Cemil Meriç
İletişim Yayınları
2010 İstanbul
ISBN - 13 978-975-470-281-1
341 Sayfa
Cemil Meriç okumak zor, yazmak ve yorumlamak ise daha da zor. Şimdiye kadar en zor yazımı yazıyorum. Ne söylesem eksik, ne yorum yapsam taraflı olacak gibime geliyor. Cemil Meriç : “Bunu daha önce hiç düşünmemiştim ama, galiba doğru” veya “Belki şimdi anlayamıyorum, birkaç gün sonra anlarım” diyerek okuyucuyu önceden uyarıyor ve tavsiyede bulunuyor. Daha neler okumamız lazım, daha öğrenilecek ne çok şey var kitaptan çıkardığım en net sonuç. Cemil Meriç zaten bir duayen, öğrenme okuma aşkına gözlerini kaybetmiş ama bu isteği biraz bile olsun sönmemiş bir düşünce adamı. Batıcı, Marksist, Sosyalist, Türkcü nasıl tanımlamaya çalışırsak çalışalım Cemil Meriç kendini "İnsanlığın düşünce tarihini tavaf eden bir şakirt (çırak) olarak" görüyordu.
Cemil Meriç 12 Aralık 1916’da Hatay Reyhanlı’da doğdu. Ailesi Balkan Savaşı sırasında Yunanistan’dan göçmüştü. Fransız idaresindeki Hatay’da Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi’nde okudu. Bir süre ilkokul öğretmenliği ve nahiye müdürlüğü, Tercüme kaleminde reis muavinliği yaptı. 1940’da İstanbul Üniversitesi’ne girip Fransız Dili ve Edebiyatı öğrenimi gördü. 1941’den başlayarak İnsan, Yücel, Gün, Ayin Bibliyografyası dergilerinde yazmaya başladı. 1942 ve 45 yılları arasında Elazığ lisesinde, 1952 ve 54 yılları arasında ise İstanbul`da Fransızca öğretmeni olarak çalıştı. Daha sonra İstanbul üniversitesi Edebiyat fakültesinde yabancı diller okutmanlığı görevinde bulundu, Sosyoloji bölümünde dersler verdi. Mükemmel düzeyde Fransızca okuyup yazan Meriç, İngilizceyi anlıyor, Arapçayı, kendi ifadesiyle, “söküyor”du. 1955’de gözlerindeki miyobunun artması sonucu görmez oldu, ama olağan üstü çalışma ve üretme temposu düşmedi. Talebelerinin yardımıyla çalışmalarını ölümüne kadar sürdürdü. 1974 yılında İstanbul üniversitesinden emekli oldu ve yıllarının birikimini ardarda kitaplaştırmaya girişti. 1984’te, önce beyin kanaması, ardından felç geçirdi, 13 Haziran 1987’de vefat etti. Cemil Meriç`in ilk yazısı Hatay`da Yeni Gün Gazetesi`nde çıktı (1928). Sonra Yirminci Asır, Yeni İnsan, Türk Edebiyatı, Yeni Devir, Pınar, Doğuş ve Edebiyat dergilerinde yazılar yazdı. Hisar dergisinde “Fildisi Kuleden” başlığıyla sürekli denemeler yazdı. Meriç, gençlik yıllarında Fransızcadan tercümeye başladı. Hanore de Balzac ve Victor Hugo`dan yaptığı tercümelerle kuvvetli bir mütercim olduğunu gösterdi. Bati medeniyetinin temelini araştırdı. Dil meseleleri üzerinde önemle durdu. Dilin, bir milletin özü olduğunu savundu ve sansüre, anarşik edebiyata şiddetle çattı.
Yıllar önce bir derginin "Yerli On Kült Kitap" listesinde rastladım Cemil Meriç'in Bu Ülke'sine. Not almıştım okunacaklar listeme. Bir tarihçi arkadaşımın bahsi üzerine geçen ay kitabı aldım ve listeme yazdım. İlk okumaya başladığımda dil biraz ağır geldi. Ancak ben eski kelimeleri çok sevdiğim için bunu kolayca aştım. Yukarda da belirtiğim gibi anlamadığım yerlerde başta üzülsem de yazarın önerisini dikkate alarak "şimdi anlamıyorum ama daha sonra anlarım" diyerek notlar aldım. Şimdi henüz yeni bitti biraz zaman geçince tarafımdan bir daha okunacak ve yep yeni bir keşif heyecanıyla biraz daha anlaşılmaya çalışılacak. Çok hoş fikirleri, çok anlamlı sözleri, çok farklı tanımları var Cemil Meriç'in.
Genel olarak sağ kesimin sahip çıktığı Cemil Meriç için Soner Yalçın bir yazısında "Nurcularla sosyalistleri birleştirmek isteyen bir fikir arkeoloğu: Cemil Meriç" diye bahseder. Ben ilk sayfalarda sağ görüşü öne çıkaran cümlelerine rastlamadım hatta ciddi bir sosyalist olduğundan uzun uzun bahsetmektedi. Ancak kitabın yarısından sonra İslamiyetin en ciddi demokrasi olduğunu vurgulayan bunu iddia eden yazılarıyla karşılaştım.
"... Demokrasinin ta kendisidir İslamiyet. Ama Batı'nınkinden çok daha başka bir ruh ikliminde gelişsen, çok başka umdelere dayanan bir demokrasi"
İzmler için; "İzm'ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri. İtibarları menşe'lerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı" diyerek izm'leri eleştirmiştir. Ayrıca İzm'ler için ; "İzm'ler birer anakronizmdir, birer anakronizm yani kalıplaşan, canlılığını yarı yarıya kaybeden birer konserve düşünce. Batıdan gelen hiç bir "izm" masum değildir." diyerek aslında insanları kategorize etmemeyi vurguluyor. Gerçekte de düşünce öyle bir mücerret bir mevhum ki bir "izm" içine sığdırılamaz.
Son olarak Soner Yalçın'dan bir alıntı yapmak istiyorum "Cemil Meriç hakkında çok çeşitli ve birbiriyle zıt tanımlamalar yapılsa da, her çevrenin üzerinde hemfikir olacağı bir gerçek vardı: O, bu ülkenin vicdanıydı..."
Cemil Meriç'i sağda ya da solda diyerek bir yere koymayın, okuyun ve anlamaya çalışın.
"Deli İbrahim, Osmanoğullarının en akıllısı. İnci balıklara atılmak için yaratılmış olmasaydı, denizlerde ne işi vardı?" (s.296)
cemil meriçi daha öncede duymuştum.
YanıtlaSilsizin özetlemenizden anladığım kadarı ile, doğuya giden gemide imiş..
çok takdir ettiğim tarafı rahatsız gözlerine rağmen okuma aşkı, ama ne okumak,karanlığa rağmen..
şimdi ülkede hiç okuyan kalmadı..
sağlıcakla ve kitapla kalın..
Sevgili Zeynep kesinlikle okuma aşkı muaazam bir yazarmış ve başta Batı'yasımsıkı bağlı olsa da Doğu'yu keşfetmiş. Okumanı tavsiye ederim Sevgiler...
YanıtlaSil