İtiraf etmeliyim ki Dönüşüm’ü ününden dolayı biraz da zorlanarak okumuştum. (Böcekler kabusum) O zaman Kafka ile ilgili bilgilerim Prag ile özdeşleşmiş olması, Dava, Şato ve Amerika isminde romanlarının olmasıydı. Dönüşüm’den sonra da fazla ilgimi çekmemişti. Kocaman bir hamam böceğine dönüşen Samsa’nın yerinde olmamayı dilemiş ve Kafka’yı bir süre daha rafa kaldırmıştım. Ancak sürekli “Mutlaka Okunması Gereken Kitaplar” listelerinde karşıma çıkmasıyla “Bir ara okusam” diyip duruyordum. Ta ki Roman Karakteri’nin Dönüşüm’ü okumasına kadar. Roman Karakteri’nin Haftada Üç Kitap projesine özenerek bende Kafka Haftası yapsam diye içimden geçirirken bir anda Roman Karakteri ve Biraz Şöyle Biraz Böyle’nin katılımıyla güzel bir etkinlik gerçekleştirdik. Gerçi elde olmayan bazı özel nedenlerle haftamız uzadı fakat biz Kafka dolu iki hafta yaşadık. Ben planladıklarımızdan farklı iki kitap daha okuyarak Kafka’yı daha da yakından tanıdım. Yıllar önce Prag’lı olması ve eserlerinden başka hayatına dair bir şey bilmediğim Kafka üzerine uzun uzun konuşabilecek bir kıvama geldiğim kanaatindeyim. Kafka gerçekten de kendine has bir yazar ve Kafkaesk terimini sonuna kadar hak ediyor. Yazdığı üç romanda tamamlanamamış olmasına rağmen sonunu tahmin etmek hiç de güç değil. Kafka ve kahramanları da iç içe geçmişler, bazen Kafka’nın kendisi mi yoksa romanın kahramanı mı ayıramıyorsunuz. Eserleri ne kadar karamsar, kasvetli bir atmosferde geçse de eğlenceli yanlarının da olduğunu söylemeliyim. Kafka’nın çözemediği bazı temel sorunlarını eserlerine yansıttığı fikrini Özlem Fırtına dahil olmak üzere Kafka üzerinde çalışan herkes bu görüşü paylaşıyor. En önemli problemleri baba ve evlilik ile ilgili sorunlarıdır. Hemen hemen bütün eserlerinde bu iki temel sorun yansır. Babasına 1919 yılında “Brief an den Vater” –Babaya Mektup- başlıklı bir yazı kaleme almış ve babasından neden korktuğundan bahsetmiştir. Hayatına giren 4 kadın ile sağlıklı bir ilişki kuramamıştır. Mektuplarla ilişkilerini sürdürmüştür. Romanlarında da bastırılmış bir cinsellik göze çarpar. Nişanlanmasına rağmen hiçbir zaman evlenmemiştir. İlk romanı Amerika’da bunlara ek olarak Prag’dan ayrılma başka yerlerde yaşama arzusu göze çarpar, Kafka hayatı boyunca küçük yolculuklar dışında Prag’dan ayrılmamıştır. Kendisinin gidemediği Amerika’ya Kahramanı Karl Rossman’ı yollamıştır. Kahramanlarının isimleri bile Kafka’yı çağrıştırır. İlk romanı Amerika’da Karl Rossman, Dava’da Josef K. ve son olarak Şato’da K. Kafka’ya oldukça benzeyen bu kahramanlar bekar ve problemli bir tipoloji çizer. Kafka’ya göre bir kitap mutlu olmak için değil acı olayları yaşamak için okunmalıdır. Özlem Fırtına bu söze; “Neden olumsuz ve mutsuzluklarla dolu öyküler kaleme aldığı netleşmektedir.” yorumunu yapmıştır. Kafka’nın sonları ceza yada ölümle biter. Sonunu yazamadığı eserlerde bile bunlardan birini olacağı açıktır. Örneğin Şato’da huzur bulmuş gibi görünen K.’nın bir iki sayfa sonra öleceği nettir. Amerika’da ise son bölüm olan Oklahoma Tiyatrosu bana göre bir cennet tasviridir. Kahramanımız Rossman çoktan ölmüştür. Zaten Amerika romanı için Kafka tarafından düşünülen ilk ismi Kayıp’tır. Kaybolanın kahramanın kendisinin olduğu gayet açıktır. Üç romanın en belirgin ortak özelliği kahramanların yaşanan duruma önce itiraz etmesi, savaşması, sonra alışması ve adapte olması ve en nihayetinde de durumun ölüm yada ceza ile sonlanmasıdır. Max Brod yazarın üç romanı hakında şöyle demiştir: “Amerika romanı bir tez (suçsuz, bozulmamış bir insan), Dava antitez (elinden çıkıp giden suçsuzluğunu miskinlik içinde savunmaya çalışan biri) ise, Kafka’nın son büyük romanı Şato bunların adeta bir sentezidir; Kafka’nın yaşamının genel toplamı, onun bir Faust’udur.” (Max Brod, Kafka’da İnanç ve Umutsuzluk, İstanbul 2000)
Aslında Kafka ile yakın arkadaşı Max Brod ile var olmuştur. Eğer o Kafka’ya inanmasaydı, Kafka’yı tanıyamayacak, eserlerini bilemeyecektik. Kafka’nin yazıları arasında Max Brod’a yazılmış bir not bulunmuştur. Notta;
“Sevgili Max son dileğim şu; Geride bıraktığım bütün yazıları, günceleri, müsveddeleri, mektupları, başkalarının ve benim olanları, çizdiğim resimleri, ayrıca sende de ne varsa tekine varıncaya kadar okumadan yakacaksın. Başkalarında bulunan bütün yazı ve resimleri benim adıma rica edip al. Sana vermek istemedikleri mektupları da hiç değilse kendilerini yakmasını söyle.Dostun Franz KAFKA”yazmaktadır.
Max Brod arkadaşının bu son isteğini gerçekleştirmez ve ölümünden sonra birer birer Kafka’nın eserleri yayınlanır. Max Brod hiçbir zaman son isteğini gerçekleştirememenin verdiği bir üzüntü duymaz, o ona göre bunu yapmalıydı. Kafka’nın kendine has bir yeteneği olduğu aşikar ancak onu Max Brod yarattı dersek sanırım yanlış olmaz.
Kafka haftasında Kafka’nın üç romanı, Dava, Şato, Amerika; bir uzun öykü Ceza Sömürgesi;üç kısa öyküsü, Yasanın Önünde, Açlık Cambazı, Hüküm ve Özlem Fırtına’nın yazdığı Amerika romanın analizini okudum.
Dava (Der Prozess)
Franz Kafka
Sosyal Yayınlar
2003 İstanbul
ISBN: 9757384585
392 Sayfa
Çeviri: Arif Gelen
Kafka Haftasına Dava ile başladım. Dava 1925 yılında yazarın ölümünden sonra yayınlanmıştır. Romanın kahramanı Josef K, 30. yaş gününün sabahı tutuklanır; fakat neden tutuklandığına dair en ufak bir fikri bile yoktur. İlk olarak bankada çalışan arkadaşlarının doğum günü için yaptıkları bir şaka olduğunu zanneder. Ancak gerçek olduğunu anlar. Tutuklu olmasına rağmen bu durum onun gündelik yaşamını etkilemez ve bankadaki işine devam eder. Josef K. neden tutuklandığını anlamaya çalışırken diğer yandan kendisini nasıl savunacağını düşünür. Yargılanacağı mahkeme de son derece tuhaftır. Varoşlarda fakir insanların yaşadığı son derece bakımsız bir evde çatı katındadır. Mahkemelerde görevli olan mübaşirin karısı Josef K.’ya yardım edebileceğini yargıç ile ilişkisi olduğundan bahseder ve Josef K.’yı da baştan çıkarmaya çalışır. Bütün bu olayların arasında amcası durumu öğrenir ve tanıdığı bir avukata gitmeyi teklif eder. Avukatın yanında çalışan kadın da Josef K.’yı baştan çıkarır ve ona dava ile ilgili tavsiyelerde bulunur. İşler her geçen gün Josef K için daha karmaşık hale gelir. K neden ve kimin tarafından yargılandığını bulmaya çalışsa da başarılı olamaz. Dava bir yıl sürer ve 31. yaş gününde cezası infaz edilir. Her ne kadar distopik kitaplar arasında sayılmasa da bana okurken Orwell’in 1984’ünü anımsattı. Josef K.’nın etrafındaki herkesin bir şekilde mahkeme ile bir ilgisi ve ilişkisi var. Romanın sonlarına doğru Dönüşüm’ü okurken hissettiğim “Bu bir karabasan birazdan uyanacak” hissiyatı peşimi bırakmadı. Kafka belki o kadar karamsar olmasa Dava Josef K.’nın karabasandan uyanması ile sona erebilirmiş gibime geliyor. Romanda bastırılmış bir cinsellik göze çarpıyor bunda Kafka’nın kadınlarla sağlıklı bir ilişki kuramamasının etkisidir. Romanda en sevdiğim bölümlerden biri avukatın neler yapacağına, nasıl hareket edeceğine ilişkin yaptığı uzun konuşma, diğeri ise Ceza Sömürgesi’nde de yer alan kitapta Katedral’de bölümünde anlatılan “Yasanın Önünde” öyküsü.
Şato (Das Schloss)
Franz Kafka
Gün Yayıncılık
2003 İstanbul
ISBN: 9758722360
360 Sayfa
Çeviri: Orhan Tuncay
Haftanın ikinci kitabı Şato. Şato 1926 yılında yayınlanmış. Romanın kahramanı K, gecenin geç bir saatinde bir köye gelir. Yollar karla kaplı, hava soğuktur. K. bu köydeki şatoda kadastrocu olarak çalışacaktır. Geceyi geçirmek için hana giden K.’ya köyde kalabilme izni olup olmadığını sorduklarında K, şato tarafından kadastrocu olarak işe alındığını söyler. Önce kalmasına izin verilir ancak kısa süre sonra şatodan izin almadan handa geceleyemeyeceğini söylerler. Yabancı olduğu için dışlanan K.'nın akıbetini şatoya sorarlar. Telefonda ilk önce olumsuz yanıt verilir ancak ikinci telefonda kalma izni verilir. Daha sonra köy muhtarı, şatonun bir kadastrocuya ihtiyacı olmadığını söyler, onun yerine K.’ya okulda hademelik önerilir. Şatonun memurlarında Klamm’ın eski sevgilisi Frieda ve iki yardımsıyla okulda çalışmaya başlasa da öğretmenler tarafından yaptığı hiçbir şey beğenilmez ve okuldan kovulur. Önce şatoya daha sonra da şatonun gizemli memuru olan Klamm’a ulaşmaya çalışır fakat başarılı olamaz (Dava’da olduğu gibi) Şato ulaşılmazdır ve köy üzerinde büyük bir hakimiyeti vardır. Şatoya ulaşmak K. için bir saplantı haline gelir, her yolu dener fakat bu kendisini yıpratmaktan başka bir işe yaramaz. En sonunda şatodan bir memur ile bir görüşme ayarlar fakat uyuya kalır bu şansı da kaybeder. Roman tamamlanmamıştır ancak gidişatından sonunu tahmin etmek güç değildir. Şato’da Kafka kelime oyunları ile aslında romanı özetlemiş. Almanca’da das Schloss Şato anlamının yanında kilit anlamına da gelir. K.’nın ulaşmaya çalıştığı memur Klamm’ın adı aydınlatmak, açıklamak anlamındadır ve K. Klamm’a ulaştığı zaman her şeyin açıklığa kavuşacağına inanır. Ancak Klamm’ın varlığı bile şüphelidir. Şato’da ise en sevdiğim bölüm Frieda’nın Sitemi bölümü.
Amerika (Der Verschollene)
Franz Kafka
İthaki Yayınları
2006 İstanbul
ISBN 975-273-280-1
286 Sayfa
Çeviri: Şükrü Çorlu
Haftanın üçüncü romanı Amerika. Amerika Kafka’nın yazdığı ilk romanı 1911-1914 yılları arasında yazılmıştır. Roman 1927 yılında Amerika adı ile yayınlanmıştır. Daha sonra Kafka’nın notlarında ve günlüklerinden roman için “Kayıp” adını kullanıldığı anlaşılmıştır. Günümüzde her iki ad da kullanılmaktadır. 16 yaşındaki Karl Rossmann kendisini baştan çıkartan bir hizmetçi kızdan çocuğunun olması nedeniyle ailesi tarafından Amerika’ya gönderilir. Hizmetçi kız ne kadar suçlu gibi görünse de Karl’a bir iyilik yapar ve Amerika’da yaşayan dayısına mektup yazar. Mektubu alan dayısı limanda Karl’ı karşılar. Karl’ın dayısı varlıklı bir adamdır. Fakat kısa bir süre sonra Karl dayısının rızası olmadan bir aile dostlarının davetini kabul ettiği için dayısı tarafından reddedilir. Karl geceyi geçirmek için bir otele gelir. Orada İrlandalı Robinson ve Fransız Delmarche ile tanışır. Onlarla birlikte iş bulma umuduyla yola çıkar. Bir gün yürüdükten sonra acıkan arkadaşları ve kendi için yemek almaya bir otele girer. Orada baş aşçının yardımıyla asansörcü olarak iş bulur. Fakat yaptığı küçük bir hata yüzünden bir süre sonra işten çıkarılır. Mecburen Robinson ve Delmarche ile yaşamaya başlar. Onlar da Brunelda adında bir kadının yanında yaşamaktadırlar. Karl’ı Brunelda’ya hizmet etmesi için yanlarında alıkoyarlar. Son olarak Karl bir tiyatro ilanı görür ve oraya başvurur ve kabul edilir. Bu son bölüm olan Oklahoma Doğa Tiyatrosu bölümü daha önce de belirttiğim gibi bir cennet tasvirini anımsatmakta. Bu kadar naif bir son Kafka’ya göre değil. Onun romana uygun gördüğü “Kayıp” adı ile bağdaşması için Karl’ın ölmüş olması gerekir. Amerika benim en sevdiğim Kafka romanı oldu. Dava ve Şato kadar karamsar bir havanın olmaması bunda bir etken sayılabilir. Kahramanımız umutlu olması romanı daha aydınlık kılıyor. Bu arada yazmadan duramayacağım bir hata gözüme çarptı. İthaki Yayınlarının Kafka’nın hayatında yaptıkları yanlış göze çarpmayacak gibi değil. Kafka’nın hayatında önemli bir yer edinmiş en önemli özelliği olan ve romanlarında da bu özelliğine yansıtan bekar olmasıyla ilgili yapılan büyük bir hata. Kafka’nın Milena Jesenska ile evlendiğini yazmışlar. Bunu Kafka istemiş olsa bile zaten teorikte bu mümkün değildi, Milena zaten başkasıyla evliydi. Kendi metinlerinde bile mantık hatası gün gibi ortada; “Evlendiği Milena Jerenska (soyadı da yanlış ama olsun) ile 1920-1922 yılları arasında çok hareketli bir mektup alışverişinde bulundu.” Madem evlenmişler neden acaba hala mektuplaşmışlar o zaman. Niyetim dalga geçmek değil bu hata gözüme çarpar çarpmaz hemen yayınevine mail gönderdim ama sanırım mailleri okumuyorlar. Bu hata dışında İthaki’nin Amerika çevirisi gayet güzeldi bunu da belirtmek isterim.
Özlem Fırtına
Alman Kitabevi
2006 İstanbul
ISBN 9789944504409
137 Sayfa
Üniversitemizin kütüphanesinde tesadüfen buldum bu kitabı. Kafka’nın Amerika romanı üzerine yazılmış çok başarılı bir analiz çalışması. Özlem Fırtına Kafka üzerinde çalışan bir akademisyen. Kafka’nın romanlarını bitirdikten hemen sonra okumam anlamlı oldu ve romanların kafamda belirgin bir yer etmesini sağladı. Üzerinden bir süre geçmiş olmasına rağmen hala izleri taze. Kitapta Kafka’nın hayatından eserlerinden bahsedildikten sonra, Amerika romanının analizi başlıyor. Kafka meraklıların okuması gereken bir inceleme.
Kafka'yla yaklaşık 10 senelik bir dostluğumuz var,kendiyle mütemadiyen sohbetler ederiz. Güzel bir yazı olmuş, ancak tavsiyem odur ki Kafka, Kamuran Şipal'in çevirisiyle okunmalıdır. Cem Yayınlarından...
YanıtlaSilDolu dolu bir yazı olmuş. Ben de Dava ile Dönüşüm'ü okudum çok beğenmiştim. Yarım kalmış kitaplara karşı da bir önyargım var nedense ama yorumundan sonra Amerika'yı alıp okumaya karar verdim :)
YanıtlaSilsayın blog yazarı,
YanıtlaSilbloğunuzu ilgiyle izliyorum, sizin de facebook grubumuzda olmanız ve bunları oradan da paylaşmanız gerektiğine inanıyorum. Katılırsanız seviniriz. saygılarımla. Volkan ERTUNÇ
http://www.facebook.com/#!/group.php?gid=112054715487809
Yazı atölyesindeyken Kafka'nın hayatına ve Dönüşüm'e dair bir sunum yapmıştım, bir de Milena'ya Mektuplar'ını okumuştum sanırım, kısa bir dokunuşun haricinde Kafka okuma fırsatım olmadı henüz. Şato, Dava ve Amerika üzerine bilgilendirici yazın için çok teşekkürler.
YanıtlaSilöncelikle tüm yorumlar için teşekkür ederim ve bu kadar geç yanıt verdiğim için özür dilerim şu an tatildeyim bu sebeble biraz geç yanıt veriyorum...:)
YanıtlaSilSevgili Biblio ben teşekkür ederim Kafka'ya devam etmeni tavsiye ederim.:)
Sevgili Desperado tatil dönüşü size katılacağım, davet için çok çok teşekkür ederim :)
Sevgili Nefertiti, çok teşekkür ederim. Kafka nın yarım bıraktığı kitapları eğer yarım kaldığını bilmeseniz pek de fark etmezsiniz özellikle Dava ve Amerika :)
Sevgili İnsanat teşekkür ederim ve kesinlikle çeviri önemli hele bu Kafka ise çok daha önemli öneri için teşekkür ederim :)
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBir sonraki kitap siparisime Can Yayinlari'nin Kafka seti de girmis oldu böylece. Dönüsüm haric Kafka okumadim. Merakla bekliyorum...
YanıtlaSil:) şimdiden iyi okumalar diliyorum
YanıtlaSilben blogunuzu tesadüfen gördüm.
YanıtlaSilyazınızı çok beğendim.ayrıca kafkayı ele alarak bir çalışma yaptığınız için teşekkür ederim.
ben kafkanın dönüşüm şato dava yı okudum mekan olguları açısından da beni oldukça etkilemiş bir yazardır.
okumak isteyenler için can yayınlarının ahmet cemalin çevirilerini tavsiye ederim.
Sevgili Nagehan, hoşgeldiniz. Kafka beni özellikle Amerika ve Ceza Sömürgesi ile çok etkiledi. Bir yazara yoğunlaşmak gerçekten çok faydalı oluyor. Özdeşleşiyorsunuz yazarla. Umarım tekrar konuk olursunuz bloguma teşekkür ederim yorumunuz ve ziyeretiniz için sevgiler...
YanıtlaSilMerhabalar! Bu harika yazıyı henüz okudum, buralarda yeniyim:) Sayenizde Kafka'yı yoğunlaşak okuma hayalim bir hedefe dönüştü. Bunda Oklap Kütüphanesinin de etkisi var tabii:) Bu güzel yazı için teşekkür ediyorum, Şato ve Dava'yı okuduktan sonra tekrar dönüp okumayı düşünüyorum:)) sağlıcakla...
YanıtlaSilteşekkür ederim güzel bir okuma olacağı kesin sevgiler
Sil