3 Mayıs 2012 Perşembe

Agatha Christie - Hollow Malikanesi Cinayeti

Hollow Malikanesi Cinayeti (The Hollow)

Agatha Christie


Altın Kitaplar


2011, İstanbul


ISBN 978-975-21-1287-2


335 Sayfa


Çeviri: Çiğdem Öztekin




Nihayet Shovel Down Tepesi'ne vardığında öğlen olmuştu. Henrietta bu noktadan manzarayı seyretmeyi çok seviyordu. Tepeden aşağı inmeden önce, yolun hemen kenarında durdu ve ormanı seyretti. Aşağıda altın sarısından kahverengiye kadar tüm tonlarda sararmış yapraklarıyla ağaçlar deniz gibi dalgalanıyordu. Tepede sonbahar güneşi parlarken, altından muhteşem ve büyüleyici bir dünyaya bakıyordu sanki...


Hollow öncelikle bir sonbahar günü okunmalı. Aslında niyetim de öyleydi ancak hem sıra ona gelmesi hem de çok merak etmemden dolayı ertelemedim ancak sonbaharda yeniden okuyacağım bunu iyi biliyorum.  Her mevsimi ayrı ayrı sevsem de sonbaharı ayrı bir seviyorum son yıllarda. Agatha Christie ve mevsimler ile ilgili Sevgili Elinor'un yazısını incelemenizi tavsiye ederim. 

Hollow'un eski bir baskısı vardı elimde. Ancak Canım Biblio bazı eski baskılarının eksik olduğunu söylemesi üzerine yeni baskıyı sipariş ettim. Gördüğüm kadarıyla bende bulunan ile yeni arasında pek fark yok. Ancak çok detaylı incelemek için onu da okumak gerek. En iyisi sonbaharda o eski baskısını okuyayım. 

Kitap her şeyden önce içinde barındırdığı sanat ile beni mest etti. O heykellerin tasviri, gözümde canlanmaları çok keyifliydi. Yine doktora kararımı değiştirdim ve kesin kararımı verdim. Ben sanat tarihinde yapacağım doktoramı kesin kararlıyım artık. 

Hollow'un en önemli özelliği sanırım, yanılıyorsam Sevgili Biblio beni düzeltsin, Poirot'nun oldukça pasif ve o muhteşem cinayeti çözüm toplantısından mahrum olan ilk belki de tek roman. Ben Poirot'nun insanları toplayıp bir aktör edası ile olayları anlatmasını çok seviyorum hal böyle olunca gözlerim o anı aramadı değil. Olay çözüldüğü an bile olayı kavrayamadım hala bir şeylerin olmasını bekledim durdum hatta olayın çözüldüğü sayfaları tekrar okudum. Bu bakımdan yani finali ile şok eden Agatha Kitapları arasında sanırım Roger Ackroyd'dan sonra benim listemde ikinci sıraya yükseldi.   

Kitabın en naif beni en etkileyen karakteri Midge oldu. Henrietta'nın sanatçı kişiliği ve güçlü karakteri de takdire şayandı. Okurken şunu hissettim Agatha Christie bu kitabı gerçekten severek yazmış sanırım. O kadar güzel, pürüzsüz bir metin ki bir ırmak gibi aktı gitti. Ayrıca hemen hemen her karakterin detaylı geçmişlerinin kurgusu da çok başarılıydı. 

Konuya gelirsem; Lucy Angkatell'in evine öğle yemeğine davetli olan Hercule Poirot eve gelir gelmez havuz başında ölmek üzere olan bir adam ile karşılaşır. Başucunda duran karısının elinde bir tabanca vardır. Poirot bu manzarada bir yapaylık sezer. Soruşturma başlar Poirot geri planda kalarak olayları anlamaya başlar. 


Uyarlaması burada

"Evet, evet, evet! Orada çok mutluydum. Şimdi artık bana o mutluluğumun anımsatılmasına bile katlanamıyorum. Anlamıyor musun? Onlar geleceğin neler getireceğinin bilinmediği zamanlardı. İnsanın her şeyin iyi gideceğine inandığı! Bazı insanlar akıllıdır; asla mutlu olmayı beklemezler. Bense bekledim."

"Bilimsel bir zeka için gerçek her şeyin önünde gelir. Gerçek ne kadar acı olsa da kabul edilebilir ve yaşamın çarkları arasında öğütülebilir. Yaşam denilen tasarımda yerini bulur."

  Bende ki eski baskısı



3 yorum:

  1. Kitabı son okuduğumda, alıntı yaptığın paragrafın bulunduğu bölümü okurken hep senin bu kitabı ne kadar seveceğini düşünmüştüm. Harikulade sonbahar tasvirleri vardı çünkü. Bir de eski basımında o denli ayrıntılandırılmayan, Henrietta, Midge ve Edward'ın gençlik günlerini anımsamaları çok hoşuma gitmişti.

    Poirot konusunda haklısın, bu kitapta sonradan eklenmiş gibi eğreti duruyor ve fazlaca bir işlev ifade etmiyor. Tuhaf ve basit bir açıklaması var cinayetin bildiğin gibi.

    Yine Henrietta, Elinor'dan sonra Christie romanlarındaki en sevdiğim karakter, herhalde söylemişimdir. :) Atölyesi, heykellerle ilgili anlatılanlar, duygu ve sanat arasındaki ilişki v.s., fena halde içime işliyor kitap bu anlamda.

    Bu konuda da seninle aynı düşünceleri paylaşmak çok mutlu etti beni. İyi ki varsın güzel yürekli, birtanecik canım arkadaşım. ^.^

    YanıtlaSil
  2. Yorumunu görmek beni nasıl mutlu etti... Aynı şeyleri hissetmek ne kadar güzel. Sonradan düşündüm de Poirot çok aktif olsaydı roman böyle olmazdı. Geçmiş bu denli detaylı anlatılmazdı diye düşünüyorum. Şimdilik Poirot özlemimi Şeytan Dönemeci ile gidermeye çalışıyorum çok az kaldı bitmesini istemiyorum galiba :)

    Sen de iyi ki varsın iyi ki tanıdım seni Fowles'u bir kez daha minnetle anmak istiyorum onun sayesinde buldum seni

    Sevgiler Canım Biblio'm

    YanıtlaSil
  3. bloğunuzu çok beğendim tespitleriniz çok güzel
    takipçinizim banda beklerim.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...