8 Ekim 2010 Cuma

Mina Urgan - Virginia Woolf


Virginia Woolf

Mina Urgan

Yapı Kredi Yayınları

1997 İstanbul

ISBN 975-363-363-7

212 Sayfa






Bazen okumadığım yazarları ve kitapları düşünüyorum da umutsuzluğa kapılıyorum. Ama bir yerlerden başlamak lazım öyle değil mi? Okumadıklarımı değil de, okuduklarımı düşünerek avunmak daha keyifli. 2010’da bazı hedeflerimi tutturmayı başardım (bunlar 31 Aralık 2010 da yazmayı düşündüğüm Bilanço 2010’un konusu). Bu ay bir diğer hedefimi gerçekleştirmeye doğru adım attım. 2010’a girerken “Bu sene Virginia Woolf okumalıyım” demiştim. Dün akşam üstü Mina Urgan’ın kitabını sonlandırdım ve Deniz Feneri’ne başladım. Sevgili Meral bana Mina Urgan’ın kitabını en son okumamı önermişti. Hayatını ve bu ay okumayacağım kitapları üzerine yazılanları okudum ve sevgili Meral’in önerisine uyarak okuyacağım kitapların yorumlarını sonraya bıraktım. Hayatını önce okumuş olmam daha anlamlı oldu. Daha önce Kafka Haftasında belirttiğim üzere Dönüşüm’ü okuduğumda bazı şeyleri anlamlandıramamıştım. Ancak Kafka’nın hayatını okuduktan sonra taşlar yerlerine oturdu. Virginia Woolf için de bu durumun geçerli olduğunu biliyorum. Aslında yazarlar ne kadar kabul etmeseler de kendilerinden yada çevrelerinden beslendikleri yadsınamaz. Bu sebeple yazarın hayatını öğrenmek eserlerini okurken büyük bir avantaj sağlamakta.
Mina Urgan tartışılmayacak bir isim. İngiliz Edebiyat tarihi üzerine yazdıkları, çevirileri ile bir armağandı. Virginia Woolf’u onun cümlelerinden okumak çok keyifliydi.
Kitap Virginia Woolf’un ailesi, çocukluk ve gençlik yılları ile başlıyor. Daha sonra evliliği, cinsel sorunları, kişiliği ve akıl hastalığı ile devam etmekte. Daha sonra ölümü, eleştirmenliği ve roman türünde yapmak istediği değişim konuları ele alınıyor. Kitap, Virginia Woolf’un ilk yazdığı kitap olan The Voyage Out - Dışa Yolculuk- ile devam ederek Woolf’ün tüm eserleri inceleniyor.
İntihar ettiğinde çok ünlü olmayan Virginia Woolf edebiyat tarihinin en özel ve önemli isimlerinden. Bilinç akışı yöntemini ilk uygulayan yazarlardan biri.
1882’de Londra’da dünyaya gelen Virginia Woolf, Viktoria Çağı’nın tanınmış yazarlarından Sir Leslie Stephen’ın kızıydı. Virginia'nın annesi Julia Duckworth ile Leslie Stephen'ın beş çocukları oldu. Yaş sırasıyla Vanessa, Julian, Thoby, Virginia ve Adrian. Virginia onüç yaşındayken annesini kaybetti. Virginia’nın ailesi varlıklı idi. Londra’da aydın bir çevrede yaşarlar ve yazları Cornwall bölgesinde St. Ives’daki evlerinde, deniz kıyısında geçirirlerdi. “Bu sebeple eserlerinde deniz önemli bir yer tutar” der Mina Urgan. Virginia daha küçük yaşta yazar olmaya karar vermişti.
Sir Leslie Stephen üniversitede öğretim üyesiydi ve kızlarının evdeki kütüphaneden istediklerini okumasına izin veriyordu. Aslında kızlarına baskı yapmamasına rağmen, farkına varmadan kişiliği ile kızlarını eziyordu. Babasına bu yüzden duyduğu öfke Virginia'nın femist olmasında büyük etken olmuştur. 1904 yılında, Virginia Woolf yirmi iki yaşındayken ölen babasından kinle bahsetmekte. Zira kalabalık ailesine fazla emek veren annesinin henüz genç bir yaşta ölmesine karşılık babasının yetmiş iki yaşına kadar yaşamasına güç katlanmıştır. Ölümünden yıllar sonra bile babasını büyük bir kinle anar ve o öldükten sonra yaşayabildiğini ve kitap yazabildiğini söyler. Ancak kendini öldürmeden kısa bir süre önce annesiyle babasını sevgiyle anar. Aslında onun yazmasını sağlayan edebi açıdan beslenmesini sağlayan bir çevrede yetişmesinde babasının imkanlarının olduğunu anlamıştır.   
1912 yılında Leonard Woolf ile evlenen Virginia, cinsel açıdan buz gibiydi. Küçük yaşta yaşadığı travma nedeniyle erkeklerden iğrenme derecesinde tiksiniyordu. Ancak kocasını çok seviyordu ve kendilerini "İngiltere'nin en mutlu çifti" olarak kabul ediyordu. Kocasıyla kafa olarak çok iyi anlaşan Virginia Woolf, bedensel haz dışında herşeyi kocasıyla paylaşırdı. Kocası da onu çok severdi ve yazarlığına güvenirdi. Sadece bu nedenden dolayı Hogart Press adını verdiği bir basımevi kurdu. Başta Virginia Woolf'un eserleri olmak üzere çeşitli yazarların kitaplarını basan Hogart Press zaman içinde büyük bir yayınevine dönüştü. Böyle bir imkana sahip olması Virginia Woolf için büyük bir nimetti. Tanınmadığı için kitabını bastıramayabilirdi ve bu onu küstürüp yazmaktan vazgeçirebilirdi.
Virginia Woolf'un akıl sağlığına gelince, o her zaman biraz deli olanlardan değildi. Ya tamamen deliren yada aklı tam başında olanlardandı. İyi olduğu zaman kimse anlamazdı fakat aklını yitirdiğinde aylarca kendinde olmazdı. Manik depresif teşhisi konan Virginia Woolf için Alix Strachey, düşgücüyle deliliğin içiçe olduğunu, deliliğin tedavi edildiğinde düş gücünü yitirebilceğini söylemiştir.
Zaten akıl sağlığı yerinde olmayan Virginia Woolf "Perde Arası" romanını yazdığı sıralarda artık kendini yeterince yetenekli hissetmiyor, yeteneğini kaybettiğini düşünüyordu. Her gün savaş korkusu ve yeteneğini kaybetmenin vermiş olduğu stresden ruhsal bunalıma girmiş, 28 Mart 1941’de daha fazla dayanamayıp evlerinin yakınlarında bulunan Ouse nehrine ceplerine taşlar doldurarak atlayıp intihar etmiştir. Denizi sevmesine ve romanlarında yer vermesine rağmen Virginia Woolf yüzme bilmiyordu. Geride iki intihar mektubu bırakmıştır. Birisi kardeşi Vanessa Bell'e diğeri ise kocası Leonard Woolf'a.
Klişedir ya delilik ve dahilik içiçe diye sanırım Virginia Woolf bu durumun akla gelen ilk örneklerinden. Hem Virginia Woolf'u okumak, hem de Mina Urgan'dan Virginia Woolf'u okumak lazım. Ben şimdi Deniz Feneri'ne döneyim.

Virginia Woolf'un Eserleri:
Dışa Yolculuk (1915)
Gece ve Gündüz (1919)
Kendine Ait Bir Oda (1929)
Dalgalar (1931)
Londra Manzaraları (1931)
Flush, Bir Köpeğin Romanı (1933)
Yıllar (1937)
Üç Gine (1938)
Perde Arası (1941)
Virginia Woolf'un Günlükleri
Pazartesi ya da Salı

4 yorum:

  1. Selam !

    Zamanı gelince o okumadıklarımızı okuruz, o kitap bana bakar ben ona yıllarca bakışırız sonra birbirimize aşık oluruz 1

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Nessuno yorum için çok teşekkür ederim. O birbirine aşık olma anı geldiğinde herşey muhteşem olur sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Benim de 2010 okuma planım içindeydi Woolf, ama Perec külliyatıyla birlikte 2011'e bıraktım.. Nessuno'nun dediği gibi bazı şeylerin demek ki zamanı değil, istediğin kadar plan yap...

    YanıtlaSil
  4. Evet Türker yıllardır çok istediğim ama okuyamadığım kitaplar var ve neden okuyamadığımı bilmiyorum. Zaman meselesi ve kısmet. Umarım 2011 de okuma planlarını uygulayabilirsin ve o zaman Woolf'u konuşabiliriz sevgiler...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...