7 Aralık 2010 Salı

Emel Çakıroğlu Wilbrandt - Maria Montessori Yöntemiyle Çocuk Eğitimi Sanatı


Maria Montessori Yöntemiyle Çocuk Eğitimi Sanatı

Emel Çakıroğlu Wilbrandt

Sistem Yayıncılık

2009 İstanbul

ISBN: 978-975-322-546-5

372 Sayfa







Montessori Yöntemi, Türkiye’de son aylarda popüler bir konu haline geldi. Ebeveynler bu konuyu merak ediyorlar. Ülkemizde henüz emekleme aşamasında olan bu yöntem kendini kanıtlamış ve bir çok ülkede yarım yüzyıldan fazladır uygulanan bir sistem. Ben de her anne gibi bu yöntemi merak ederek araştırmaya başladım. Vakti zamanında aldığım Pedagojik Formasyon Eğitimim ile birlikte yeni öğrendiğim bu yöntemi kafamda harmanlayıp yeni bir sistem geliştirmeye de çalışmıyor değilim. Şaka bir yana yöntem gerçekten başarılı ve kendini zaten kanıtlamış. Hepimiz gözlemlemişizdir, çocuklar oyuncak ile oynamanın yanında gerçek eşyalarla da uğraşmayı severler. Bulaşık yıkarlar, ellerinde bir bez ile toz alırlar. Yetişkinler için bu sıkıcı işler onlar için müthiş bir oyundur. Belki de oyun olarak bile algılamıyorlardır da bambaşka bir şey ifade ediyordur onlar için. Maria Montessori de işte böyle fark etmiş çocukların doğasını. Oyuncakla değil materyaller ile okul öncesi eğitimi başlatarak, çocukların okul yıllarında daha başarılı olmalarının yolunu açmış. Ancak kafamda bazı soru işaretleri yok değil. Yöntem çok güzel ve kızımın yaşı doğrultusunda bende önerdiği etkinlikleri yapmaya başladım bile. Ancak hiç oyuncak olmaması bana tuhaf geliyor. Bu yaşta oyuncak olmayacak da ne zaman olacak. Oyun ve oyuncak bence gerekli. Okul öncesi eğitimin olması için kanımın son damlasına kadar savaşmaya hazırım ancak çok eğitim verilmesi konusunda biraz rahatsızım. Ben hiç okulöncesi eğitimden geçmedim. Annem çalışmıyordu evde gayet mutluydum, o zamanlar sadece çalışan anneler çocuklarını anaokuluna verirdi. Okul öncesi eğitim diye bir kavram yoktu ve bu kadar anaokulu da yoktu. Hatırlıyorum İzmit’te sadece bir yada iki tane anaokulu vardı ve özeldi. Kısaca ben direk ilkokula başladım ve ilk başladığım günü çok net hatırlıyorum. Okul mevhumunu çok merak ettiğim için okula başladığım için çok mutlu olmuştum. Hatta anneme “Bekleme beni, şimdi ders yapacağız” demiştim. Bunu ben meraka bağlıyorum. Okula gitmek için tam 7 sene beklemiştim. Şimdiki çocuklar kreş, anaokulu derken okul mevhumundan bıkıyorlar. Bunu geçen gün bir eğitimci hocam ile de paylaştım ve hak verdi. Bir arkadaşımın oğlu okula bir ay gittikten sonra “Tamam gittim artık yeter artık gitmeyeceğim.” dedi. Haklıydı, çünkü 2 yaşından beri o kreş senin bu anaokulu benim diyerek gitmişti. Bir ay da ilkokul yeterli olmalıydı. Eğitime karşı değilim yanlış anlaşılmasın fazla eğitilmiş olmalarına karşıyım. Biraz oyundan, oyuncaktan zarar gelmez.

Kitaba gelirsek eğer çocuğunuzda Montessori Yöntemini uygulayacaksanız bu kitap kütüphanenizde mutlaka olmalı. Ancak bir okuma önerisi, eğitimci değilseniz 181. sayfadan başlayabilirsiniz. Zira 181. sayfaya kadar Maria Montessori’nin hayatı, eğitimin tarihsel gelişimi, felsefi temelleri, antropolojik kökenleri, eğitimin kökenleri başlıkları altında uzun uzun tarihsel gelişim anlatılmış. Üslup anlaşılır, sade ve akıcı. Resimlerle materyallerin kullanımları gayet detaylı anlatılmış. Ancak daha önce okuduğum Tim Seldin’in kitabı tasarım olarak daha çekiciydi. Bu kitap daha çok lise ders kitapları tadında olmuş. Ancak önemli olan içerik elbette. Böyle bir kitabın bir Türk tarafından yazılmış olması bile büyük bir başarı. Yazara emeği için teşekkür etmek isterim.  

Her şey bir yana anne-babaların bilinçlenmeleri takdire şayan ve ister yöntemli ister yöntemsiz gösterilecek en içten küçük bir ilgi bile başarılı ve ruhen sağlıklı bir çocuk olarak gelişmesinde, kocaman bir adım olacaktır.



11 yorum:

  1. Oyun-oyuncaksız çocukluk olmaz ve çocukların erkenden okuldan bıktıkları konusunda dediklerinde çok haklı olduğunu düşünüyorum. Ama bu yöntem de incelenmeye değer elbette.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Biblio aynen öyle canım. Herşeyin aşırısı zarar, yöntem güzel ama çok da çocuğu zorlamamak hayatının en güzel günlerini de yaşamasına imkan yaratmak gerekli.Sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Sizi o zaman montessori_egitimi yahoo grubuna alalım. İlginizi çekeceğine eminim. Kitabı bende okudum. Gerçekten çok güzel.

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Bahar talep gönderdim ama tam olarak anlayamadım yanlış bir şey mi yaptım bilmiyorum. Gerçekten sevinirim sevgiler :)

    deniztolgabeyaz@gmail.com

    YanıtlaSil
  5. evet, gelmişsiniz. Bir tanışma mailli gönderin ki sizi ve kurabiyenizi daha yakından tanıyalım. :)

    YanıtlaSil
  6. acemiyim :)) nereye göndermeliyim

    YanıtlaSil
  7. Oyuncaksız ve oyunsuz bir çocuk ve çocukluk yarım kalır. Dediğiniz gibi çocuklar maalesef küçücük yaşlardan itibaren kreş, anaokulu...gezmekten soğuyorlar okuldan...bir de "etüdler" çıktı! Daha 1. sınıfa giden bir çocuk etüde de verilmiş, hayret ettim.(komşumun torunu)
    Bu kadarı da olmaz ki! Zaten üç- beş sene sonra dershaneye gidecekler, bırakın da o zamana kadar hayatlarını yaşasınlar!

    YanıtlaSil
  8. Size kesinlikle katılıyorum daha bu kadar küçük yaşta herşeyden bıkıyorlar.

    Üzülüyorum fakat elden birşey gelmiyor. Böyle kuzuları görünce kadınlar çalışmasa keşke diyorum. Kendi ayakları üzerinde durmak elbette güzel ama ya işe gider gibi her sabah erkenden yollara düşen kuzular??

    YanıtlaSil
  9. Zeynep Arkan' ın dediği gibi:

    "Bize her gün Montessori" :)

    YanıtlaSil
  10. Ben de size katılıyorum. Ben anaokuluna gitmiştim ama anaokulu benim için sıkıcı bir ortamdı. Zorla uyutulmaya çalışılan çocuklar ve bana göre aşırı sıkıcı oyunlar vardı.. Tek sevdiğim kısım el işleri kısmıydı. Sonra ilkokula başladım, sınıfta tek ağlamayan bendim. Ama hep bana özendirilen "okula gidecek kızımız büyüyecek" düşüncesi bunda etkili oldu sanırım. Bence okul öncesi oyuncak + gerçek nesneler en iyisi.

    YanıtlaSil
  11. Sevgili Francesca kesinlikle hakısınız. Umarım ben de kızımı okuldan bıkmayacağı bir şekilde yönlendiririm sevgiler...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...