19 Temmuz 2013 Cuma

Amin Maalouf - Doğu'dan Uzakta


Doğudan Uzakta (Les désorientés)

Amin Maalouf

YKY

2012, İstanbul

ISBN: 978-975-08-2384-8

457 Sayfa

Çeviri: Ali Berktay 



Çoğu kitap sever Kitap Kardeşliğini duymuş olmalı. Duymayanlar için bu güzel projeden biraz bahsetmek isterim. Sevgili Stylopunk önderliğinde başlamış bir okuma hareketi. Her ay oylarla belirlenen bir kitabı okuyor katılımcılar. Belli tarihlerde konuşmalar ve tartışmalar yapılıyor. Etkinlik hem instagram hem de blog üzerinden takip edilebilir. 

Amin Maalouf'un son kitabı, Kitap Kardeşliğinin Mart ayı kitabıydı. Sevdiğim bir yazar olduğu için katıldım ben de. Kitabın arka sayfa bilgisi biraz yanıltıcı gibi geldi bana. Arka kapakta "... bir grup insanın, ülkelerinde patlak veren iç savaştan sonra farklı yerlere dağılmasını ve yıllar sonra, eski arkadaşlarından birinin cenazesi dolayısıyla tekrar ülkelerine dönmeleriyle başlayan 16 günlük bir yüzleşme romanı." diye yazılmış. Ancak aslında durum biraz daha farklı. Murad'ın ölüm döşeğindeki son arzusu eski dostu Adam ile konuşmaktır. Ancak Adam arkadaşına kızgın olduğu için bu dileğe geç yanıt verir ve yetişemez. Murad'ın karısının isteği üzerine yıllar önce terk ettiği ülkesinde bir süre kalmaya karar verir. Bu kalış tüm eski grup arkadaşlarını bir araya getirme, Murad'ı ve daha önce aralarından ayrılan Bilal'i anma toplantısı düzenlemeye döner. Adam bu toplantı için  kimi dünyanın farklı yerlerine dağılan, kimi ülkede olmasına rağmen bambaşka yollarda yürüyen arkadaşları ile iletişime geçmeye başlar. Bu sırada yine eski arkadaşı Semiramis'in otelinde kalır. Arka kapak yanlışı şurada: sanki bütün herkes 16 gün boyunca bir arada olarak bir yüzleşme bir hesaplaşma yaşanıyor izlenimi yaratmasında. Halbuki son bir iki gün bir araya gelme süreci yaşanıyor. Aslında bu tamamen Adam'ın bir yüzleşmesi. Zaten roman onun tutuğu günlükten meydana geliyor. 

Kitabı sevdim mi? Ne evet ne hayır. Doğu - Batı , dinler arasındaki farklılık üzerine yapılmış incelikli yorumlar gerçekten çok etkileyici idi. Günümüzde hala sıcak olan iç savaşın ne denli büyük bir yıkım olduğunu göstermesi çok önemliydi. Bunlar sevdiğim özellikleri oldu kitabın. Sevmediğim kısım ise aşağıda biraz detaylı yazacağım. Ama kitabı okumadıysanız Maalouf hatırına okunabilir. Yok yazarı hiç okumadıysanız bundan değil diğer kitaplarından özellikle Semerkant'tan başlamanızı öneririm. Altı çizilecek pek çok satır var kuşkusuz. Güzel tespitler mevcut. Benim en beğendiklerimden biri doğu kültüründe olan yakınını kaybedenleri yalnız bırakmama, sürekli taziye için gelen birilerinin olması üzerine. 

YAZININ BU BÖLÜMÜ ROMANIN İÇERİĞİNE İLİŞKİN DETAYLAR İÇERMEKTEDİR 

Detaylara gelirsek final olmamış. Ben toplantıyı, orada olacakları okumak isterdim ve bir 200 sayfa daha okumaya hazırdım. Keşke toplantıyı yazsaymış çok daha gerçekçi olurdu. Hele Adam'ın kaza geçirmesi, öldü mü kaldı mı sorusu yaratan final çok  basit kalmış. Bu kadar sayfa tezli özlü şeyler okuduktan sonra böyle son kimseyi tatmin etmez ki Kitap Kardeşliği yorumlarında da bu paylaşıldı. 

Gelelim romanda iğreti duran diğer olaya. Adam ve Semiramiyıllar önce aralarında başlamadan biten bir aşkın kahramanları. Adam da ülkesine dönünce Semiramis'in otelinde kalıyor. Ama gel gör ki Semiramis, Adam'ın karısından izin alarak Adam'ı baştan çıkarıyor. Yaşamadıklarını yaşamak için. Adam'ın karısı da hiç problem çıkarmadan bunu kabulleniyor. Burada bir duygu eksikliği var. Aldatma elbette edebiyatın en üzerinde durduğu tema. Bu romanda da yazılabilirdi, tuhaf durmazdı ama bu izin alma karşı tarafın izni vermesi bana duygusuzca geldi. Halbuki olayı izin meselesini katmadan verseydi yazar daha reel olurdu diye düşünüyorum. Yine bu konu diğer okurları da rahatsız etmiş yorumlarda bu konu üzerinde duruldu. 
UYARI SONU 

Amin Maalouf müthiş bir yazar. Ancak bu roman içerik olarak dolu olmasına rağmen kurgu olarak biraz acemi işi gibi. Finali tatmin etmese de okunabilir. 

Böyle okumalı :) 

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Elizabeth Peters - Kumsaldaki Timsah


Kumsaldaki Timsah (Crocodile on the Sandbank)

Elizabeth Peters 

Oğlak Yayıncılık

2006, İstanbul

ISBN: 975 329 539 1

347 Sayfa

Çeviri: Nazan Tuncer 





Sevgilimin aşkı karşı yakada, 
Aramızda geniş bir su var
Ve kumsalda bir timsah bekliyor

-Eski bir Mısır aşk şiirinden 

Canım arkadaşım Judy tavsiye etmişti bir süre önce. Hem polisiye hem Mısır hemen okumak istedim. Sonra araya başka kitaplar girdi. Sonra bir kaç yerde baskısını bulamadım. Sonra idefixe'de buldum aldım ve bir çırpıda okudum. Yazmak çok sonraya kalsa da... (sonrayı cümle içinde kullan :S)  Judy'nin tavsiye ettiği kadar varmış o kadar güzel ki diğer kitapları da alıp hemen okumak istedim. Tatilde okurum diyordum ama başka bir plan çıktı, en kısa sürede diğerlerini de alıp okuyacağım. Çok keyif aldım. Hele Mısır da geçmesi arkeoloji, kazı alanı, gizem daha ne isterim ki... Bir de aşk var tabii... 

Yazarın kahramanı Amelia Peabody serisinin epeyce çok kitabı var ancak Türkiye'de son sayıya göre 6 tanesi basıldı. İlk beş kitap Oğlak Maceraperest kitaplar serisinden çıkmasına rağmen son kitap Altın Kuşun Mezarı Epsilon'dan çıktı. Umarım seri devam eder. Bu güzel polisiyeden mahrum kalmayız. Canım arkadaşım Judy'e beni Amelia ile tanıştırdığı için çok teşekkür ederim. (Bizim dilde teşekkür:  çok mersi annemmm makbule geçti vallah meraklısına not: Biz Judy'm ile kraliyet kaynanalarıyız. Kate'e çektirmediğimiz kalmadı doğuramadı mı hala bacım gelin?

Kahramanımız Amelia küçük bir kasabada eski yapıtlar uzmanı ve araştırmacısı babası ile yaşar. Yapacağı tek iş ders çalışmak olan Amelia'nın eski yeni dillere karşı bir doğal yeteneği vardır. Baba kız gayet uyumlu yaşarlar Amelia kendisini akademik olarak geliştirirken bir gün babası ölür. Hatırı sayılır bir miras kalan Amelia bir anda samimiyetsiz akrabalar, para için etrafta dönen bekar erkeklerden bıkar ve İngiltere'den ayrılmaya karar verir. Öncelikle kendine bir yol arkadaşı bulur (yıl 1880 tek başına kadın seyahat ediyor ı-ıı olmaz olamaz) Ancak yol arkadaşı Bayan Pritcheet Roma'ya vardıktan kısa bir süre sonra hastalanır. Mısır'a gidecek olan Amelia'nın planı iki hafta sekteye uğrar. Bu yüzden ya yeni bir arkadaş bulacaktır ya da yalnız gidecektir. Tam bunu düşünürken Forum'da bir kalabalık dikkatini çeker. Kalabalığın yanına vardığında baygın halde yatan genç bir kız görür. Hemen ona yardım eder ve birlikte otele giderler. Kızın acıklı öyküsünü dinleyen Amelia, Evelyn'nin uygun bir yol arkadaşı olduğunu düşünür. Evelyn başta itiraz eder  ama kabul eder ve yolculuk başlar. 

Mısır kısmını okumak lazım. Çok etkileyici. Nil'de gemi yolculuğu en büyük hayallerimden biri. Umarım bir gün (Mısır durulur inşallah) gerçekleştirebilirim. 

Hem polisiye hem antik tarih severlerin kalbini çalacak bir kitap. 



Böyle okumalı :) 


8 Temmuz 2013 Pazartesi

Ben Çocukken #1


Instagram'da kısa bir süredir annemde bulduğum çocukluk kitaplarımı paylaşıyorum. Çok da hoş yorumlar geldi. Benim ile yaşıt arkadaşlarım takip edenler hemen hatırladılar ve kendi favorilerini yazdılar, duygulandılar. Serhat Yayınlarının bu çocuk klasikleri serisi şahanedir. Arkasındaki listeden hep bir sonraki alacağım kitabı seçerdim. Kapakları çok güzeldi. 

Instagram'da paylaşınca bugün bloga da iki satır bir şeyler yazmak istedim. "Esrarlı Ada" benim en sevdiğim yazar Jules Verne'in en sevdiğim kitabı. Çocukken hemen hemen tüm külliyatını okudum. Hatta uzun bir süredir yeniden, bu sefer tam metinlerini okumak istiyorum. Esrarlı Ada'yı ilk okuduğum andan beri hep oyunlarımda yaşattım. Her yaz okul tatil olunca mutlaka adaya düşme oyunu oynardım. Şimdi fark ediyorum genelde yalnız bir çocuktum. Arkadaşsız olmayı ben seçerdim özgür olmak için. İstediğimi okumak, oynamak için. Şimdi bile çok arkadaşım, dostum olmasına rağmen yalnız kalmayı isterim. Hayatımın en güzel zamanı Üniversite'de okurken yalnız eve çıktığım yıllardı. Karakterim gereği bu ıssız ada öyküleri de çok hoşuma gidiyor. Esrarlı Ada da böyle. Adaya düşen adamların hayatta kalma mücadeleleri ve adayı yaşanır bir hale getirmelerini çok seviyorum. Kitabımı annemden bulup eve getirdiğimde yeniden okudum. Çocukluk yıllarıma güzel bir dönüştü. İtiraf etmem gerekirse Esrarlı Ada kitabım iki tane diğerini de bulabilirsem şahane olacak. Diğer kolilere bir bakmak lazım onun kapağını daha çok sevmiştim. Bulursam (inşallah) yazarım. 

4 Temmuz 2013 Perşembe

Murat Menteş - Ruhi Mücerret


Ruhi Mücerret

Murat Menteş

April Yayıncılık

2013 İstanbul

320 Sayfa

ISBN:6055162054









Merhaba beni anımsayan var mı? Birinin bana fena halde nazarı değdi (!) Ne okuyabiliyorum ne yazabiliyorum. Bugün kararlıyım bu karabasanı bozmaya. 

Murat Menteş'in maalesef ilk okuduğum kitabı. Diğerlerini de okusam iyi olur. Sıraya girdiler bile. Kitabı D&R'ın internet sitesinden sipariş ettim ve şansıma imzalı olarak geldi. Çok hoşuma gitti. Kapak da çok hoş tasarlanmıştı. İlkokuldayken böyle kalemtıraşlarımız vardı televizyon şeklinde. 

Roman 100 yaşına gelmiş son İstiklal Harbi gazisi Ruhi Mücerret'i anlatıyor. Sıra sana ne zaman gelecek bakışları altında ailesinde ölenlerin cenezelerine katılmış bir adam ve bundan fena halde şikayetçi. Her bölüm "Mezar taşıma şunu yazdıracağım" ile biten şahane cümleler ile dolu. Kitabın ilk dörtte birlik kısmı bu neşe ve keyif ile giderken birden "Eee tamam bu güzel tespitler, espriler tamam sonra" gibi bir hissiyata kapılıyorsunuz. Ta ki romanın diğer kahramanı Civan Kazanova'nın olayları anlatmaya başlamasına kadar. Ondan sonra sona doğru yokuş aşağıya güzelce gidiyorsunuz.

Murat Menteş son dönemin en popüler yazarlarından, benim ilk okuduğum kitabı olduğu için genel olarak şöyle böyle diye bir yorum yapmak istemiyorum. Ancak bu kadar çok olumlu yazı okuyup büyük bir istekle aldığım kitap biraz hayal kırıklığı yaratmadı değil. Canım arkadaşım Judy'nin de yazısında aynı hissiyatı paylaştığımızı gördüm. 

Kitap okunabilir ama çok da büyük bir beklentiye girmeden.  


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...