güneş tapımına dayanır. Bunun yanında ışığın, savaşın, adaletin ve inancın da simgesidir.  Yunan dünyasında Helios (Güneş tanrısı), Roma'da Sol Invictus (yenilmez güneş) ile özdeşleşen Mithras genellikle insan biçiminde temsil edilir. İ.S. 2. yüzyılda Roma'da yayılmaya başlayarak kısa sürede büyük bir kitle tarafından benimsenmiştir. Fransız Tarihçi E. Renan'ın "Hıristiyanlık doğduğu yıllarda ölümcül bir hastalıkla engellenseydi bugün dünya Mithras dininde olurdu" sözü bu dinin ne kadar çok taraftar topladığını kanıtlar. Din özellikle Romalı askerler tarafından benimsenmiştir.  

Kitap mitolojiye ve dinler tarihine ilgi duyanların seveceği ve pekçok şey öğrenebileceği bir kitap. Ancak hiç mitoloji okumadıysanız bu kitap biraz ileri seviye olduğu için sıkabilir.




14 Şubat 2011 Pazartesi

Sevgililer Günü...


Sevgililer Gününüz Kutlu olsun... Hala hediye almayanlar için söyleyeyim en iyi hediye kitaptır ;)

10 Şubat 2011 Perşembe

Rabelais - Gargantua

Gargantua

Rabelais

Türkiye İş Bankası Yayınları

2009, İstanbul

ISBN: 978-975-458-715-9

254 Sayfa

Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu- Azra Erhat - Vedat Günyol





bu kitabı okuyan okur dostlar

atın içinizden her türlü kuşkuyu

okurken de irkilmeyin sakın

ne kötülük var içinde ne muzurluk

doğrusu güldürmekten başka da

bir hüner bulamayacaksınız pek

başka yola gidemiyor gönlüm

sizleri dertler içinde görürken

gülen kitap yeğdir ağlayan kitaptan

gülmektir çünkü insanı insan eden


Böyle başlıyor Gargantua. Güldürüyorda bizi dev Gargantua'nın hayat hikayesini okurken. Edepsizlikle ironiyi bir güzel harmanlayıp devrin yöneticilerini, din adamlarını bir güzel boyuyor.

Bu güzel dev masalında ayrıntılarla benzenmiş gerçek bir dünya ile gerçek üstü dünyanın en uç noktaları ahenkle dans ediyor. Açık saçık şakalar, taşlamalar, zıtlıkların birleşmesi yada çatışması, herşey var. Bu yüzden Gargantua roman mı, güldürü mü, taşlama mı, destan mı, kimse bir tür belirleyemiyor. Kendine özgü bir yazın türü olarak dünya edebiyatının baş köşesinde tek başına duruyor ve bu sebebten "Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap" ve "Tüm Zamanların En İyi 100 Kitabı" listelerinde yer alıyor.

Benim en çok 33. bölüm hoşuma gitti. Bazı komutanların, Picrochole'ye dünyayı nasıl kolayca fethedeceklerini anlattıkları bölüm. Özellikle sonunda gerçekleşen Testemkin ile Picrochole'nin diyalogları tekrar tekrar okunmaya değer.  

Rabelais 1494 (tam net olmamakla birlikte) doğdu. Hümanizmanın iki büyük ismi Montaigne'den kırk yıl sonra, Erasmus'tan otuz yıl önce dünyaya gelen Rabelais din eğitimi alarak Klasik Yunanca öğrendi. Daha sonra tıp eğitimi aldı. Doktor oldu. Ancak o zamanlar doktorluk günümüzdeki tanımını karşılamaz. XVI. yüzyılda daha çok filolojik bir meslektir, dil bilgisine dayanır, ilkçağ hekimlerinin yazdıklarını okuyup çevirmekle, kitap halinde anladıklarını ve çevirdiklerini yayınlamaktır temel görevi. Rabelais'in Yunanca ve Latince bilgisi sağlam olduğu için rahatlıkla bu işin üstesinden gelir. 1532'de Pantagruel, 1534'te Gargantua'yı yayınlar. Kitaplar çıkar çıkmaz yasaklanır. 1553 yılında ölür.



Kitaptaki illüstrasyonlarda birbirinden güzel ve Gustave Dore'ye ait.

Gelelim bu dev masalını çeviren dev kadroya. Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol'un değerlerini söylemeye gerek yok. Azra Erhat ise kendisi dev işler başaran, Yunan edebiyatının en zor metinlerinden Homeros'u Türkçeye kazandıran ve şahane bir Mitoloji Sözlüğü yazan küçük dev insan. Rahmetle anıyorum üçünü de.

Okunmalı mı? Söylemeye gerek var mı?

9 Şubat 2011 Çarşamba

Ocak Ayı Kitap Ayracı



Unutmadım unutmadım... Sadece bir türlü fotoğraf çekemedim. Bu sefer yine Almina'nın koleksiyonundan bir parça. Sevgili Gizem merak etmişti :) Sünger Bob sevmeyen var mı?

1 Şubat 2011 Salı

Şubat Ayının Kitapları



1. Gargantua - Rabelais
2. Roma'nın Gizem Dinleri - Çiğdem Dürüşken
3. Yirminci Eş- Indu Sunderasan
4. Anneler ve Kızları - İlkim Öz
5. Bebekler İçin Acil Yardım Kılavuzu - Julia Holmes
6. Üsküdar Faciası - Atilla Oral
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...