Jacob'un Odası (Jabob's Room)
Virginia Woolf
İletişim Yayınları
2010, İstanbul
ISBN - 13: 978-975-470-881-3
216 Sayfa
Çeviri: Fatih Özgüven
Virginia Woolf ayım biraz gecikmeli olsa da bitti. Son kitabım sevgili Biblio'nun tavsiyesi üzere listeme aldığım Jacob'un Odası'ydı. İyi ki bu kitabını da okudum Woolf'un, yoksa epey bir kısım eksik kalacaktı. Puzzle'ın en büyük parçası Jacob'un Odasında gizliymiş. Planımın kasım ayına sarkmasının nedeni itiraf etmek gerekirse Woolf'un zor okunan bir yazar olması. Ama bu özellik onu okunamaz yapmıyor. Edebiyat tarihinin en özgün yazarlarından biri olan Woolf'u bu sene okumayı başardığım için önce kendimi tebrik etmek istiyorum. Bu sene epey bir sözümü tuttum. Arkadaşlarıma verdiğim sözlerimi de tutuyorum zira Jacob'un Odası'nın hemen arkasından Sevgili Biblio ile konuştuğumuz "Beyaz Geceler"e başladım. "Beyaz Geceler"in hemen arkasından da Sevgili Oklap'a daha önce verdiğim sözümü tutup Heinrich Böll'ün "Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru"nu okuyacağım.
Kitabı dün bitirdim. 5 Kasım V For Vendetta izleyenler için özel bir gündür. İzlemediyseniz mutlaka izleyin. Guy Fawkes, İngiliz tarihinin en büyük vatan haini olarak kabul edilir. Fawkes, Westminister Sarayı’ndaki İngiliz Parlamento Binasını, aristokrasi zirvesi olan 5 Kasım 1605 günü havaya uçurmaya karar verdi. Komploculardan birinin saray çevresinden bir tanıdığına, saraydan uzak durmasını tavsiye eden bir mektup göndermesi sonucu komplo ortaya çıkınca; Fawkes, 5 Kasım gece yarısı parlamento mahzenlerinde bol miktarda barut fıçısıyla yakalandı ve idam edildi. Hala İngiltere'de 5 Kasım günü komplonun başarısız olması nedeniyle büyük gösterilerle kutlanır. Kitapda da (sayfa 77) Jacob, 5 Kasımı kutlayanları görür ve o an çok mutlu olduğunu hisseder. Kitabı bitirdiğim gün ile kitapta bu olayın anılması çok hoş bir tesadüf oldu.
Guy Fawkes ve komplocular
Kitabın en hoş bölümü Jacob'un Yunanistan yolculuğunun anlatıldığı bölümler. Kitap boyunca sevdiğim yazarların Ksenephon, Euripides, Aeskylos, Sofokles ve Vergilius'un eşlik etmesi de ayrı bir tad oldu. Vergilius'tan sevdiğim bir alıntı:
Libertas, quae sera tamen respexit inertem, candidior postquam tondenti barba cadebat, respexit tamen et longo post tempore venit. (Vergilius, Bucolica, 30)
Özgürlük güldü sonunda benim gibi tembele, çoğalmaya başlayınca sakalımdaki aklar. Geç kaldı ya neyse, yine de güldü yüzümüze.
Virginia Woolf, bu kitabında da İstanbul'dan bahsetmekte.
Gelelim Jacob'a - Yazının bu bölümü kitabın sonu ile ilgili bilgi içermektedir- Ben her ne kadar uyarı koysamda zaten kitabı okumak için elinize aldığınızda arka kapağı okuduğunuz an Jacob'un öleceğini öğreniyorsunuz. Bu duygu ile okumaya başladığınız için, içinize kocaman bir hüzün yerleşiyor. İlk sayfalarda çocukluğunu okuduğunuz bu gencin hayatına şahit olurken ölümüne nasıl adım adım yaklaştığını biliyorsunuz ama elinizden bir şey gelmiyor. Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi. Öleceğimizi bile bile aşık oluyoruz, mutlu oluyoruz, deliler gibi eğleniyoruz, kahkahalarla gülüyoruz. Ama bu bizimde bir gün apansız öleceğimiz gerçeğini değiştirmiyor. Bu kitabı okurken bir tanıdığım, 5 yaşındaki kızını kaybetti. O acı da bu kitaba eşlik etti durdu bir hafta boyunca. Sanırım Jacob'un Odası denilince tıpkı Biblio'nun daha önce bahsettiği gibi benim de içim hüzün dolacak. Ancak belirtmeliyim ki bu benim yaşadığım özel olaydan dolayı değil. Kitabın kendisi bahsettiğim gibi hüzünlü. Virginia Woolf, Yunanistan'da tifoya kapılıp ölen kardeşi Thoby'nin anısı için yazmıştır. Geriye kardeşinden boş bir oda kaldığı için bu adı uygun gördüğünü söylüyor Mina Urgan. Genç yaşta ölen kardeşi için yazdığı için doğal olarak hüzün var. Hele yaklaşık iki sayfa olan son bölümü akıllara kazınıyor.
Jacob'un Odası, Virginia Woolf'un ilk deneysel romanıdır. Belli bir olay örgüsü olmadığı gibi zaman ve mekanda belirsizdir. Daha çok sinematografik bir özelliği vardır. Mekandan mekana; zamandan zamanda keskin geçişleri olan bu kitabını, Virginia Woolf roman olarak tanımlamaz. "New Roman" der. "Yaşamın tüm karmaşıklığını verdiğini" söyler. Baş kişi Jacob hakkında ise detaylı bilgi verilmez. Nasıl bir insan olduğunu anlayamayız. Bilinç akışı yöntemini kullanmadığı için Jacob'un düşüncelerini de bilmeyiz. Bu özellikleriyle zor okunan bir roman. Ama güzel bir roman. Ben dün itibariyle Jacob'un odasının kapısını kapattım ancak bir süre sonra o odaya geri döneceğimi biliyorum.
Tüylerim diken diken, gözlerim dolarak okudum yazını. "Öleceğini bilerek okumak, öleceğimizi bilerek yaşamak.." Ne güzel yazmışsın. Kendisi gibi insanın içini de parça parça eden bir kitap bu hakikaten.
YanıtlaSilMerakla beklediğime değmiş incelemeni,ellerine yüreğine sağlık,çok teşekkür ediyorum benimle (bizimle) bu duyguyu paylaştığın, bu güzel kitabı okuyup yorumladığın için.
Sevgili Biblio asıl ben sana teşekkür borçluyum tavsiyen için. Dediğim gibi Jacob'un Odası'nı okumasaydım Virginia Woolf okumamış olacaktım. İyi ki varsın...
YanıtlaSilVirginia Woolf'u seviyorum, hayatından etkilendim, ölümünden vesaire...
YanıtlaSilAncak onun kitaplarını okuyamıyorum.Zorlanıyorum.Anlayamıyorum.Kitap okumayı seven bir kişiyim halbuki.
Sevgili Thalassapolis, önerileri beklerim Woolf okumaları hakkında...
Sevgili La Luna Virginia Woolf kesinlikle çok etkileyici ve önemli bir yazar. Edebiyata yaptığı katkı tartışılmaz. Öneriye gelince sakin bir kafa ile okunmalı Woolf ve üst üste kitapları okunmamalı. Zor oluyor. Kitaplarını okuduktan sonra Mina Urgan'nın yorumlarını okumanızı tavsiye ederim. Eserin karanlık noktaları aydınlanıyor. Sevgiler...
YanıtlaSil"Dünyaya geldiğiniz gün bir yandan yaşamaya, bir yandan ölmeye başlarsınız" diyor montaigne ölüm adlı denemesinde...altını çizdiğim bu satırlardan sonra sizin yorumlarınız çok güzel kucaklaştı.
YanıtlaSil"Öleceğimizi bile bile aşık oluyoruz, mutlu oluyoruz, deliler gibi eğleniyoruz, kahkahalarla gülüyoruz. Ama bu bizimde bir gün apansız öleceğimiz gerçeğini değiştirmiyor"
Çok keyifle okudum yazınızı ellerinize yüreğinize sağlık....
Sevgili Cemre teşekkür ederim... Montaigne'nin bu sözü gerçekten de yazımı özetliyor gibi. Sevgiler...
YanıtlaSil