2 Eylül 2010 Perşembe

David Liss - Kahve Tüccarı


Kahve Tüccarı (The Coffee Trader)

David Liss

Literatür Yayınları

2004 İstanbul

ISBN: 975-04-0269-3

489 Sayfa

Çeviri: Ayşegül Gürsoy





Masada şaraptan daha koyu renkli ve dumanı tüten bir sıvıyla dolu iki toprak kase duruyordu. Loş ışıkta, Miguel kenarları hafşfçe dışa kıvrık kabı iki eliyle birden kavrayıp ilk yudumunu aldı. Bu esrarengiz içkinin yoğun, hemen hemen büyüleyici bir acılığı vardı; Miguel'in daha önce hiç tatmadığı bir lezzetteydi. "Bu sıradışı bir içki" dedi kadın. "Bira ve şarap adamın uykusunu getirebilir ama kahve onu ayıltır ve zihnini açar. Bira ve şarapta bir adamı sevdalandırabilir ama kahve onun şehvete merakını kaybetmesine neden olur. Kahve içen biri, sadece kendi işiyle ilgilenir. Kahve, ticaretin içkisidir."
Miguel Lienzo'nun yerinde olmayı isterdim. Kahve ile ilk defa tanışmak muhteşem bir duygu olmalı. İlk kahveyi ne zaman içtim, kokusunu ne zaman duydum bilmiyorum. Kahve hep hayatımda vardı. O yüzden belki Miguel gibi geç tanışmak isterdim, o ilk anı doyasıya yaşamak için. Sanırım insanlar ikiye ayrılıyor kahve sevenler ve çay sevenler diye. İkisinin de taraftarları kendi içkisini savunuyor. Ben kendimi bildim bileli kahveciyim. Bana göre dünyadaki en güzel ilk üç koku içinde. (1. Bebeğimin kokusu; 2. Kitap Kokusu; 3. Kahve Kokusu)
Kahve, kökboyasıgiller (Rubiaceae) familyasının Coffea cinsinde yer alan bir ağaçtır ve bu ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilir. Türk kahvesi ise telvesiyle ikram edilen tek kahve çeşididir.
Kahve’nin anavatanı olan Etiyopya’nın yüksek yaylaları, yabani kahve bitkisinin doğal olarak yetiştiği bölgelerde yerli halk bu bitkinin tanelerini un haline getirip bir çeşit ekmek yapıyordu. Meyveleri kaynatıldıktan sonra suyu içilmek suretiyle tıbbi amaçlı kullanılıyor ve "sihirli meyve" olarak adlandırılıyordu. Kahve, ünüyle birlikte hızla Arap Yarımadası'na yayıldı. 14. yüzyılda ise yepyeni bir keşif ile ateşte kavrulan kahve çekirdekleri, ezildikten sonra kaynatılarak içime sunuldu. Kahve’yi ilk olarak işleyip içmeye başlayan Yemen'deki sufi tarikatıdır. Buradan 1470’li yıllarda Aden’de , 1510’da Kahire’de 1511’de Mekke ‘de görülmüştür.
Yavuz Sultan Selim döneminde, 1517'te, Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen'de içtiği ve çok sevdiği kahveyi İstanbul'a getirmiştir.
Kahve, kısa zamanda itibarlı bir içecek olarak saray mutfağında yerini aldı ve büyük ilgi gördü. Saray görevleri arasına "kahvecibaşı" adında bir de rütbe eklendi.
Saraydan konaklara ardından evlere giren kahve, İstanbul halkının kısa sürede tutkunu olduğu bir lezzet haline geldi. Satın alınan çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulup, dibeklerde dövüldükten sonra cezvelerde pişiriliyordu. İstanbul'a gelen Venedikli tacirler, çok sevdikleri bu içeceği Venedik'e taşıdı. Böylece Avrupalılar kahveyle ilk kez 1615'te tanışmış oldu. Önceleri limonata satıcıları tarafından sokaklarda satılan kahve, 1645'te açılan İtalya'nın ilk kahvehanesinde yerini aldı. Kısa zamanda sayıları hızla çoğalan bu kahvehaneler de; diğer pek çok ülkede olduğu gibi özellikle sanatçıların, öğrencilerin ve her kesimden halkın bir araya gelerek sohbet ettikleri en gözde yerler oldu. Kahve Paris’e 1643, Londra’ya 1651’de ulaştı. (Kaynak:Vikipedi)
Kitaba dönersek Avrupalıların henüz daha kahveyi tıbbi amaçlı kullandığı, 1650'li yıllarda Hollanda'da yaşayan yahudi tüccar Miguel Lienzo'nun öyküsü anlatılıyor. Borsada şekerin aniden düşmesiyle her şeyini kaybeden Lienzo'yu yıkımdan kurtarıp zengin edebilecek tek şey kahvedir. Yahudilerin Hıristiyanlarla ticaret yapma yasağı olmasına rağmen güzel ve çekici Hollandalı dul Geertruid Damhuis ile ortak olur ve kahve işine girer. Yahudi cemaatinden rakibi Parido ona çeşitli tuzaklar kurmasına rağmen Lienzo yol kateder. Ancak bir süre sonra Lienzo kimin dost kimin düşman olduğu konusunda şüpheye düşer. Hesaplarını yeniden yapar yola devam eder. Ya yok olacaktır ya da kazanacaktır. Bu işten ortalama bir sonuç çıkmayacaktır.
Ben çok sevdim. Bu David Liss'in okuduğum ikinci kitabı. Diğer kitapda Literatür Yayınlarından çıkmıştı Kağıt Komploları. Bu kitapda Kahve Tüccarı gibi 18. yüzyılda geçen borsa ve finans dünyası üzerine yazılmış bir tarihi roman. Liss'in akıcı anlatımıyla aslında pek de ilgilenmediğim borsa ilgi çekici bir hale geliyor. Her iki kitabı da tavsiye ederim. Ama benim gibi kahve tutkunu iseniz Kahve Tüccarı'nı özellikle tavsiye ederim, yalnız benim gibi siz ramazan ayını seçmeyin. Gündüzleri canım kahve çektiği için hiç okuyamadım.

Nasıl Okunur? Böyle

Meraklısına Not: Orucu yemedim. Fotograf iyi çıksın diye gündüz çektim, yiyip içmedim maalesef :)


"Kahve neşelenmek için, susuzluğu giderdiği ya da zevk verdiği için içtiğimiz şarap ya da bira gibi değildir. İnsanı daha fazla susatır, hiç bir zaman neşelendirmez ve dürüst olmak gerekirse tadı merak uyandırabilir ama zevk vermez. Kahve... çok daha önemli bir şeydir." (sayfa 17)

6 yorum:

  1. kahve fantiği ben kahve tüccarını okumaklıyım :))

    YanıtlaSil
  2. Keşke tanıtımı da iftardan sonra yayınlasaydınız:)) Kitabı hemen alıp okuma iştahı oluştu bende...

    YanıtlaSil
  3. bir fincan kahve eşliğinde :)

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Kahve Rengi kesinlikle haklısınız aslında öyle de planlamıştım ancak internet son günlerde netameli ondan biraz erken yayınlandı yazı :) iftardan sonra kahve içerken kulaklarımı çınlatın olmaz mı?

    YanıtlaSil
  5. İftar misafirlerimi gönderdim, evimi toparladım, kahvemi alıp oturdum pc başına... Keyifle blogunuzu okuyorum, çınlıyor mu kulaklarınız :D Sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. afiyet olsun çınlamaz mı hiç? benden de kocaman sevgiler...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...