Ortaçağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ortaçağ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Aralık 2011 Cuma

Jacques Le Goff - Avrupa'nın Doğuşu


Avrupa'nın Doğuşu (The Birth of Europe)

Jacques Le Goff

Literatür  Yayınları

2008, İstanbul

ISBN: 978-975-04-0473-3

303 Sayfa

Çeviri: M.Timuçin Binder





Her ne kadar eskiçağ tarihçisi olsam da Ortaçağ'ın kalbimde ayrı bir yeri var. Nedendir bilinmez çok seviyorum. Cadıların, vebanın, haçlı seferlerinin, gotik mimarinin, feodalizmin benim için ayrı bir çekiciliği var. Elimden geldiğince ortaçağ tarihini daha çok okumaya çalışıyorum. Belli bir birikimim oldu ve kimi zaman bu birikimi bir doktora ile taçlandırmak istiyorum ancak ülkemizde Ortaçağ Tarihi oldukça zayıf. En iyi ihtimal geç antik çağ üzerine çalışabilirim belki.

Ortaçağın en önemli özelliği pek çok tarihçinin vurguladığı gibi bu dönemi sadece Avrupa kıtasına ait bir dönem olması. Yani Avrupa ortaçağı yaşarken Asya yada Amerika için bunu söyleyemiyoruz. Gerçekten de ortaçağ ile Avrupa et ile tırnak gibi ayırmak ayrı değerlendirmek mümkün değil.

Ünlü Ortaçağ tarihçisi Le Goff'un çok sayıda dilimize çevrilmiş kitabı mevcut bu kitap da onlardan biri ve bilimsel anlamda bir şaheser diyebilirim.  Çok doyurucu ve açtığı kapılarla farklı yerlere çıkarıyor. Avrupa'nın Doğuşu adından anlaşılacağı üzerine Avrupa kıtasının ve kültürünün kökenlerine inerek nasıl evrildiğini gösteriyor.

Kitap "Ortaçağ'dan Önce" bölümü ile başlıyor ve burada Avrupa adının geldiği ünlü Yunan efsanesine değiniyor (Europa Fenike kralı Agenor'un kızıdır ve Zeus'un sevgilisi olmuştur. Zeus boğa kılığına girerek Europe ile birlikte olmuş ve bu birleşmeden Minos ve Rhadamanthys doğmuştur. Bu iki erkek kardeş o kadar adildiler ki sonunda Hades'e [Ölüler ülkesine] yargıç oldular).

Daha sonra kronolojik olarak tarihini anlatmanın yanında  farklı alanlara da değinerek devam ediyor kitap. Dil sade ve çeviri gerçekten başarılı.

Kitaptan aklımda kalan en hoş yorumlardan birini paylaşmak isterim (ki altın çizilmiş pek çok cümle var): Le Goff şöyle diyor "Bana göre Haçlı Seferinin Avrupa'ya getirdiği tek faydalı şey kayısı olmuştur." İddialı ama yerinde bir yorum. Zira biraz okuduğunuzda Haçlı Seferlerinin neden, nasıl yapıldığını görünce bu yoruma hak vermemek elde değil. Hatta daha radikal makaleleri okursanız kanınız bile donabilir.

Ortaçağ tarihini okumak isteyenler için iyi bir başlangıç kitabı. Diğer okuduğum Ortaçağ Tarihi kitapları burada .

29 Nisan 2010 Perşembe

Reiner Tetzner - Cermen Tanrı ve Kahramanlarının Efsaneleri (II. Cilt)

Cermen Tanrı ve Kahramanlarının Efsaneleri
(II. Cilt)

Reiner TETZNER

İlya Yayınevi

2006 İzmir

ISBN:975-6249-39-0 (TK) – 975-6249-41-2

320 Sayfa





İlya Yayınevinin "Mitoloji Dizisi"ni çok beğeniyorum ve her fırsatta dizinin bir kitabını okumaya gayret gösteriyorum. Mitoloji benim için vazgeçilmez bir alan, mesleğimin seçiminde en büyük etkendi. Ancak sadece Yunan ve Roma Mitolojisi değil, her halkın mitosları beni etkiliyor. Bu mitosları toplu halde okumak isterseniz Donna Rosenberg'in Dünya Mitolojisi kitabını şiddetle tavsiye ederim. Kabul etmeliyim ki kalın bir kitap Donna Rosenberg'in kitabı -yaklaşık 900 sayfa- ancak gerçekten kolay okunuyor ve çok güzel şekilde bölümlere ayrıldığı için atlayarak, içinden bir bölüm seçerek okunabiliyor.

Gelelim Cermen Mitolojisine, ilk cildini 2009'un eylül ayında bebeğimi beklerken okumuştum. İlk cilt Thor, Freyja, Odin'in gibi Cermen tanrılarının maceralarıyla başlıyor. Sonlarına doğru ise türünün baş yapıtı ve ortaçağ Alman edebiyatının en önemli yapıtı olan Nibelungenlied - Nibelung'lar Destanı- başlıyor. Franklar'ın ülkesinde, İskandinavya'da ve İzlanda'da bilinen efsane, Güney Almanya'da benimsendi ve XII. yüzyılda son şeklini aldı. Efsane, 1200'lü yılların başında orta yüksek Almanca ile yazılan ve iki bölümden oluşan bir Alman destanıdır. Nibelungen Cermen mitolojisinde Cüceler Soyudur. Sözcük anlamı olarak "Sisin Oğlu" yani yer altı dünyasıdır. Siegfried, Schibung ve Nibelung krallarını öldürdükten ve cüce Alberich'i yendikten sonra Siegfried'in askerleri Nibelungen adını aldılar.
Genç Siegfried, Worms'ta hüküm süren Burgundlar kralı Gunther'in kız kardeşi Kriemhild'e aşık olur. Gunther ona eğer İzlanda kraliçesi savaşçı bakire Brunhild'i elde etmesine yardımcı olursa, Kriemhild'i vereceğini vaat eder. Siegfried yardım eder ve Kriemhild ile evlenir. Ancak Brünhild gerdek gecesi Krala karşı çıkar onu tavandaki kancaya asar, kral sabaha kadar o kancada durur. Bunun üzerine Siegfried tekrar olaya müdahale eder. Siegfried karısı ile ülkesine döner, aradan yıllar geçer, her iki çiftinde birer oğulları olur. Siegfired oğluna Gunther, Gunther oğluna Siegfried adını verir. Gunther kardeşine özlem duyar ve onları ülkesine davet eder. Ancak iki kraliçe arasında anlaşmazlık çıkar. Brunhild'in askeri Hagen, intikam almak için Siegfried'in yara alan yerini öğrenerek, onu bir av partisi sırasında öldürür. (Burada tipik bir Akhilleus öykünmesi var, Siegfried daha önce öldürdüğü ejderhanın kanı ile yıkanırken, bir ıhlamur yaprağı sırtına yapışır ve oraya kan değmez, böylece yara alan tek yeri burası olur). Siegfried'in öldürülmesinin intikamını almak için Kriemhild Hun Kralı Etzel - Attila ile evlenir. Gunther ile savaşçılarını Hun ülkesine davet eder. Kanlı savaşlardan sonra sonunda Kriemhild Hagen'i Siegfried'in kılıcı ile öldürür.
Kısaca anlattığım bu destan, Yapı Kredi Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar serisinde basılmıştı. Ancak baskısı tükendi. Bizim Üniversitenin kütüphanesinde var, eğer kısa zaman içinde basılmazsa kütüphaneden alıp okumayı planlıyorum.
Kitap Nibelung'lar Destanından sonra bazı kahramanlık destanları ile devam ediyor. Ancak her iki kitabın en etkileyici destanı şüphesiz Nibelungen. Mitoloji, destan seviyorsanız, bu kitabı ve İlya Mitolojisi Dizisini okumanızı tavsiye ederim.



Kriemhild'in Kral Attila ile karşılaşması
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...