mitoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mitoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mart 2011 Cumartesi

Wendy Doniger O'Flaherty - Hindu Mitolojisi



Hindu Mitolojisi (Hindu Myths)

Wendy Doniger O'Flaherty

İmge Kitabevi

1996, Ankara

ISBN: 975-533-097-6

308 Sayfa

Çeviri: Kudret Emiroğlu



Mitolojisi sevgimi bilen bilir. Okumadan duramam. Ama bu kitap keyifli olmadı benim için. Aslında işin en başına 1998 yılına gitmek lazım. Bu kitabı 1998'in sonuna doğru yani lisans eğitimimin ilk senesinde okumaya başlamıştım. Ancak bir anda iki ölü dil ile tanışınca (Eski Yunanca ve Latince) Hindu mitolojisini bir kenara itivermiştim daha sonra öğrenirim diye. Aradan yıllar geçti. Arada bir kitabı elime alır okuyamadığım için mahsun mahsun bakardım güzelim kapağına.

Ama şimdi anlıyorum ki benim sevgili Yunancam ve Latincem bu işte kabahatli değil. Kitabın kendinde var bir problem. Başta isim yanıltıcı. Hindu Mitolojisi diyince insanda en azından bende şöyle bir beklenti oluşuyor. Güzel bir giriş, Hindu mitolojisinde evrenin oluşumu, baş tanrı ve tanrı sistemi, tanrıların özellikleri ve efsaneleri, önemli mitosları, mitolojik kahramanları v.b... Bu alanda klasik sayılan Edith Hamilton'un Mitologya kitabı gibi.

Tamam içindekiler kısmına göz atınca aşağı yukarı buna benzer bir görünüm var ama ben Hindu Mitolojisini yazarın kendi dilinden anlatacağı beklentisindeydim. Halbuki elimdeki kitap mitolojik metinler derlemesi. Bundan bir süre önce İsmet Zeki Eyüpoğlu'nun Anadolu Mitolojisi'ni okumuş ve ne anlatmak istediğini anlayamadığımdan bahsetmiştim. Burada da aynı sorun var. Mitos ve mitoloji ayrı kavramlar. Kitabın orjinal isminde bir behis yok. "Hindu Myths" Hindu Mitleri. Bu kitap bu isimle çıkmış olsa içinde ne olduğunu anlardım. Ama Hindu Mitolojisi ismi ile yayınlanınca yazarın bana bir güzel Hindu Tanrı sistemini anlatacağını varsayıyorum.

Belirttiğim gibi mitos ve mitoloji ayrı kavramlar. Mitos kabaca efsane, mitoloji ise halkların tanrı sistemlerini inceleyen bir bilim dalı. Ben böyle mitleri anlatan kitapları inanç sistemini okuyup öğrendikten sonra okumayı tercih ederim. Kim kimdir bilmeden böylesi metinlerin içine girmek beni bile sıktı.

İmge kitabevi, gerçekten çok sevdiğim yayınları bünyesinde barındıran kaliteli bir yayınevi. Ancak görünürde minik bir değişiklik olan kitap isminin çevirisi bende olumsuz bir etki yarattı. Neticede kitabı okudum ama Hindu mitolojisini öğrenmedim, öğrenemedim. Kütüphanemin en değerli kitaplarından biri olan Donna Rosenberg'in Dünya Mitolojisi'ni aldım ve Hint Mitolojisi bölümünü açtım. Kurabiyem uyurken okuyacağım. Mitolojisini öğrenmeden Hindistan'dan dönmek yok.

Kitabı sadece efsane okumak isteyenlere tavsiye edebilirim. Hindistan'dan sevgiler :) 

15 Şubat 2011 Salı

Çiğdem Dürüşken - Roma'nın Gizem Dinleri


Roma'nın Gizem Dinleri

Çiğdem Dürüşken

Arkeoloji ve Sanat Yayınları

2000, İstanbul

ISBN: 975-6899-81-6

216 Sayfa







Roma'nın geleneksel tanrı inancı daha çok animist bir özellik taşır. "Numen" adı verilen kutsal ruhlar tarım ve aile yaşatısıyla  yakından ilgilidirler. Zamanla ev ve aile içinde gerçekleşen tapınımlar devlet dini aşamasına geldi. Böylece dinsel törenleri düzenleyecek olan kurumların  ve ruhban sınıfın doğuşu gerçekleşti. Devlet dininin oluşmasında İtalya'nın yerli inançları temel oluşturmuşsa da zaman içinde dışarıdan gelen kültlerde devlet dini içindeki yerini aldı. Özellikle Yunan dinin özelliklerinin benimsenmesiyle daha zengin  ve derin bir din yapısı ortaya çıktı. Daha önce tapınağa gereksinim duyulmazken Yunan dini ile birlikte gösterişli tapınaklar inşa edilmeye başlandı.

Roma'nın topraklarının gelişmesi ve bir imparatorluk haline gelmesiyle Romalıların birbirinden farklı kültür ve din ile tanışmalarıyla Roma'da klasik tapınımların yerini pekçok farklı kült almaya başladı. Bu kitapta bu kültler inceleniyor. Gizem dinleri denmesinin en önemli nedeni ise çoğunun devlet tarafından benimsenmeyerek gizli bir biçimde sürdürülmesi.

Kybele Gizem Dini: Romalılar II. Kartaca Savaşı sırasında Hannibal'in güçlü ordusuyla çarpışırken Sibylla (kehanetlerin olduğu bir kitap) kitaplarına danışmaya karar verirler. Kehanete göre Anadolu'da bulunan Phyrigia tanrıçası Magna Mater'in (Kybele- Kubaba) Roma'ya getirilmesi halinde savaşı Romalılar kazanacaktı. İ.Ö. 204 yılında görkemli bir tören ile Roma'ya getirildi. Kehanet gerçekleşti Roma Hannibal'i yendi ve böylece Kybele büyük bir saygınlık kazanarak tapınım görmeye başladı.


Bacchus (Dionysos) Gizem Dini: Roma'ya, Güney İtalya'nın Yunan kolonilerinden gelen kölelerin tanıttığı Bacchus tapınımı, devletin kontrolü dışında geliştiği için tehlikeli bir din olarak tanınır. Roma'nın eski kır tanrısı Liber Pater ile özdeşleştirilen Bacchus (Dionyssos) bağ, şarap tanrısıdır. Özellikle İ.Ö. 496 yılında yaşanan büyük kıtlıkta bir çözüm olarak rağbet görmüştür. Roma'da gizli kutlanan Bacchanalia törenlerinde şaraplar içilir, etler yenirdi. Ortaya çıkan sarhoşluğun da etkisiyle tüm kutsal değerler hiçe sayılır ve ilkel tüm iç güdüler ortaya çıkardı.

Ceres (Demeter) Gizem Dini: Yunan mitolojisinde buğday ve bereket tanrıçası olan Demeter ve kızı Persephone'nin Roma'daki karşılığı olan Ceres ve Proserpina ile ilgili bir gizem dinidir. Yine yukarıda belirtilen büyük kıtlık zamanında bu külte ilgi artmıştır. Ceres'in gizemleri kızının yeraltı tanrısı Hades tarafından kaçırılışı öyküsüne dayanır. Ceres'in yalvarması ağlaması sonucunda Zeus, Persephone'nin kışı Hades'in yanında diğer mevsimleri annesinin yanında geçirmesine karar verir. Persephone'nin yer altına inmesiyle doğanın ölümü başlar.

İsis Gizem Dini: Mısır'ın yaşam, bereket ve koruyucu tanrıçası İsis'in Roma tapınımının tarihi oldukca inişli çıkışlıdır. İlk olarak İ.Ö. 1. yüzyılın ilk yarısında Roma'ya girdi ve özellikle köleler arasında büyük bir taraftar topladı. Capitolium'da tanrıçanın heykelleri ve tapınakları yükseldi. Bir kurban töreni sırasında resmi yetkililerin İsis adına hiç bir şey yapmadıklarını öne süren taraftarlar törene müdahale etti. Bunun üzerine İsis'in tapınağı Senatus tarafından yıkıldı. İsis'e inanlar yılmadı ve yenisi inşa ettiler ancak bir süre sonra tekrar Senatus bu tapınağı da yıktı. Bu müdahaleler İsis'e inanların sayısını arttırdı. İ.Ö. 43 yılında Antonius, Lepidus ve Octavianus'tan oluşan üçlü yönetim İsis adına bir tapınak yaptırdı. Ancak Mısır ile Roma arasında gelişen siyasi gerginlik, kendisini "Yeni İsis" olarak tanımlayan Kleopatra'nın Antonius'a destek vermesi üzerine iyice tırmandı. Antonius ve Octavianus arasında yapılan Actium savaşı sonrasında Antonius yenilince Roma'da Mısır dinleri yasaklandı. Böylece İsis tapınımı gizli olarak yaşamaya başladı.

Mithras Gizem Dini: Hint-İran tanrısı olan Mithra "anlaşma ve dostluk" kavramlarının tanrısıdır.  İ.Ö. 15. yüzyılda tapınımına başlanan Mitras Pers inancından Güneş tanrısıdır ve kült güneş tapımına dayanır. Bunun yanında ışığın, savaşın, adaletin ve inancın da simgesidir.  Yunan dünyasında Helios (Güneş tanrısı), Roma'da Sol Invictus (yenilmez güneş) ile özdeşleşen Mithras genellikle insan biçiminde temsil edilir. İ.S. 2. yüzyılda Roma'da yayılmaya başlayarak kısa sürede büyük bir kitle tarafından benimsenmiştir. Fransız Tarihçi E. Renan'ın "Hıristiyanlık doğduğu yıllarda ölümcül bir hastalıkla engellenseydi bugün dünya Mithras dininde olurdu" sözü bu dinin ne kadar çok taraftar topladığını kanıtlar. Din özellikle Romalı askerler tarafından benimsenmiştir.  

Kitap mitolojiye ve dinler tarihine ilgi duyanların seveceği ve pekçok şey öğrenebileceği bir kitap. Ancak hiç mitoloji okumadıysanız bu kitap biraz ileri seviye olduğu için sıkabilir.




31 Aralık 2010 Cuma

Mircea Eliade - Dinler Tarihine Giriş


Dinler Tarihine Giriş

Mircea Eliade

Kabalcı Yayınevi

2003 İstanbul

ISBN 975-8240-80-3

455 Sayfa

Çeviri: Lale Arslan





İlk elime aldığımda çok iyi bir kitap olduğu belliydi. Kabalcı Yayınevinin kitaplarını zaten hep severim. Bu kitap için de büyük özen gösterilmiş.Çevirinin güzelliğinin yanında Latince alıntıların çevirisi Prof. Dr. Çiğdem Dürüşken'e ait. Din tarihi alanında Türkçede yayınlanmış en kapsamlı eser olan Eliade'nin kitabını mitoloji tutkunu olarak büyük bir zevkle okudum. Yazarın listemde olan "Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi"ni de en kısa zamanda okumak için sabırsızlanıyorum.

Dinler Tarihine Giriş öncelikle paganist dinler inceleniyor. Ancak tek tek dinleri inceleyen bir sistematik ile değil. Ortak öğeleri ile eş zamanlı olarak inceleniyor dinler. Kabaca; Gök ve Gök Tanrıları, Güneş Tapınımları, Ay ve Ayın Gizemi, Sular, Kutsal Taşlar, Toprak, Tarım, Bitkiler konularında çok farklı toplumların tapınımları ve ritüelleri inceleniyor. Son bölümde Mitlerin Morfolojisi ve İşlevi, Simgelerin Yapısı inceleniyor. Pekçok ilginç ritüel öğrendim. Örneğin Avrupa'dan Asya pek çok toplumda bereketin artması için kadınların çıplak halde tarlaya tohum atmaları, Afrika'da bazı kabilelerde yine bereketi arttırmak için genç bir kızın kurban ettikten sonra cesetten alınan parçaların tarlalara gömülmesi gibi. İnsanoğlu ne garip değil mi? Benim en hoşuma giden bölüm Ay ve Ayın Gizemi" oldu. Çocukluğumdan beri gerçekten de ay bana gizemli gelir. Yazar bu gizemin temelini şöyle açıklıyor: "Güneş her zaman olduğu gibi kalır ve asla bir "oluşum" içine girmez. Oysa ay, büyür,küçülür, kaybolur, tüm evrene hükmeden bir oluşum, doğum ve ölüm yasasına boyun eğer." Kesinlikle doğru bir tespit. Bu bölümde ay tüm oluşumları ve etkileriyle inceleniyor. Bu konu ile bir derlemeyi diğer blogum Mitoloji'de yazmak niyetindeyim. Bu fikir çok sevdiğim ve çok değer verdiğim bir arkadaşıma ait. Kime mi? Madem gizemden bahsettik o da gizemli kalsın ;)

Tamamen benim için yazılmış bu kitap. İnsanların inanma şekillerine hep ilgi duymuşumdur. Önce Yunan Mitolojisi ile ilgilendim. Ancak daha sonra bu ilgim tüm dünya halklarını kapsamaya başladı. Özellikle İskandinav mitlerini çok sevdim. Daha önce de belirttiğim üzere Llosa'nın Masalcı'sını mitolojik öykülerinden dolayı çok sevmiştim.

Mitoloji seviyorsanız mutlaka okumalısız. Ben çok severek okudum. Hatta niyetim bir daha okumak.  

28 Eylül 2010 Salı

İsmet Zeki Eyuboğlu - Anadolu Mitolojisi




Anadolu Mitolojisi

İsmet Zeki Eyuboğlu

Toplumsal Dönüşüm Yayınları

1998 İstanbul

ISBN: 975-8269-13-5

284 Sayfa





Yılın en kötü kitabıydı sanırım. Bu kitabı uzun yıllar önce almıştım. Öğrenciyken okumaya çalışmış ama başarılı olmamıştım. Sıkılmış ve bırakmıştım. Tekrar okumak için çaba gösterdim ama zor bitti. Anadolu mitolojisi diyince  güzel bir kitaba benziyor diyorsunuz ancak okumaya başlayınca ne anlamak istediğini bile anlayamıyorsunuz. Biraz tarih, biraz ideoloji garip bir sentez. Uzunca Anadolu medeniyetleri ile ilgili alakalı alakasız bir metin bölümünden sonra rahmetli yazarın kendi şiirleri olduğunu tahmin ettiğim mitolojik isimler ile ilgili şiirler sıralanmış. Kendi alanım olmasına rağmen çok sıkıldım. Türkiye'de tarih alanında bazı tuhaf ekoller var. Yazarımızda bunlardan en tuhafıma gidene mensupmuş anladığıma göre. Kitapdan çıkarabildiğim nadir şeylerden biri bu. Bu ekolde binlerce yıllık Osmanlı ve Selçuklu mirasını görmezden gelme ve Hitit, Luvi gibi yerli Anadolu halklarını övme hakimdir. Adını vermeyeceğim bir kaç akademisyen ve yazarda bu ekolun savunucusudur. Elbette bu yerli halklar havaya uçmadı. Kaynaştık, karıştık. Ancak koskoca bir medeniyet olan Osmanlıların yok sayılması gülünç bir durum. Daha önce Bizans ve ilkçağ tarihi ile ilgili okuduğum kitaplarda bunu belirtmiştim. O kadar zengin bir coğrafyada yaşıyoruz ki sınır çizmek mümkün değil. İlk medeniyetten günümüze kadar hep birlikte var oldular ve bizi var ettiler.
Kitaba dönersek, mitoloji okumak isterseniz çok daha iyi kitaplar mevcut. Üzerine yazmak bile sıkıcı üzgünüm ama gerçek bu.  

29 Nisan 2010 Perşembe

Reiner Tetzner - Cermen Tanrı ve Kahramanlarının Efsaneleri (II. Cilt)

Cermen Tanrı ve Kahramanlarının Efsaneleri
(II. Cilt)

Reiner TETZNER

İlya Yayınevi

2006 İzmir

ISBN:975-6249-39-0 (TK) – 975-6249-41-2

320 Sayfa





İlya Yayınevinin "Mitoloji Dizisi"ni çok beğeniyorum ve her fırsatta dizinin bir kitabını okumaya gayret gösteriyorum. Mitoloji benim için vazgeçilmez bir alan, mesleğimin seçiminde en büyük etkendi. Ancak sadece Yunan ve Roma Mitolojisi değil, her halkın mitosları beni etkiliyor. Bu mitosları toplu halde okumak isterseniz Donna Rosenberg'in Dünya Mitolojisi kitabını şiddetle tavsiye ederim. Kabul etmeliyim ki kalın bir kitap Donna Rosenberg'in kitabı -yaklaşık 900 sayfa- ancak gerçekten kolay okunuyor ve çok güzel şekilde bölümlere ayrıldığı için atlayarak, içinden bir bölüm seçerek okunabiliyor.

Gelelim Cermen Mitolojisine, ilk cildini 2009'un eylül ayında bebeğimi beklerken okumuştum. İlk cilt Thor, Freyja, Odin'in gibi Cermen tanrılarının maceralarıyla başlıyor. Sonlarına doğru ise türünün baş yapıtı ve ortaçağ Alman edebiyatının en önemli yapıtı olan Nibelungenlied - Nibelung'lar Destanı- başlıyor. Franklar'ın ülkesinde, İskandinavya'da ve İzlanda'da bilinen efsane, Güney Almanya'da benimsendi ve XII. yüzyılda son şeklini aldı. Efsane, 1200'lü yılların başında orta yüksek Almanca ile yazılan ve iki bölümden oluşan bir Alman destanıdır. Nibelungen Cermen mitolojisinde Cüceler Soyudur. Sözcük anlamı olarak "Sisin Oğlu" yani yer altı dünyasıdır. Siegfried, Schibung ve Nibelung krallarını öldürdükten ve cüce Alberich'i yendikten sonra Siegfried'in askerleri Nibelungen adını aldılar.
Genç Siegfried, Worms'ta hüküm süren Burgundlar kralı Gunther'in kız kardeşi Kriemhild'e aşık olur. Gunther ona eğer İzlanda kraliçesi savaşçı bakire Brunhild'i elde etmesine yardımcı olursa, Kriemhild'i vereceğini vaat eder. Siegfried yardım eder ve Kriemhild ile evlenir. Ancak Brünhild gerdek gecesi Krala karşı çıkar onu tavandaki kancaya asar, kral sabaha kadar o kancada durur. Bunun üzerine Siegfried tekrar olaya müdahale eder. Siegfried karısı ile ülkesine döner, aradan yıllar geçer, her iki çiftinde birer oğulları olur. Siegfired oğluna Gunther, Gunther oğluna Siegfried adını verir. Gunther kardeşine özlem duyar ve onları ülkesine davet eder. Ancak iki kraliçe arasında anlaşmazlık çıkar. Brunhild'in askeri Hagen, intikam almak için Siegfried'in yara alan yerini öğrenerek, onu bir av partisi sırasında öldürür. (Burada tipik bir Akhilleus öykünmesi var, Siegfried daha önce öldürdüğü ejderhanın kanı ile yıkanırken, bir ıhlamur yaprağı sırtına yapışır ve oraya kan değmez, böylece yara alan tek yeri burası olur). Siegfried'in öldürülmesinin intikamını almak için Kriemhild Hun Kralı Etzel - Attila ile evlenir. Gunther ile savaşçılarını Hun ülkesine davet eder. Kanlı savaşlardan sonra sonunda Kriemhild Hagen'i Siegfried'in kılıcı ile öldürür.
Kısaca anlattığım bu destan, Yapı Kredi Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar serisinde basılmıştı. Ancak baskısı tükendi. Bizim Üniversitenin kütüphanesinde var, eğer kısa zaman içinde basılmazsa kütüphaneden alıp okumayı planlıyorum.
Kitap Nibelung'lar Destanından sonra bazı kahramanlık destanları ile devam ediyor. Ancak her iki kitabın en etkileyici destanı şüphesiz Nibelungen. Mitoloji, destan seviyorsanız, bu kitabı ve İlya Mitolojisi Dizisini okumanızı tavsiye ederim.



Kriemhild'in Kral Attila ile karşılaşması

18 Kasım 2009 Çarşamba

Vera Zingsem - Lilith

Lilith

Vera Zingsem

İlya Yayınevi

2005 İzmir

978-975-6249-83-

367 Sayfa

Çeviri: Devrim Doğan Yüzer






Vera Zingsem'in yazdığı Lilith İlya Yayınevinin Mitoloji serisine ait bir kitap. Kitap Lilith ile ilgili.

Lilith Musevi ve Hristiyan inançlarında Adem'in ilk eşidir. Tevrat'ın ilk bölümü olan Yaradılış bölümünün 1. Bab'ında Adem ile beraber bir dişi yaradıldığından, 2. Bölümde ise Âdem'in kaburga kemiğinden bir dişi yaratıldığı yazılıdır.
Tevrat'ta açıkça yer almamasına rağmen; birçok Musevi dini kaynağı 2. Bölümde sözü geçen dişinin Adem'in 2. karısı olduğu, birinci bölümdekinin ise ilk karısı olan Lilith olduğuna inanırlar.
İnanışa göre Lilith, Adem ile aynı zamanda ve aynı anda yaratıldıklarından Ademin kendisine eşit olduğu görüşündedir bu sebeple de Adem'e tabi olmayı şiddetle reddeder Tanrı'ya asi olur ve cennetten uzaklaştırılır. Bundan sonra Tanrı Adem'in kaburga kemiğinden Havva'yı yaratır Havva sonuçta erkeğinin bir parçasından yaratıldığından ona tabi olur.
Adem ile Havva ilk günahı işleyip cennetten kovulduktan sonra çocukları olur Lilith bunu kıskanır ve bundan sonra adem oğullarından doğacak her bebeği öldürmeye yemin eder.
İnanışa göre kötü bir ifrit haline gelen Lilith gece hava karanlıktan sonra yeni doğum yapmış evlere girerek lohusa kadınların bebeklerini boğmaktadır. Bu sebeple günümüzde bazı Museviler arasında bir adet olarak, Lohusa kadın akşamları evde yalnız bırakılmaz, ve akşamları çamaşır ipinde çocuk bezi bırakılmaz, çünkü bunları gören Lilith'in o evde çocuk olduğunu anlamasından endişe edilir.



“Lilith’in sözcük kökeni Babil- Asur kökenli lilitu’ya uzanıyor; ‘dişi şeytan’ ya da ‘rüzgar hayaleti’ anlamına geliyor. İbrani ve Arap kökenli laila kelimesi ise ‘gece’ anlamında kullanılır, geleneksel hikâyelerde Lilith ile bağdaştırılır ve ‘gece hayaleti’ olarak tercüme edilebilir.



Lilith çağlar boyunca kadınlara yüklenen bütün olumsuz sıfatların taşıyıcısı olmuştur: Baştan çıkarıcı, fahişe, cadı, vampir, cinlerin başı, gece canavarı 'unvan'larından bazılarıdır.



Ortaçağ'ın sonlarına doğru başlayan ve müthiş bir toplumsal deliliğe neden olan cadı ve büyücü fırtınasıyla birlikte, Lilith'in adı da sık sık anılmaya başladı. Ayrıca o, kadınları baştan çıkarma konusunda da şeytanın en büyük yardımcısıydı. Artık, kötü amaçlı kullandığı güzelliği ve baştan çıkarıcılığı ön plana çıkıyordu. İnsanlar bir yandan büyü ve tılsımlarla ondan korunmaya çalışırken, diğer yandan kendilerini onun büyüsünden, kötülüğün büyüsünden kurtaramıyorlardı.
19. yüzyıla gelindiğinde Lilith ressamlar ve edebiyatçılar için sevilen bir motif oldu. Artık dini kimliğinden yavaş yavaş kurtuluyordu. Ressam Dante Gabriel Rossetti'nin yaptığı 'Lady Lilith' tablosunda, Victoria Dönemi'nin güzellik anlayışına uygun olarak tasarlanmış; gösterişli, romantik, uzun kızıl saçlı, dekolte giysili olarak resmedilmiştir.

İslami inanışta yer almayan Lilith kadınların karanlık yüzünü temsil eder. Kadın en başından beri her kültürde şeytani, baştan çıkarıcı, sinsi gibi sıfatlarla anılmıştır. Zeus Pandora'yı yaratırken sinsi olması için tilki yüreği koyar göğsüne. Bunların hepsi erkek bakış açısının yaratığı bir imgedir.

Günümüz de feminist bir idol olarak sevilen Lilith'i ilk feminist olarak sayabiliriz.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...